Nihat Nasır
Nihat Nasır
HABER7 YAZARI

Köprüden önce son çıkış

GİRİŞ 10.05.2023 GÜNCELLEME 11.05.2023 YAZARLAR

Artık son düzlüğe girildi.

4 gün sonra, muhalif-muvafık herkesin ‘en kritik seçim’ tesmiye ettiği sandık günü…

Evet, gerçekten hayli kritik ve tarihi bir seçimin arifesindeyiz ve bu seçim, bir iktidar tercihinden çok öte anlama/anlamlara sahip…

Hafızam beni yanıltmıyorsa, 1994 yılındaki yerel seçimlerde Refah Partisinin sloganlarından birisi; “ya Refah ya eyvah” idi…

Doğrusunu isterseniz bu seçim tam da bu sloganda anlamını bulan kavşak noktası mesabesinde…

Yani ‘ya tam bağımsız Türkiye’ için devam kararı verilecek ya da laakal bir 100 sene daha kaybedilecek…

‘Gerçekten, bu kadar dramatik bir sonuç mu bekliyor bizi?’ diye soracak olanlara cevabım; “hiç tereddütsüz bu kadar dramatiktir’ şeklinde olur…

Siyasete ve gündelik gelişmelere dair hiçbir fikri olmayan herhangi bir insanın önüne; ‘Amerika’nın, tüm Avrupa’nın ve içerideki FETÖ, PKK gibi terör örgütleri başta olmak üzere, birbirine benzemeyen 10-15 partinin bir araya gelerek Erdoğan’ı devirmeye çalıştığı’ gerçeğini koyun, o dahi,  hiç tereddüt etmeden, ‘bu bir kurtuluş savaşıdır’ der.

                                                  X   X   X

Seçimin kilit partilerinden birisi hiç kuşkusuz HDP/PKK

Bu seçime, ‘Yeşil Sol Parti’ amblemiyle giriyor.

Doğal olarak daha çok ‘Kürt oyları’ ile kaim…

Kimdir bu HDP/PKK’nn arkasına saklandığı ‘Yeşil Sol’?

Dinsiz-imansız, ateist ve İslâm düşmanı olduğunda şüphe bulunmayan, ahlaki yozlaşmanın ve tefessüh etmişliğin sembolü konumundaki LGBT sapkınlığını savunan, ‘Ermeni Soykırımı’ iftirasının benimsendiği bir parti ve haza Kürt düşmanı bir yapı…

Gelin görün ki, ‘dönüştürülen’ ve asli kimliğine yabancılaştırılan bir kısım Kürtler, bütün bu şenaatlerine rağmen anılan partiye destek veriyorlar.

İnanılır gibi değil ama maalesef gerçek bu!

                                                       X   X   X

Dilerseniz, şimdilerde ‘Kürtçülerin’ hatırlamak istemediği 90’lı yıllara kısa bir bakış atalım…

Kaosun ve terörün başını alıp gittiği yıllara yani…

O tarihlerde Doğu ve Güneydoğu bölgesinde cinnetin daniskası yaşanıyor.

Neredeyse yılın 6 ayı yolların kapalı olduğu köylere 1 ay bile yetmeyecek erzak sınırlaması getirilmiş.

Sebep, “teröristler gelip alıyorlar”...

Kimsenin aklına; “yahu madem öyle, vatandaşı koru, teröristte gelip alamasın!..” demek gelmiyor.

Aslında geliyor da, söyleyenin akıbeti meçhule uğrayacak...

Şöyle bir sahne hayal edin.

Yalnız, hayal ettiğiniz bu sahne ayniyle yaşanmıştır, bunu aklınızda tutarak hayal edin.

Gecenin saat 2'si…

FETÖ’cülerin kontrolündeki güvenlik güçleri, insanları köy meydanında toplamış.

İddiaya göre bir terörist varmış o köyde.

Aramalar sonucunda öyle biri bulunmuyor...

Arama esnasında fazla olduğu düşünülen erzak, köy meydanına serpilmiş, vatandaşlar da bağırıp çağırmalar eşlinde itilip kakılmış.

Bunların içerisinde hamile bir kadın da var.

Yanında da 9 yaşındaki oğlu.

Eli silahlı biri, esas duruşta değil diye dipçiği vurmuş ve kadın kanlar içerisinde yerde...

Hayal edebildiniz mi bu sahneyi?

Öyleyse o çocuğun neler düşünmüş ve hissetmiş olabileceğini de hesaba katın!

Evet, çok açık bir biçimde, FETÖ’cü alçakların iğfal etmesi nedeniyle o günün idarecileri, dağa eleman sevkiyatının baş aktörleriydiler.

Bunları bilerek, örgüte ‘eleman’ desteği sağlamak için yapıyorlardı.

Zulüm öylesine sistematikti ki, sonuç, kaçınılmaz olarak dağı adres gösteriyordu.

Köy boşaltmalar (korucu veren köyleri PKK, vermeyenleri o günkü idare boşaltıyordu), vatandaşa işkence, binlerce faili meçhul cinayet, dışkı yediren gardiyanlar, Kürtçe yahut Zaza'ca konuştu diye içeriye alınıp anasından emdiği süt burnundan gelinceye kadar darp edilen genç çocuklar, ‘Diyarbekir Cezaevi’nde dünya işkence tarihine geçecek denli zalim işkenceler vesaire...

Bunları neden mi anlattım?

Bugünle kıyas yapabilmek için.

90’lı yıllar Türkiye'sindeki Kürtlere reva görülen zulümleri çok özette olsa hatırlatmak için diyelim yahut…

Yukarıda saydıklarım devede kulak, gerisini siz hesap edin artık...

2002 yılına varıldığında, bölge halkının insan hakları adına en büyük beklentisi, ‘Olağanüstü Hal’ uygulamasının kalkması...

Sonra Tayyip Erdoğan diye bir adam AK Parti isimli bir parti kurdu ve tüm Türkiye ile birlikte özellikle de bölge halkına kardeşlik hukuku bağlamında yaklaşacağı taahhüdünde bulundu.

Ardından da, sözünü tutmakla kalmayıp vaat ettiklerinden çok daha fazlasını yaptı.

‘Kürt’ olgusuyla alakalı ne kadar tabu varsa yerle bir etti.

Bakınız, Kürtlerle ilgili ve Kürtçeye dair neler yaptı bu devrimci adam!

Kürtçe yayınla ilgili bütün sınırlamalar kaldırıldı.

Milli eğitimde Kürtçe seçmeli ders uygulamasına geçildi.

Kürtçe propaganda hakkı verildi.

Kürtçe savunma hakkı tanındı.

Yasaklı Kürtçe harfler serbest bırakıldı.

Devlet televizyonu Kürtçe yayına başladı.

Kamuda Kürtçe tercüman hizmeti verildi.

Özel okullar Kürtçe anadilde eğitim hakkı tanındı.

Kürtçe çağrı merkezleri başladı.

Çocuklara Kürtçe isim verilmesi serbest bırakıldı.

Üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleri, Kürtçe enstitüler kuruldu.

Kürtçe oyunlar sahnelenmesinin önündeki engeller kaldırıldı.

TDK tarafından Türkçe-Kürtçe, Kürtçe-Türkçe sözlükler hazırlandı.

Kürtçe Kur'an-ı Kerim meali basılıp dağıtıldı.

Kürt edebiyatının önemli eserleri Kültür ve Turizm Bakanlığınca yayınlanmaya başlandı.

Devlet Tiyatroları Kürtçe oyunlar sahneledi.

Yerleşim birimlerine Kürtçe orijinal isimlerinin iadesinin önü açıldı.

Cezaevlerindeki insanlara yakınlarıyla Kürtçe konuşma hakkı tanındı.

Bütün bunlara ek olarak sembolik bir anlam taşıyan ve bir dönemin işkence merkezi olan Diyarbakır Cezaevi, müze yapıldı.

Daha çok var da, bu kadarla yetinelim…

                                                 X   X   X

Tarih şahittir ki, Kürt halkı vefalı, kadirşinas ve dindar bir topluluktur.

Kendisine yapılan 1 iyiliğe katbekat iyilikle mukabelede bulunmak ister.

Kendisine atılan bir adıma, 2 adımla cevap verir…

Ve siz ey Kürtler!

Hal böyle iken, size ne olmuş ki, Cumhuriyet tarihi boyunca ceddinize ve sizlere yapılan hadsiz zulümlere ‘dur!’ diyen, zalim ve ceberut idareden, ‘kerim devlete’ geçiş yapan bir partiye ve o partinin şahsında devrimci bir adama sahip çıkmaktan geri duruyorsunuz?!

Ve yine size ne olmuş ki, ceddinize ve sizlere zulmedenlerle hiç utanmadan aynı çuvala giren ve ittifak eden, şımarık, nankör ve Kürt-Türk demeden önüne geleni katleden, ateist felsefeyi benimsemiş LGBT'ci bir partiye payanda oluyorsunuz?!

Ve yine size ne olmuş ki, Ermenilerle aramızda 500 bin (evet en az beş yüz bin) şehidimizin kanı varken, ‘Ermeni soykırımı’ iddiasını sahiplenerek Kürt halkını sırtından hançerleyen bu vatan haini ve İslâm düşmanı örgütün partisini destekliyorsunuz?!

Sizler, Tayyip Erdoğan’a ve partisine destek verseniz de vermeseniz de itikadımız gereği bizler biliyoruz ki, ‘olacak olan olur’, neticede kader-i ilahi tahakkuk eder.

Lakin vereceğiniz destek, Kürtlerin, tarih boyunca gösterdiği kadirşinaslığı ve vefayı bir kez daha teyit etmenin ta kendisi olacak ve sizi bir vebalden kurtaracaktır.

14 Mayıs, bu tarihi imkânı sizlerin önüne koymuştur.

Tercih sizindir!

Eğer eliniz, geçmişi, Alevi-Sünni yüz binlerce Kürdün katliamıyla lebalep dolu CHP’nin genel başkanına oy vermeye gidiyorsa, söylenecek fazla bir şey de yok demektir.

Ben, yegâne referansı İslâm olan bir Müslüman Kürt olarak bu hayati hatırlatmayı bir vazife addediyorum sadece…

İş işten geçmeden ve ‘keşke’ demeden önceki son hatırlatmadan ibarettir yaptığım.

Yazı başlığında da ifade ettiğimiz gibi bu seçim ‘köprüden önceki son çıkıştır!’

Gerisi size kalmış...

YORUMLAR 7 TÜMÜ
  • Necaittin 1 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun hocam yüzünüzden gülümseme eksik olmasın
    Cevapla
  • Van 1 yıl önce Şikayet Et
    Bin canım olsa bu devlete feda etmeye hazırım yeterki devletimiz zalimler e acımasın kafire ve münafıklara gerekli cezaları versin ... üstad bediüzzamanın dediği gibi üç beş dinsiz kürdün peşinden gidip İslama bu kadar hizmet etmiş bir kavme kesinlikle hainlik yapmam... Allah son nefese kadar Türk milleti ile İslam için omuz omuza mücadele etmeyi nasip etsin inşallah
    Cevapla
  • Sahip 1 yıl önce Şikayet Et
    Güzel, yerinde ve zamanında yazılmış bir yazı, kalemine kuvvet.
    Cevapla
  • salman 1 yıl önce Şikayet Et
    evet son bir hatırlatma iyi olmuş, iş işten geçtikten sonra eyvahın kar etmeyeceği bir sürece giriyoruz. İstanbul belediye başkanı seçiminde olduğu gibi, sonradan eyvah bir anlam ifade etmiyor. Kaçınılmaz sonla yüz yüz kalabiliyorsun.
    Cevapla
  • cengiz aygün 1 yıl önce Şikayet Et
    son zamanlarda okuduğum en güzel yazılardan bir tanesi elinize ve emeğinize sağlık
    Cevapla