Nihat Nasır
Nihat Nasır
HABER7 YAZARI

Asrın felaketi ve psikolojik harekât

GİRİŞ 15.02.2023 GÜNCELLEME 16.02.2023 YAZARLAR

Deprem vesilesiyle hâkim olan panik psikolojisi, hayati derecede önemli birçok şeyin görülmesini engelliyor ne yazık ki...

Bu nedenle, bazı kavramları yeniden hatırlamanın tam zamanı…

“Bunların başına neyi koyarsınız?” diye sorulsa; ‘Psikolojik Harekât!’ diye cevaplarım hiç duraksamadan.

1990'lı yıllarda bu ifadeyi sıkça duyardık.

Sonra başka kavramlar sahne aldı ve psikolojik harekât sanki hayatımızdan tamamen çıkmış gibi bir aldanışla malul hale geldik.

6 Şubat günü bütün bir ülkeyle birlikte yüreklerimizi de sarsan elim deprem hadisesinden sonra, bu operasyonel kavramın, bütün diriliği ile hayatımıza yaptığı etkileri yeniden görmeye başladık.  

Yazıya henüz başlamışken, şu soruyla giriş yapalım dilerseniz.

Nedir psikolojik harekât?

Buna özet olarak; “dünyayı kontrol etme amacı taşıyan ‘şer güçler’ tarafından, ‘hedefe konan ülkenin’; propaganda, basın, dedikodu, korku ve umutsuzluk yayma gibi faaliyetlerle dize getirilmesi operasyonu” diyebiliriz.

Peki, bunu kim yapar?

Tabii ki, apaçık düşman ve onun işbirlikçileri…

Düşman, nüfuz ettiği her yere kendi imkânlarıyla saldırırken, elinin ulaşmadığı yerlerde de yerli işbirlikçiler devreye girer ve halkın umudunu kırmak için uğraşırlar.

Bu tanım çerçevesinde yaşananları analiz ederken, deprem sonrasında, bazı çevrelerin söylemlerinin ve eylemlerinin, birebir bu tarifle örtüştüğünü görürüz rahatlıkla…

İşte, yaşanılan süreçte anılan çevrelerin tatbike çalıştıkları şey, bahsini ettiğimiz psikolojik harekâtın ta kendisiydi!

Devlete güvenin sarsılması için yapılan açıklamalar, felaket esnasında başvurulan sivil itaatsizlik çağrıları ve kurumları işlemez hale getirme çabaları, altını kalın çizgilerle çizdiğimiz ‘psikolojik harekâtın’ en can alıcı unsurları kuşkusuz…

Bu menfur ve aşağılık çabaların yanında, ülkedeki nazik fay hatlarını kırmaya yönelik gayretler ile ‘Alevi-Sünni’ meselesinin kaşındığı gerçeği, diğer çok önemli hususlar olarak dikkat çekiyor.

Suriyeli mültecilerin hedef gösterilmesi ve en önemlisi TSK, Kızılay, AFAD ve İletişim Başkanlığı gibi kurumların öcüleştirilmeye çalışılması, maalesef ki, bu organize harekâtı tamamlayan hainane unsurlar...

Peki, neden yapılıyor tüm bunlar?

Sadece ‘eleştiri’ olsun diye mi?

Tabii ki, hayır!

Türkiye'nin yaşadığı büyük felaket, emin olun ki, hangileri olabileceğini rahatlıkla tahmin edeceğiniz birçok ülke tarafından fırsat olarak görülmektedir!

Sonuçta, onlar da hesap kitap yapıyorlar kendi stratejileri gereği…

Sözgelimi, Türkiye'nin uğrayacağı maddi kaybı hesaplıyorlar…

Kaybedeceği insan kaynağını hesaplıyorlar…

Devlete duyulan güven yahut güvensizlik oranını hesaplıyor…

Bunların hepsi düşman için önemli veriler.

Ne acıdır ki, felaketin başladığı günden itibaren, birçok çevrenin bir anda ve tam da düşmanın istediği gibi hareket etmeye başladığını gördük!

Yaptıkları her hareketin toplumun kılcal damarlarını hedef aldığına şahit olduk ve olmaya da devam ediyoruz.

Ne hazindir ki, sosyal medya ve konvansiyonel medya mecraları da bilerek veya bilmeyerek bu psikolojik harekâta destek sağladılar/sağlıyorlar.

Birbiri ardına sökün eden ve çok vahim sonuçlar üreten yalan haberler, arama ve kurtarma ekiplerini alakasız yerlere yönlendirmeler, yardım gerekmeyen yerler için ‘acil yardım’ çağrıları vesaire…

Bunların hepsi bir yönetim krizi ve acziyet halinin olduğunu göstermeye yönelik alçakça çabalar olarak geçti kayıtlara…

Şüphesiz ki, böyle günler, her zamankinden daha fazla uyanık ve ayık olmamız gereken hassas zamanlar…

‘Su uyur düşman uyumaz’ sözünü aklımızda tutarak, başta eli öpülesi hamiyetli milletimiz olmak üzere, bütün bir ümmetin umudu ve bir anlamda son kale olan bu ülkeye ve çok önemli kuruluşlarına hep birlikte sahip çıkmak zorundayız.

Türkiye, bu acıyla mutlaka baş edecek ve güçlü bir şekilde yoluna devam edecektir Allah’ın izniyle…

Yeter ki bir ve beraber olalım ve ihanet içinde debelenen bedhahlara fırsat vermeyelim.

YORUMLAR 6 TÜMÜ
  • Kompataro 1 yıl önce Şikayet Et
    Bizim düşmana ihtiyacımız yok ki..dış düşman çok iyi iç düşmandan
    Cevapla
  • YAKUP GÜRBÜZ 1 yıl önce Şikayet Et
    Ne yaparsa yapsınlar "Hakk geldi batıl zail oldu." vahyinin günümüz yaşantılarından biri TEK YÜREK TÜRKİYE
    Cevapla
  • İdris Şimşek 1 yıl önce Şikayet Et
    Aziz dostum benim, ömrürüne bereket. Bu millet asil bir millet. Böyle alavere dalaverelere karnı tok. Ama yine de başta ifade ettiğiniz gibi. Su uyur düşman uyumaz. Muhteşem bi atasözümüz.
    Cevapla
  • Gören Göz 1 yıl önce Şikayet Et
    Bundan sonra olacak bu gibi afetlerde her turlu kaybı en aza indirmek için, yapılacak yegane iş şunlar olmalı: Büyük şehirler tağıtılmalı, en büyük şehrin nüfusu 3,5 (üçbüçük milyon) nü geçmemeli. Almanya gibi. Bunu hayata geçirmenin yolu yerinde üretim. Zorunlu olmadıkça hiç bir hammadde bulunduğu yerden uzaktaki fabrikaya taşınmamalı. Bulunduğu yerde fabrika kurularak işletilmeli. Bu yöntem iç göçü kontrol altına alır. Böylece belli bölgelere nüfus yığılmalarının önüne geçileceği için çok katlı ve çürük yapılarınında önüne geçilmiş olur. Bu yöntem hayata geçirilemediği müddetçe ileride olacak benzeri afetlerde bu gibi acıları hep yaşayacağız malesef.
    Cevapla
  • hasan avcı 1 yıl önce Şikayet Et
    Varsın öyle yapanlar olsun, Temiz vicdanlar, bütün kirleri yok edecek biiznillah.
    Cevapla