Qardaşın üreyi Türkiye üçün atır
Bayram ertesi Azerbaycan GMG’nin (Global Medya Grup) davetlisi olarak bir grup gazeteci arkadaşla birlikte, işgalden kurtarılan Karabağ bölgesine üç günlük bir ziyarette bulunduk.
Başkent Bakü ile başlayan, Zengilan, Füzulü, Şuşa ve Ağdam’ı kapsayan bu gezi için ilgililere ne kadar teşekkür etsek az…
Açık söylemek gerekirse bu davet, benim için, hayli ilginç gözlemlerde bulunmama imkân sağlayan bir ikram mesabesindeydi.
*
Bundan tam 12 yıl önce gitmiştim Azerbaycan’a.
O günden bu yana tıpkı Türkiye’de olduğu gibi kardeş Azerbaycan’da da mühim gelişmelere paralel bir biçimde çok ciddi değişimler olmuş.
*
Karabağ’ın Ermeni işgalinden kurtarılmış olmasının bu değişimdeki rolü, şüphesiz ki çok büyük.
Bunu seyahat müddetince biteviye müşahede ettik.
Başta ülke yönetimi olmak üzere entelektüel camiada ve halkta bu zaferin dönüştürücü etkileri somut bir biçimde görülüyor.
*
Savaşın yaşandığı yerlerde, sonuçlarına bizzat tanık olduğumuz hayli dramatik hadiseler cereyan etmiş.
İşgal müddetince Ermeniler, bölgede, bırakın bir çivi çakmayı, neredeyse tüm medeniyet değerleriyle birlikte sıradan eserleri bile yakıp yıkmışlar.
Bu acımasız imha faaliyetlerinin sadece düşmanlıkla bir ilgisi yok elbette.
İşgal ettikleri havalide, sonraki nesillerin herhangi bir hak iddiasında bulunamaması için ‘hafızayı silmeyi’ de denemişler.
Sıradan, basit evleri dahi sökmüşler ki, sözün de bitti yerdir…
*
Sovyet etkilerini her geçen yıl biraz daha üzerinden atan Azerbaycan halkındaki ‘millet olma şuuru’ Karabağ zaferiyle birlikte doruk noktasına ulaşmış.
Bunu, sadece zaferle yetinmeyip ‘kimin dost kimin düşman olduğu’ bilincini çok somut bir biçimde tezekkür etmelerinden anlamak pekâlâ mümkün…
*
Söz gelimi, İran’ın ve Rusya’nın kendileri için asla güvenilir bir dost ve müttefik olamayacaklarına inanıyorlar ve bunu her vesile ile dile getirmekten geri durmuyorlar.
Türkiye’nin dostluğuna dair ise söyledikleri, bir dostluk ve kardeşlik hissiyatının dışavurumundan çok daha öte bir anlam taşıyor.
Bir gazeteci meslektaşımızın şu sözleri, ne demek istediğimizi anlatmaya yeter sanırım:
“Birinci savaşta (ilk işgal süreci) Azerbaycan, Türkiye’den helikopter talebinde bulunmuştu lakin o günkü Türkiye; ‘Rusya-Amerika ne der’ endişesiyle bu talebe olumsuz cevap vermişti. Oysa bu talep savaşa destek için değil, dağda kalmış yaşlıları, yaralıları Ermeni katliamından kaçan ve ormanlarda sığınmış olan insanları toplamak içindi. Bunu bile yapamayan Türkiye’den Karabağ zaferi için her türlü yardımı ve desteği sağlayan bir Türkiye’ye gelindi. Bunu unutmak mümkün mü?”
*
Bu yaklaşımın okumuş-yazmış kesimde yahut yönetici tabakada hâkim olduğunu düşünüyorsanız, kesinlikle yanılıyorsunuz.
Halkta, bu türden somut tespitlerin yanında duygusal yaklaşımlar da söz konusu, ki bunu her vesile ile ifade ediyorlar.
*
Azerbaycan vatandaşları, Türkiye’nin şahsında, Erdoğan’a minnet duyguları ile dopdolu…
Biz daha ‘seçim’ demeden, onlar 14 Mayıs’ı soruyor ve bizden müjdeli cevaplar bekliyorlardı. Allah korusun, bir yol kazasının, sadece Türkiye için değil, başta Azerbaycan olmak üzere bütün Türk cumhuriyetleriyle birlikte İslam dünyası açısından da ciddi bir sıkıntıya neden olacağını düşünüyorlar ve bunu da açık açık dillendirmekten geri durmuyorlar.
Bu endişelerini de Tayyip Erdoğan’ın seçimi kaybetmesi halinde Ermenilerin tekrar savaş vaziyeti alıp işgale yelteneceklerinden hiç şüphe duymadıklarını ifadeyle birlikte; “bu bir öngörü değil, gerçeğin ta kendisidir” diyerek dile getiriyorlar.
*
Biz, “Türkiye’de olsaydınız kimin lehinde oy kullanırdınız?” diye espriyle sorduğumuzda onlar, kemal-i ciddiyetle; “Yahu tabii ki Erdoğan” diyerek cevap veriyor ve “Tüm kalbimizle Erdoğan için dua ediyoruz” demeyi de ihmal etmiyorlardı. Zaten bu nedenle “Yüreğimiz Türkiye için atıyor” diyen Azerbaycanlı bir kardeşimizin bu samimi hislerini onun ifade ettiği şekliyle yazıya başlık yaptım.
*
Bir anket şirketi Azerbaycan’da Erdoğan’a desteğin yüzde 90,4 olduğunu açıklamış.
Doğrusunu isterseniz ben, diğer yüzde 10’luk kesimden kimseye rastlamadım.
*
Azerbaycan’da en popüler şahsiyet şüphesiz ki Erdoğan…
Bilmeyen, tanımayan yok.
‘Çocuklar bile’ diyeyim de varın gerisini siz hesaplayın.
‘Bayraktar’ ise ikinci sırada…
Öyle bir muhabbet ki, anlatılır gibi değil…
*
Belki çok şaşıracaksınız ama üçüncü sırada bir CHP’li var.
Ünal Çeviköz.
Yalnız bu “şöhret” öncekiler gibi müspet değil ve muhabbet ihtiva etmiyor.
Herkes onu; “Maalesef Türkiye Azerbaycan’a yardım ediyor” sözüyle biliyor ve hatırlıyor.
Zaten bu yüzden Erdoğan’ın kaybetmesini Azerbaycan’ın kaybetmesi şeklinde algılıyorlar.
*
Son söz:
Biz, ‘bu seçim, sadece Türkiye açısından değil, ümmet ve hatta mazlum halklar açısından da bir kurtuluş savaşı niteliğindedir’ derken, tam da bunu anlatmaya ve meselenin bu yönüne dikkat çekmeye gayret ediyorduk.
Azerbaycanlı kardeşlerimizin ifadeleri, bu yaklaşımımızın teyidi niteliğinde idi.
*
Netice itibarıyla herkes meseleye bu açıdan bakmak zorunda.
Aksi takdirde, Allah muhafaza buyursun, hayıflanmanın ve pişmanlığın fayda etmeyeceği bir süreci hep birlikte ve tüm acımasızlığı ile yaşarız.
DİRİLİŞ POSTASI