Ezberin Çöküşü
Her ülkenin tarihinde sessiz ama köklü dönüşümler yaşanmaya başladı. Savaşsız, kansız, görünmez bir devrim... Buna Bilgi Devrimi deniyor. Artık, ülkeler savaş meydanlarında değil, yazılım laboratuvarlarında, veri merkezlerinde, yapay zekâ algoritmalarıyla kıyasıya yarışıyor. Rekabet ise tahmin edilemeyecek kadar yüksek,
Bugünün yeni süper gücü:
Bilgi ve onun ham maddesi Eğitim. Amerika Birleşik Devletleri’nin OpenAI gibi kuruluşlarla geliştirdiği devasa modeller, Çin’in Baidu ve Huawei yatırımları, ve Avrupa’nın yapay zekâ stratejileri. Hepsinin ortak söylemi, Bilgi çağının liderleri, bilgiyi üretenler olacak.
Dünyada tüm bunlar olurken Türkiye bu yarışta nerede?
Bayraktar, Togg, Türksat 6A gibi projeler umut veriyor. Ancak bu örnekler, sistematik bir üretim kültürünün sonucu değil, bireysel ve az sayıda kurumsal başarıların meyvesi. Yani istisnalarla övünmemiz yeterli değil. Harekete geçmek için zaman daralıyor.
Asıl soru, Türkiye neden hâlâ üniversite-sanayi iş birliğinde dünyada ilk 50’ye giremiyor?
Neden üniversitelerimizden dünya çapında yapay zekâ girişimleri ve ürünleri çıkmıyor?
Neden binlerce genç, kendi ülkesi dışında Ar-Ge destekleri arıyor?
Günümüzde ezbere dayalı, yaratıcı düşünceyi sorgulamayı öncelemeyen bir yapıyla gereken yüksek volümlü bilgiyi üretmek mümkün gözükmüyor.
Üniversiteler ise büyük ölçüde bilim üretmekten çok, yayın puanı elde etmek peşinde. Akademik yükselme, çoğu zaman dar kalıplara uyarak sağlanabildiği düşünülüyor.
Oysa, yapay zekâ çağında, Ezber değil Algoritma, Kopya değil kod ve ilham gerekiyor.
Üniversiteler, bilgi üreten, düşünce üreten ve topluma rehberlik eden kurumlar olmalı. Laboratuvarlarında sadece deney tüpleri değil, fikirler de kaynamalı.
OpenAI’nin ChatGPT’si dünyayı kasıp kavururken, biz sınıflarda Slide okutuyoruz.
“Prompt Engineering” (istem mühendisliği) yeni bir meslek olurken, biz hâlâ “kodlama tartışması yapıyoruz ?.
Dünyada Ne Oluyor, Biz Ne Yapıyoruz?
• OpenAI’nin ChatGPT’si, 2 yıl gibi kısa bir sürede dünya çapında yüz milyonlarca kullanıcıya ulaştı.
Hindistan, her yıl 1 milyon yazılımcı yetiştiriyor.
• İsrail, nüfusu 10 milyondan az olmasına rağmen 500’ü aşkın yapay zekâ girişimine ev sahipliği yapıyor.
• Estonya, 6 yaşındaki çocuklara kodlama öğretiyor ve kamu yönetiminde yapay zekâyı aktif olarak kullanıyor.
Bir an önce Bilgiyi sadece kullanmak yerine Bilgiyi üretmek için de gayret göstermeliyiz.
Bu tabloyu değiştirmek elimizde. Türkiye’de bilgi üretimini teşvik eden bir ortam oluşturmak, sadece teknoloji için değil, refah, adalet, hatta toplumsal huzur için gerekli olduğu, bilgi üretimiyle kalkınan ülkelerin varlığı bunu göstermektedir.
Yapay zekâ yatırımı, sadece teknik değil, stratejik bir karardır.
Kod yazabilen, düşünebilen sistemler, çok dilli düşünebilen okuyan ve yazan bireyler yetiştirmek artık hayal değil, Bu ülkemizin hedefi olmak zorundadır.
Bilgi, Yeni ve vaz geçilmez Güç
Modern dünyanın süper gücü artık petrol, altın ya da silah değil.
Bilgi ve onun üretim altyapısı olan eğitim bu çağın stratejik kaynaklarıdır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde lise çağındaki öğrenciler GPT API’leriyle kendi uygulamalarını geliştirirken; Çin’de yapay zekâ, anaokulundan itibaren eğitim sistemine entegre ediliyor.
Stanford, MIT ve Tsinghua gibi üniversiteler artık yalnızca akademik üretimle değil, yapay zekâ ürünlerini ticarileştirme hızıyla da en önde sıralanıyor.
Günümüzde Bilgiyi tüketen değil, bilgiyi üretenler kazanıyor.
Bu dönüşüm; sadece üniversitelerin, bakanlıkların ya da teknokentlerin işi olmamalıdır.
Bu bir toplum projesi olarak algılanmalı, Öğretmeninden siyasetçisine, mühendisten sanatçısına herkesin bilgiyle ilişkisinin dönüşmesi gerekir.
Bunun yolu ise, Eğitimde eleştiri yapabilen esnek ve düşünceyi teşvik eden bir kültür ikilimi oluşturmalıyız.
Üniversitelerde kaliteye dayalı, rekabetçi bir model
Ar-Ge ve inovasyona gerçek bütçeler ayrılmasından,
Bilim insanlarını teşvik eden ve öncü olarak konumlandırmaktan geçeceği unutulmamalıdır.
Zaman geçirmeksizin Türkiye’nin sessiz devrimini birlikte yazmak, bilgiyle güçlenmek, yapay zekâyı sadece kullanan değil, üreten ülke olmak için harekete geçmelidir.
Türkiye’nin Sessiz Devrimi Bilgiyle Olmalı
Zaman daralıyor.
Bilgi çağının trenini kaçırmamalıyız, bu sadece ekonomik değil; kültürel ve toplumsal olarak da geri kalmak anlamına gelir.
Türkiye’nin yapay zekâ çağında yalnızca bilgiyi tüketen değil onu üreten olmak için
ezberi terk edip düşünceyi, algoritmayı, sorgulamayı önceleyen bir eğitim ve inovasyon ekosistemi kurması şart.
Bilgi üretemeyen toplumlar, geleceklerini başkalarının algoritmalarına teslim etmesi kaçınılmazdır.
Kaynak ve Referanslar
• OpenAI Resmî Sitesi
https://www.openai.com/
– GPT modelleri, API’ler ve dünya genelinde kullanım alanları hakkında detaylı bilgi.
• OECD Eğitim Göstergeleri 2024
– Türkiye’nin eğitim sistemine dair uluslararası karşılaştırmalar.
https://www.oecd.org/education/
• UNESCO – AI and Education: Guidance for Policy-makers (2021)
– Yapay zekânın eğitim sistemine entegrasyonu konusunda devletlere öneriler.
https://unesdoc.unesco.org/
• Stanford University – AI Index Report 2024
– Küresel yapay zekâ gelişmeleri, ülkeler arası rekabet durumu.
https://aiindex.stanford.edu/
• TÜBİTAK Patent ve Yayın Verileri – 2023
– Türkiye’deki akademik üretim ve Ar-Ge çıktıları.
Muzaffer Şafak / Haber7
-
Buda geçer yahu 1 ay önce Şikayet EtBizdeki özel üniversiteler tefeci gibi kimi nasıl çarparım derdinde onlar için önemli olan para eğitim umurlarında değilBeğen
-
CNC 1 ay önce Şikayet EtYa universiteler reel uretime katilmali yada.ogrenciler.direk iş ortaminda yetiserek sinav vermeli, ayda 1 hafta okula gelip. Teorik uygulamalar tartisilmali,bir fabrikaya Cnc operatoru lazimmis, 100 bin maasli işe 22 bin asgari ucret vererek iskurdan eleman arakliyorsa bu ulkenin atilim yapmasi imkansiz!ogrncilere sinifina gore maas verilmeli,4. Siniftaki bir muhendis adayi 50 bineBeğen