Nihat Nasır
Nihat Nasır
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Kod Adı: Büyükelçi

GİRİŞ 14.04.2022 GÜNCELLEME 14.04.2022 YAZARLAR

Anlaşılan o ki, Türkiye’deki büyükelçiler üstlendikleri yasal sıfatın dışında başka mühim ve netameli işlerle de görevliler…

Kendilerini bir tür “Sömürge Valisi” gibi görüyorlar diyeceğim ama geniş bir yelpazeye yayılan muhataplarının, hadi daha açık söyleyelim, Türkiye’de muhalif geçinen parti başkan ve yetkililerinin kendilerine gösterdikleri itaat ve teslimiyet, ‘Sömürge Valisi” vasfından ziyade adeta muhalefet güruhunu tedvirle yükümlü bir amir ve patron görünümünde…

Bu kadar açık ve net bir teslimiyetin başka izahı yok.

 *

Hatırlayacaksınız, önceki hafta; “Açık konuşun, sahibiniz kim?” başlıklı bir yazı yazmış ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “Kılıçdaroğlu 6’lı masada oluşturulan metni onaylaması ve redakte etmesi için bir büyükelçiye gönderdi” şeklindeki iddiasını merkeze koyarak meseleyi enine boyuna tartışmaya açmış idim.

Açık söylemek gerekirse bu iddia akabinde yapılan haberlerin dışında mezkûr konuyu makale şeklinde ilk kez bendeniz kaleme aldım.

O yazıda, ‘eğer iddia doğru ise kıyametin kopması, yerin yerinde oynaması gerektiğini’ ifade etmiştim.

Sonrasında birçok yazı yazıldı ve herkes bu iddianın hangi oranda doğru olduğu sorusunu sormakla birlikte, bunun vahim bir ihanet olduğuna vurgu yaptı.

6’lı çete, bütün bu itham ve iddialara o güne kadar yaptıkları gibi sessiz kalarak cevap (!) verdi.

En son, meçhul büyükelçinin, Alman Büyükelçisi olduğu yazıldı ve tahmin edeceğiniz gibi kimseden yine tabir-i amiyane ile ‘tık’ çıkmadı…

 *

Yabancı büyükelçilerin, yazının başında dikkat çektiğimiz amirlik ve patronluk vasfı sadece bu hadise ile tebarüz etmiş değil elbette.

Gelin, hep birlikte biraz geriye giderek büyükelçilerin üstlendikleri bu “misyonu” hangi vesilelerle yansıttıklarını hatırlayalım.

 *

Bunlardan ilki, hiç şüphesiz, ABD başkanlık seçiminin hemen ardından bahse konu büyükelçilerin ardı ardına Abdullah Gül ile olan seri görüşmeleri idi…

‘Eski Cumhurbaşkanı” vasfı taşımanın ötesinde hiçbir özelliği olmayan bu şahıs ile nelerin görüşüldüğünü, hangi kararların alındığını sizlerin ferasetine havale ediyorum.

 *

Büyükelçilerin başrolü oynadığı bir diğer hadise, Osman Kavala üzerinden bir bildiri yayınlayıp Türkiye’nin bağımsızlığına kamikaze saldırı düzenleyen 10 ülke büyükelçisinin skandal açıklamasıydı, daha dünmüş gibi hatırlayacağınız üzere…

Erdoğan’ın hepsini, “Persona non grata-İstenmeyen adam” ilan edeceğini ifade ettiği meydan okumanın ardından geri adım atmış ve konu buzdolabına kaldırılmıştı.

 *

Meral Akşener’in, başta Amerikan büyükelçisi Satterfield olmak üzere büyükelçilerle yapmış olduğu periyodik ve sistematik görüşmeler, not edilmesi gereken büyükelçilerin “başrol” oynadığı önemli gelişmelerden birisidir hiç kuşkusuz.  

 *

İstanbul’un kara mahkûm edildiği gün İBB başkanı İmamoğlu’nun İngiltere büyükelçisi ile yaptığı gizli görüşme ve hemen ardından ABD büyükelçisi ile yaptığı görüşme, hafızalardaki tazeliğini koruyor.

 *

Ve en son Kılıçdaroğlu’nun ve 6’lı çetenin bütün bunların üzerine adeta tüy diktiği Alman büyükelçisi skandalı…

Skandal dediğime bakmayın, bu, düpedüz rezalet, gaflet ve ihanettir!..

 *

Netice-i kelam: Türkiye içerideki işbirlikçiler marifetiyle kuşatılmış ve teslim olmaya icbar edilmiştir. Yedincisi masanın altına gizlenmiş olan 6’lı çete, Erdoğan’ı devirmek için herkesle, her türlü şartı kabullenerek işbirliği yapmıştır ve hâlâ bu menfur ilişkiye devam etmektedir.

Hiçbirinden tek kelime ile olsun itiraz gelmemesi, iddiaların kabullenildiğinin kanıtıdır.

Bu, vahametin ötesindeki korkunç zillet nedeniyle yüzlerinin bile kızarmaması ise tarihe not düşülecek bir kara lekeden başka bir şey değildir.

DİRİLİŞ POSTASI

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL