Nihat Nasır
Nihat Nasır
HABER7 YAZARI

İletişim Başkanlığı yahut medya savaşının müstahkem kalesi…

GİRİŞ 25.10.2023 GÜNCELLEME 27.10.2023 YAZARLAR

İsrail, Gazze’de uyguladığı soykırım düzeyindeki insanlık dışı saldırılarda, fosfor bombası dâhil ‘savaş suçu’ kapsamında sayılan her türden cinayet aleti kullandı, kullanmaya devam ediyor.

Şu bir gerçek ki, bu acımasız ve alçak saldırılarda kullanılan en büyük silahlardan birisi de medyadır!

Evet, başta ABD medyası olmak üzere tüm Avrupa basını ve bizdeki gibi İsrail işbirlikçisi medya, bütün imkânlarıyla bu ahlaksız savaşın ön cephesinde konuşlanmış vaziyette.

İnsanlık düşmanı bu medyanın asıl işlevi zulüm ve katliamı mazur göstermek ve soykırıma maruz kalan mazlumları terörist gibi sunmak…

Açık söylemek gerekirse bir hayli de başarılı oldular.

Bu hususa dair bundan 60 yıldan fazla bir zaman önce merhum şehit Malcolm X’in şu sözleri aslında meseleyi tastamam anlatamaya yetecek bir mahiyete sahip:

“Eğer dikkat etmezseniz medya, mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olur…”

Bugün, bütün ayrıntılarıyla ve tüm çarpıcılığı ile bu sözün hakikatini bir kez daha yaşıyoruz ne yazık ki…

Amerika başkanı Biden’ın da baş aktörlerinden birisi olduğu bu ‘yalan harekâtında’ İsrail’in uyguladığı ne kadar alçaklık varsa hepsi Filistinliler tarafından işlenmiş gibi gösterildi.

Bu hususa dair en çarpıcı örnek, “Hamas militanları 40 bebeğin kafasını kesti” yalanı olsa gerek.

Düşünün, Biden, bu yalanı kameralar karşısında bizzat atmaktan imtina etmedi.

“Çocukların kafalarının kesildiği fotoğrafları göreceğimi hiç düşünmezdim.”

Biden, olmayan fotoğraflar üzerinden bu ahlaksız yalanı atınca uşaklık yapan tüm medya unsurlarına da bu yalanı doğruymuş gibi göstermek düştü.

Derhal fotoşop hileleriyle bir fotoğraf üretildi ve bu, ışık hızıyla tüm dünyaya yayıldı.

İşte tam bu noktada İletişim Başkanlığı devreye girdi ve dezenformasyonla mücadele adına özel olarak kurulan birim olan ‘Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’ bütün bu yalanları mercek altına alarak tek tek çürüttü.

Özellikle ‘40 çocuk’ yalanının çürütülmesi neticesinde haberi yapan muhabirin özür dilemesi çok önemli olsa gerektir.

Fahrettin Altun’un liderliğini yaptığı İletişim Başkanlığının bu süreçteki çabası ve hizmeti, sadece ulusal ölçekte sonuç vermemiş, dünya basınında da ciddi yansımalar bulmuştur.

Öyle ki, Amerika’da yayın yapan kimi yayıncı ve aktivistler bile iletim başkanlığının dezenformasyonla mücadele adına hazırladığı haber ve görselleri referans göstererek İsrail hesabına tetikçilik yapan yayın dünyasının sahtekârlıklarını ifşa ettiler.

Bugün iletişim olgusunun bir ‘Milli Güvenlik’ unsuru olduğu artık su götürmez bir hakikattir.

Bu nedenle sadece ‘doğru habere’ dayalı bir yayın politikası gütmek yetmiyor, yalan haberle de özellikle mücadele edilmesi gerekiyor.

Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin Türkiye dahilindeki haberlere yönelik kılı kırk yaran hassasiyeti, Gazze’deki ‘soykırım’ sürecinde de kendini göstermiş, çıkan her spekülatif haber, çok kısa sürede tüm detaylarıyla irdelenerek ve kanıtlarıyla kamuoyunun bilgisine sunulmakta gecikilmemiştir.

Bu anlamda İletişim Başkanlığı bünyesindeki bütün birimlerin senkronize hareket ettiğini ve bu nedenle de, doğru haberlerle birlikte asılsız haberlerin bilinmesine yönelik hayli hızlı hareket etme kabiliyetine sahip olduklarını görmek, açık söylemek gerekirse bu acılı sürecin tesellisi kabilinden bir mahiyet arz ediyor.

Bu gelişmenin gerek ‘Milli Güvenlik’ adına ve gerekse haber ahlakı adına ciddi bir önem ve değer taşıdığı ortada.

Bu hususa dair iki örnek sanırım ne demek istediğimi daha iyi anlatacak…

Birincisi; İslami camiaya karşı önyargısıyla bilinen Uğur Dündar’ın bu yöndeki açıklamasıdır.

Bir TV programında ‘yalan haberle’ ilgili değerlendirmeler yaparken; “Sosyal medyayı kullanan değerli seyircilerimize bir uyarı yapalım. Yalan haberlerin önüne geçen, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi kurdu biliyorsunuz. Bu birim zaman zaman bültenler yayınlıyor. Son İsrail-Hamas çatışmasının ardından da dezenformasyon amacıyla bazı yayınlar var. Özellikle İsrail tarafından ve gizli servisler tarafından yayılmaya çalışılan bazı yalan haberler var. Lütfen bu haberlere inanmadan önce Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi'nin hazırladığı bu dezenformasyon bültenini okusunlar. Orada bazı gerçek gibi gözüken haberlerin yalan olduğunu öğreneceklerdir” diyerek insaflı bir tavır almakla birlikte İletişim Başkanlığının üstlendiği görevi bihakkın eda ettiğini de teyit etmiş oldu.

Bir diğer örnek de CHP genel merkezinin sosyal medya hesaplarında kendini gösterdi.

Bu hesapta da ‘yalan haberlere’ aldanılmaması gerektiği anlatılırken İletişim Başkanlığının kullandığı görseller ve argümanlar ayniyle yansıtıldı.     

İnsanlık tarihine geçecek türden bir katliam, bütün bir dünyanın gözleri önünde cereyan ederken savaşın bir diğer cephesi olan ‘medyada’ mazlum halkların dayanışması çok daha etkili oluyor elbette.

Bahsi edilen mücadele özellikle Batı ülkelerinde doğru yansımaları tetikliyor ve İsrail ile ihanette işbirliği yapan yönetimleri sıkıntıya sokacak sonuçlar üretiyor.

Bu hususa dair yapılan gösteri ve eylemleri örnek göstermek tek başına yeterli bir kanıt kanaatimce.

Yüz binlerce insanın katıldığı, İsrail zulmünün ve Batılı ülkelerin bu zulme ortak olmasının lanetlendiği bu gösterilerin, Gazze halkına çok büyük bir iyiliğinin dokunduğu hakikati her türlü izahtan varestedir. 

Netice itibariyle savaş, sadece sahada değil medya üzerinden de tüm acımasızlığı ile devam ediyor.

Sahada süren aşağılık saldırılarda Gazze’ye yardım götürmekte bile acze düştüğümüz gerçeğini göz önüne aldığımızda, medya üzerinden yürütülen mücadelenin ne denli kıymetli olduğunu çok daha net bir şekilde görebiliyoruz.

Allah, emeği geçen herkesten razı olsun…

YORUMLAR 3
  • Yaşasın Filistin 1 yıl önce Şikayet Et
    ALLAH CC sizlerden de razı olsun hocam
    Cevapla
  • Kaan 1 yıl önce Şikayet Et
    Amin
    Cevapla
  • Kaan 1 yıl önce Şikayet Et
    Amin
    Cevapla