Acil sorunumuz
Zaten gazetelerde ikide bir “seçimin 2010 yılı güz aylarında yapılacağına” ilişkin tahminler görünüyor. Bunların “kehanet” iddiası dışında başka bir dayanağı var mı bilemiyoruz. Biz şimdiki konjonktürün seçimleri öne almayı gerektirmeyeceğini düşünüyoruz çünkü bugünkü hükümetin seçimden önce budamayı aklına koyduğu kurum ve kişileri tasfiye programı için vakte ihtiyacı var. Kaldı ki tasfiye sonrasının da “konsolide” edilmesi gerekebilir.
Dahası... Ekonomik krizin yaraları sarılmamışken seçime gitmek ancak Devlet Bahçeli’ye özgü bir “basiret(!)”le mümkün olabilir.
Ne demek istediğimize ilişkin bilgiler 3 Kasım 2002 seçim sonuçlarında kayıtlıdır.
Demek ki bizim tahminimize göre seçime daha iki sene var. Biz değil de “öne alınacak” diyenler doğruyu söylüyorsa bir senelik bir vakitten söz edilebilir.
Zaten söylemek istediğimiz, bu iki (veya bir) yılın göz açıp kapayıncaya kadar geçeceğidir.
Bu konuda en önemli şey “parti içi demokrasi”dir ama ondan söz edecek değiliz. Çünkü Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli gibi başkasına “demokrat” ama kendine gelince “otokrat” kişiler “lider” sıfatını taşıdıkları sürece hiçbirinin partisinde “parti içi demokrasi”den söz edilemez.
O nedenle Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Masum Türker’in dünkü basın toplantısında söylediği, “parti içi demokrasiyi kurmadan demokrasiye tam olarak sahip olamayacağımıza” ilişkin sözleri “doğru”dur ancak -DSP dışında- “geçerli” değildir.
Ama yine de seçim, kaçınılamayan bir gerçektir. ABD’de yaşayan ve Türkiye hakkındaki analizleriyle dikkati çeken Soner Çağaptay’ın deyimiyle “Türkiye Atatürk’e veda etmeden” yapılacaklar vardır.
O bağlamda en önemli sorumluluk CHP’ye ve “Atatürkçü değerlere” bağlı sivil toplum kuruluşlarına düşmektedir.
Devletten söz etmiyoruz çünkü devlet artık o değerleri tasfiye etmeye çalışan bir kadro tarafından yönetilmektedir.
Yapılacak ilk iş tüm Atatürkçülerin büyükmüş, küçükmüş, zayıfmış, değilmiş demeden -aynen ulusal Kurtuluş Savaşımız sırasında tüm vatanseverlerin örgütlenip milli mücadeleye katılması gibi- örgütlenmesidir. Bunu izleyen görev de seçim yarın yapılacakmış gibi, gecikmeden tek tek her seçmeni saptayıp tehlikeyi anlatmaktır.
Çünkü bu ülkenin acil meselesi artık ekonominin üç puan inip beş puan çıkması değil, Türkiye’nin çağdaş kimliğinin korunmasıdır.
Oktay EKŞİ / Hürriyet
oeksi@hurriyet.com.tr
-
mehmet salih 16 yıl önce Şikayet EtSORUN. SORUN DEMOKRASİ SORUNU DEĞİL.sorun ekşinin tatliya zorlandığı sorunudur.sorun doğan,ın vergi sorunudur.sorun ekşi,nin demokrasiye alışamama sorunudur.sorun halkın hakimiyyetine tahammülsüzlük sorunudur.ve.........sorunudurBeğen
-
emrah 16 yıl önce Şikayet Etne alaa. diyemiyosun ki bu hükümet bizi çook sıktı eskisi gibi gayrı meşru işleri yapamıyoruz cebimiz boşalıyor bu gidişler işimizide kaybedeceğiz demiyosun çağdaşlıktan bahsediyosun,sizin için o tatlı günler ekşidi artık sayın ekşi artık tatlı günler milletindir,bakın bakalım ekşi günler nasılmış...Beğen
-
Teomete Hansarayli 16 yıl önce Şikayet EtSoner cağaptay Yahudi Lobisinin uşağıdır.. O kadar çok severki sahibinin elinden kuru mama yemeye ,sahibi kızıp da mamasını vermediği zaman hoşlarına gidecek her şeyi, yapar, halkını,insanını satar sonra mamayı hak eder. Cimri,yalancı,pinti,aç göz ve entirikacının , fırsatçı avantacının tekidir. Böyle bir insanı da anca Ekşioğlu Ekşi gibi birisi referans gösterir ki kendisi de kuru mamaya deli olur.Beğen
-
haki özkan 16 yıl önce Şikayet EtKeyfin yerinde tabi.... Senin kadar bende maaş alsam tetikçilik sayesinde benimde bankadaki hesaplarımın limiti yüksek olsa ben de senin gibi derim. Ekonomi yi boş ver açlıkdan ölen ölsün fakir ne olursa olsun. Yeterki çağdaş kimlik. İyi de çağdaş kimlikden kastın ney. Herkesin evine bilgisayar girsin çocukalar teknolojik eğitim görsün , herkes haftada en az bir kitap alabilsin herkesin evine hergün en az bir gazete girsin se eğer çağdaşlık buda ekonomiyle olur.Beğen