Dönmelere dair…
Yok, hayır, ‘dönmeler’ derken Yahudi dönmesi Sabetaistlerden söz etmiyorum.
Müslüman görünüp de Müslümanlara ve İslâm’a amansızca düşmanlık yapan bu gizemli taifenin tam tersi bir güruha işaret etmektir maksadım.
Dilerseniz, ne demek istediğimi tavzih sadedinde açalım konuyu…
Konun özneleri, bir zamanlar Müslümanken yahut ‘İslamcı’ iken kendilerinin ifadeleriyle ‘mahalleyi’ terk edip gidenler…
Ayrıntıya girmeden önce şu hususun altını özenle çizmek isterim.
Bir kimsenin inancını yahut fikrini değiştirmesi, tarih boyunca en çok rastlanılan durumlardan birisidir. Bu nedenle, inancını yahut fikrini değiştirenlere yönelik bir eleştiriye tevessül etmek bir tarafa, ‘kim nasıl istiyorsa öyle inanır ve öyle düşünür’ peşin kabulümü en başında zikretmeyi bir vazife addediyorum.
Allah’ın, insanları tamamen özgür bıraktığı bir hususta bize en fazla ‘lekum dinukum veliyedin’ (Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize) demek düşer.
‘Madem öyle, bırakıp gidenlerle ne ilgin var, neden onları bir yazı konusu yapıyorsun’ diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Efendim, sorun tam da bu noktadan sonra başlıyor, şöyle ki…
Meşhur bir fıkra vardır, bilirisiniz.
Çocuk, ‘baba bir hırsız yakaladım’ der.
Babası; ‘hemen buraya getir’ diye mukabele ettiğinde çocuk; ‘gelmiyor’ diye cevap verir ve baba bu kez; ‘öyle ise bırak’ der.
Çocuğun cevabı, fıkranın ana konusudur: ‘Ben bıraktım lakin o bırakmıyor…’
Yazımızın ana konusu da işte bu, ‘onlar bırakmıyor’ hakikati…
Kimisi, fikir değiştirdiğini söyleyerek, kimisi, inanca taalluk eden temel hususlardaki (itikadî) farklı yaklaşımları nedeniyle ve kimisi de siyasi gerekçelerle ayrıldı mahalleden.
Şu bir gerçek ki, bizi ilgilendirmez ama gittikleri yerde kendilerine, nefsani arzularını kâmilen tatmin etme imkânının sunulmuş olması, hepsinin ortak tarafı…
Çok genç yaşlarda iken Kâtip Çelebi’nin şu sözüne rastlamıştım.
“Hiç kimsenin küfründen bana fayda yoktur ve hiç kimsenin imanından bana zarar gelmez…”
O zamandan beri hayata ve insanlara bu zaviyeden baktım.
‘Biz artık sizden değiliz’ diyerek ayrılan bu öznelerle ilgili de hep böyle düşündüm.
Lakin bunların, bizi bu yazıyı yazma mecburiyetinde bıraktıkları hastalıklı tavırları, ‘illallah!’ dedirtti.
Gittiklerini söylüyorlar ama bir dakikalığına bile buradan ayrılmış değiller.
Yaptıkları her işte ve ileri sürdükleri her iddiada; “şimdi nasıl da zıplamışlardır” diye meraktan helak olduklarına adım gibi eminim.
Öyle olmasa eğer, Kur’an temelli sabiteleri inkâr yahut tahfif ederken, bize neden gönderme yapsınlar ki?..
Öyle olmasa eğer, ileri sürdükleri o çok matah sandıkları fikirlerini, neden gittikleri yerdeki insanlara değil de bize tevcihen zikrederler ki?
Öyle olmasa eğer, bize küfretmeden, iki cümle kuramadıkları gerçeğine neden gözlerini kör ederler ki?..
Özetle, gittiler ama akılları fikirleri burada…
Neden mi?
Çünkü gayet iyi biliyorlar ki, gittikleri yerde ‘adam’ yerine konmalarını gerektirecek hiçbir geçer nedenleri yok.
‘İman’ derseniz, o mahallede esamisi okunmaz.
Kur’an ve hadis, derseniz, ‘akla ve bilime aykırı olduklarını’ söylemeden tek kelime konuşturmazlar.
Siyaset derseniz, ‘çomar’, ‘cahil’ vesaire gibi aşağılayıcı nitelemeler kullanmadan, bir dakikalığına dahi ciddiye almazlar.
Sadece bu kadar mı?
Tabii ki, değil.
Gittikleri yerin, kırmızıçizgi addedilen soyut ve somut anlamdaki bütün ‘put’larına tek tek secde etmek zorunda kaldılar…
Sıkıysa etmesinler!
Buna mukabil, terk ettikleri yerin bütün kutsallarına, efendilerinin bile kullanmaya cesaret etmedikleri en ağır hakaretleri ve en galiz küfürleri ettiler/ediyorlar…
Zira gayet iyi biliyorlar ki, ‘hüsn-ü kabul’ görmelerinin yolu buralardan geçer.
Çünkü bildikleri ve öğrendikleri neredeyse her şey, bu mahallede ‘geçer akçedir’ ve gittikleri mahallede bir karşılığı yoktur.
Düşünsenize, bir Eskimo, cayır cayır yanan Arap çöllerinde kürk pazarlıyor…
Din dendiğinde tüyleri diken diken olan şahıs, neylesin Kur’an ayetlerini, hadisi, İslâmî kültürü…
Bu yüzden, yapabilecekleri en rasyonel iş, velinimetlerini kırmızı görmüş boğaya dönüştüren bu değerlere küfretmek, tahfif etmek yahut inkâr etmek…
Böylelikle, siyaseten sırtı yerden kalkmayan güruhun, bir nebze de olsa yüreklerini soğutmanın ucuz bir enstrümanına dönüşmeyi başarmış olurlar.
Bu nedenle kendilerine ‘aferin’ diyen efendilerini mutlu edebilmek için bir sonraki hakaretlerinin daha orijinal ve daha sofistike olmasına azami dikkati gösterirler.
‘Aferin’in ve kıvrak zekâlarını (!) göstermenin yolunun nereden geçtiğini çok çabuk kavramışlardır zira…
Bu insanları tanımlayan tek bir kavram vardır!
Kompleks…
Evet, iflah olmaz ve asla tedavi kabul etmez bir komplekstir bunların yakasına yapışan…
Bir de, zamanında şuur altlarına ittikleri dünyevi hazlardan dibine kadar faydalanma dürtüsü…
İşte bu kompleks yüzünden, çapsız ve bayağı insanları yüceltmeyi, beş para etmez görüşleri takdis etmeyi büyük bir maharet gibi gösterirler.
Göstermekle de kalmaz, yazarlar, TV programlarına çıkarlar, sosyal medyada paylaşırlar.
Rahmetli Malcolm X’in ‘ev zencisi’ tesmiye ettiği köleler, bunlara nispetle bir seviye daha yukarıdadırlar.
Çünkü bunlar, esasen benzer bir kompleksi batılı efendilerine karşı duyan malum kesimin yancısı hükmündedirler.
Mesela batılı kavram ve değerleri, kendileri beğendikleri için övmezler, memnun etmeye çalıştıkları kimselerin batı hayranlığına mebni olarak bu değerleri savunur ve yere göğe sığdıramazlar.
Yani anlayacağınız taklitçinin taklitçileridirler.
Daha önce iman ettikleri değerleri ceffelkalem silebilen bu eşhas, gözlerine girmeye çalıştıkları insanların kutsallarına ve onların savundukları değerlere tek kelimeyle olsun laf edemezler.
Sıkıysa etsinler!
Derhal bir engizisyon mahkemesi kurulur ve bunların ne; “ne de olsa eski İslamcı’lıkları kalır ne de ‘aslında bir kripto’ oldukları…
Merhum Cemil Meriç;
“Zavallı Türk aydını... Batılı dostları alınmasınlar diye hazinelerini gizlemeye çalışır. Sonra unutur hazineleri olduğunu. Düşmanın putlarını takdis eder, hayranlıklarını benimser.
Dev, papağanlaşır” der, ‘Umrandan Uygarlığa’da…
Üstadın bu ifadeleri, anılan eşhas için inanın iltifat gibi olur zira bunlar, Cemil Meriç’in ‘zavallı’ bulduğu kimselere yaranmak isteyen zavallıların da zavallısıdırlar…
Bir yerde, fikri ve zikriyle şahsiyet olabilmek, bir meziyet gerektirir.
Sonradan ‘Müslüman’ olan (tabir kendilerine ait olduğu için ben de böyle ifade ettim) şahsiyetler, hiçbir zaman geldikleri yere küfretmediler.
Yaptıkları genel bir eleştirinin ötesine geçmedi ve geldikleri yeni yerde yeni şeyler terennüm ettiler.
Yani, var olan müktesebatlarını, bulundukları yerde daha da geliştirerek ve yukarıya taşıyarak sahici anlamda bir şahsiyet oldular.
Buna dair birçok isim ve örnek verebilirim lakin ‘bunlarla mukayese edilmek için ne gibi bir kötülüğümüzü gördün’ şeklindeki haklı bir serzenişe muhatap kalmamak için isim ve örnek vermekten sarf-ı nazar ediyorum.
Netice-i kelam…
Ey Sabetaist olmayan dönmeler!
Her neye istinaden gittiyseniz gittiniz.
İster yeni bir din icat etmiş olun, ister yeni bir fikri (!) mecra…
Hangi siyasi eğilime asker olduysanız olun!..
Bize ne!
Allah aşkına yahut her neye iman ediyorsanız onun hatırına, düşün yakamızdan.
Gidinceye kadar ekmeğini yediğiniz mahalleyi, bitmez tükenmez bir ekmek kapısı olarak görmekten vaz geçin.
Efendilerinizi mutlu ve memnun etmek için, biraz özgün metotlar geliştirin artık.
Vallahi yokluğunuz bizim açımızdan sürur vesilesidir.
İyi ki, yoksunuz!
Bize gelince…
Geçmişte hatalarımız oldu, el an hatalarımız var, gelecekte de olacak.
İnsan olmak böyle bir şeydir zaten.
Müslüman olduğumuz için hamdediyor, günahlarımız için de Ğafur ve Rahim olanın merhametine sığınıyor ve ayaklarımızı son nefesimize kadar sabitkadem kılması için Allah’a dua ediyoruz.
Küfretmek, hakaret etmek, aşağılamak gibi marazi reaksiyonlar sizi rahatlatıyorsa eğer, maçlara gidin.
Yahut nereye istiyorsanız oraya gidin, tek düşün yakamızdan!..
Meral Akşener’in deyimiyle, “hayatta başarılar size…”
-
Karşı kıyı risk 1 yıl önce Şikayet EtKarşı kıyıda pek çok Hristiyan Türk var özellikle adalarda ve gönderilmezden önce alelacele pek çoğu Müslüman olmuş akrabaları var burada denilmektedir ege bölgesinde pek çok şehirde ve çoğu şehirde gizli kiliseleri var denilmekte ve bunların neticesinde köpek kutsal yılbaşı kutlaması Türk adeti aslında falan derler ama hepsi Hristiyan Türk adeti ama Müslüman memleketindeyiz ama ?Beğen
-
Bekir 1 yıl önce Şikayet EtHocam hislerime tercüman olmuşşunuz.Yüreğinize sağlık.Beğen Toplam 2 beğeni
-
Selahattin 1 yıl önce Şikayet EtVermek istenilen mesaj bu kadar mı dolambaçlı uzun yoldan anlatılır?Beğen
-
Deli Yunus 1 yıl önce Şikayet EtHocam sana malum hayat yolunda nice nice Şeyler çıkar İnsanın karşısına. Yolumda giderken elbette yolu şaşırdığım veya çıkmaz yola girmişliğimiz oldu, İnsanız çünkü. Ama asla ve asla başkalarını hor görerek kötü söyleyerek değil. Neticede Allahın izniyle aradın mı yol bulunur ve saflarda yer alırsın.Beğen
-
Ahmet 1 yıl önce Şikayet EtKaleminize sağlık, taşı gediğine koymuşsunuz...Beğen Toplam 3 beğeni