Adrenalin mi lazımdı abla?
İÇMEDEN DE SARHOŞ OLUR İNSAN
Su bazlı eğlence parkı: Sea World...
Sea World, hayvanat bahçeleri, eğlence parkurları ve çeşitli gösterilerin yer aldığı bir eğlence merkezi. Balina gösterileri emek verince insanın yapamayacağı, daha doğrusu yaptırtamayacağı şey yok dedirtiyor. O devasa hayvan istenilen hareketleri nasıl yapıyor, birkaç kova balık uğruna ne taklalar atıyor görmek lazım. Gerçi aş uğruna ne taklalar attığımızı düşünürsek bizim de onlardan aşağı kalır yanımız yok neticede.
Binlerce kişi kapasiteli tribünde önlerde yer bulamadım diye üzülürken, balinalara eğiticileri tarafından komut veriliyor, kuyruğuyla attığı sularla sırılsıklam olan ön ve orta cephenin tamamını görünce bulamadığım yer için şükürler olsun diyorum.
Ekmek aslanın ağzında…
Sea World parkında yan yana yapılmış iki havuzun yanına geliyoruz. Gençlerin görevi suyun altında yürümek, arada yüzeye çıkıp nefes alıyor ve sonra tekrar havuzun dibinde çeşitli hareketlerle misafirleri şaşırtıyorlar. Ekmek aslanın ağzında lafı Amerika'ya cuk oturuyor.
Amerikalılar sulu şaka seviyor...
Balinadan çıkıyor, yunus gösterilerine giriyoruz. O daha bir ihtişamlı, çok emek verilmiş, hayran bıraktırıyor kendine. Dalgıç ekibi su altında yunuslarla şovuna, su üzerinde de devam ediyor, adeta dans ediyorlar. Uyum, koordinasyon parmak ısırtıyor. Bu güzide hayvan burnunun ucuyla taşıdığı eğitmenini titanic âşıkları gibi iki el yanda su üzerinde adeta uçuruyor.
Yunuslarda ön sıradakileri ıslatıyor. Oradan çıkıp çocuklar için hazırlanmış 3 boyutlu kısa filme giriyoruz. Ama o da ne! Filmin muhtelif yerlerinde üzerimize su püskürtmezler mi? Ne sulak bir millettir anlam veremiyorum. Kayığa biniyoruz, ani suya düşüyor ve yine ıslanıyoruz. Rafting bölümünde sıçrayan sular yetmezmiş gibi mütemadiyen üzerimize su sıkıyorlar, daha doğrusu hortumla su tutuyorlar. Özetle su dünyasında sizi sudan çıkmış balığa çevirip evinize öyle postalıyorlar.
Bush Gardens, Bush'un bahçeleri...
Bu park daha ziyade hayvanat bahçeleri ve lünaparklar üzerine kurulmuş. Sizi avazınız çıkana kadar bağırtan roller costerlara binmek için onlarca dakika kuyrukta bekliyorsunuz. Bu kuyruklarda edep sınırını aşan gençler oldukça rahatsız edici. Amerika’nın kendi halkı çok açık giyinmiyor ve bu kadar abartılı değil hal ve hareketleri. Buraya gelen mülteciler ülkelerinde yapamadıkları ve belki de yaptıklarıyla, özgürlükler ülkesi formatını bahane ederek fütursuz hal ve hareketlere girebiliyor. Çok ufak yaşta kız ve erkekler hayvandan beter sapkınlıklar sergiliyor. Etrafta kim var kim yok umurlarında bile değil. Böyle erken yaşlarda kuralsızlığı öğrenince de birkaç yıl geçmeden hemcinsleriyle elele gezmeye başlıyorlar. Sapkınlığın asıl nedeni bu bana göre. Normal olan aşırı serbest olunca, yasağa meyilli insan fıtratı sapkınlığa meylediyor.
Neme gerek lunapark...
Grup kararına uyarak gelmek zorunda kaldığım parklarda eğlenmedim mi, eğlendim. Lakin adrenalin anafikirli bu atraksiyonlarda korkudan ölmedim, ama bağırmaktan sesim kısıldı. İnsan ne garip bir varlık. Korkmak için bile onlarca dolar para ödüyoruz. Bir alete biniyor, havada taklalar atıyor, korku tünellerinde üzerinize gelen Freddylerden kaçıyor, renginiz sararıncaya kadar deli gibi savruluyorsunuz. İçmeden de sarhoş olunur mu, olunuyormuş demek. F16 pilotları gibi ani basınç değişikliklerine uğramaktan yampiri yürümeye başlıyor insan.
NASA uzay üssü…
İnsanın uzaya gidebilme, evreni keşif fantezisinin ilk etabının yaşandığı, tarihe isimlerini yazdıran astronotların teorik ve pratik eğitim aldığı uzay üssü bu gün atıl durumda. Atıl derken, bizim gibi alkoliklere ve duvar yazılarını yaşatma derneği mensubu gençlere terk edilmemiş, müze haline getirilmiş. Amerikan kapitalizmi insanın dimağına sığmıyor, bu insanlar atacakları çöpten bile para kazanma derdindeler ve kazanıyorlar.
Devasa bir mekân burası doğal olarak… Her yerde meşhur astronotların resimleri var. Onların ne tür eğitimlerden geçtiklerini, uzayda ne koşullarda yaşadıkları görüyorsunuz. Oksijensiz bir ortamda, kafasındaki o fanusla, daracık mekânda nasıl aylarca durabilir bir insan? Uyurken uçmamak için yatağa kendini nasıl bağlar, kurufasulye konservesini açıp o taneleri havada nasıl ham yapar oldukça ilginç anekdotlar.
Uzaydan getirilen taşa hayranlıkla bakıyor turistler. “Vayyy, bu taş uzaydan gelmiş.” Sanki hepimiz an itibariyle uzayda değil miyiz?
4 Temmuz kurtuluş bayramları!
4 Temmuz kurtuluş kutlamalarına denk geliyoruz. İstisnasız her yerde, hatta evlerin bahçelerinde havai fişek patlatıyorlar. Hadi siz İngiliz hegomonyasından kurtuldunuz, peki dünya sizin zulmünüzden nice kurtulur? Nasıl bir zamana denk geldim Allah’ım! Ezeli düşmanının düşman işgalinden kurtuluş sevincine tanıklık etmek nasıl bir ızdıraptır?
Nuray Kayacan - Haber 7
nuraykayacan78@hotmail.com