Tayyip İstfia!
Yapılan eylemler, eylemlerin sürdürülüş biçimi ve kabul ettirilmek isten algı ile bazı Arap ülkelerinde tanık olduğumuz bir halk hareketi iması veya imajı oluşturulmak istendi. Kimi çevreler, bunu ‘Türk Baharı' diye nitelemekte pek de aceleci davrandılar.
Öncelikle başlangıçta bu eylemlere katılan vatandaşların bir bölümünün gerçekten de ideolojik dürtü ile hareket etmediklerini , demokratik protesto hakkını kullanmak istediklerini kabul etmek gerekmektedir. Bu kaygı ile meydanlara gelen, kamu veya özel şahısların mallarına zarar vermeyen, kırıp dökmeyen, çevreye duyarlı insanlara söylenecek hiçbir söz yoktur. Meşruiyet sınırları içinde kalmak ve başkasının haklarına tecavüz etmemek koşulu ile demokratik protestosunu ortaya koyan insanlara düşmanlık değil, anlayışla yaklaşmak ve onları anlamaya çalışmak ve güvenliklerini sağlamak gerekmektedir.
Ancak şurası bir gerçektir ki , gerekçe ne kadar masum gözükse de ortaya konan eylem kabul edilebilir türden değildir. Bu eylemlerin ülke çapında kazandığı yaygınlaşma eğilimi de örgütlü bir yapının işin içinde olduğunu göstermektedir. Atılan sloganlar, taşınan pankart ve resimler, duvarlara yazılan yazılar kin ve nefretle harmanlanmış bir öfke ve hınç kabarması ile karşı karşıya olunduğunu göstermektedir.
Arap ülkelerinde meydana gelen toplumsal eylemlerden oldukça fazla etkilenmiş görünen bazı çevrelerin ve toplum mühendislerinin hala Türkiye gerçeğini kavramadıklarına tanıklık ediyoruz. Bu beyler anlamalıdırlar ki burası Türkiye'dir. Bu ülke demokratik bir ülkedir ve artık iktidarı dipcik zoru ile , çatı arası devrimcilik ve darbecilik hülyaları ile devirmek dönemi çok gerilerde kalmıştır. Bu ülkede iktidar sandıkta kazanılır veya sandıkla el değiştirir.
Göremedikleri bir başka gerçek de şudur; Bugün bu ülkede iktidarda bulunan siyasi kadro bu tür olaylara şerbetlidir. Bu kadro onlarca yıl itilip kakılmış, zulme ve baskıya muhatap olmuş, haksız linç kampanyalarına uğramış, öteki olarak görülmüş, hapishanelerden, işkencehanelerden nasibini almış ama asla teslim olmamış bir siyasi gelenekten gelmektedirler.
Bu kadronun yönetiminde bulunanlar geçmişte siyaseti beş yıldızlı otel lobilerinde veya boğaz manzaralı ofislerde yapan korkak ve tabansız siyasetçiler değildirler.Gençlik yıllarında Anadolu'yu karış karış dolaşmış, köy köy halkla kucaklaşmış, parti bayraklarını pankartlarını tırmandıkları elektrik direklerine kendi elleri ile asmış, seçim kumanyalarını evlerinde hazırlamış, sokakta halkla birlikte yürümüş, iç içe yaşamış ve halkla hem dem olmuş bir kadro iktidardadır. Sokaklar bu kadroya yabancı değildir.
Eğer ille de ‘Arap Baharına ‘ bir göndermede bulunmak istenirse bilinmelidir ki bu ülkenin insanı 28 Şubatçılara sandıkta verdiği dersle bu baharı yıllar önce gerçekleştirdi. Halk baskıya, sindirilmeye, darbe heveslerine, toplum mühendisliğine, derin operasyonlara sandıkta hayır demeyi başardı. Mevcut iktidar baskı,zor ve şiddete yönelir, halkın değerlerini hiçler ve zorbalığa kalkışırsa aynı akibete uğramaktan kurtulamaz.
O halde bu olup bitenler nedir? Bu gösterileri nasıl değerlendirmek gerekir. Bu eylemlerden çıkarılması gereken dersler nelerdir?
Öncelikle yetkililer , gerilimi azaltıcı bir üslubu ve barış dilini seçmelidirler. Sayın Başbakan itidal çağrıları yaparak sükunet ve sabırla sokaklardan uzak tuttuğu vatandaşların olduğu kadar eylem içinde yer alan vatandaşların da Başbakanıdır. Bu anlayış ile varsa bir hata, bunun takipçisi olacağını ve abartılı önlemler nedeni ile özür dilediğini zaten ifade etmiştir. Şimdi görev Valilere ve emniyet yetkililerine düşmektedir. Onlar da kendi bölgelerinde mümkün olabilecek azami esnekliği göstermeli ve bu ülkenin bir gerilim anaforuna kapılmasını önlemelidirler.
Sayın Cumhurbaşkanı yapıcı ve teskin edici üslubu ile Siyasi Parti liderlerini toplantıya çağırmalı ve hepsinin ortak deklerasyonu ile demokrasiye sahip çıkılacağı mesajını halkla paylaşmalıdır.
Burada en az iktidar partisi kadar Ana Muhalefet Partisine de iş düşmektedir. CHP derhal bir sağ duyu çağrısı yapmalı ve bu gerilimden siyasi rant devşirme işine bir son vermelidir. Aksi takdirde bu ülkeye çok büyük kötülük yaptığının farkına vardığında iş işten geçmiş olacaktır.
Siyasi Partiler ,Sivil Toplum Örgütleri, Sendikalar, Meslek Kuruluşları, Odalar ve medya demokrasiye sahip çıkma konusundaki duyarlılığa vurgu yapmalı ve herkesi meşruiyet sınırları içine çekilmeye davet etmelidirler.
Bu eylemlere siyasi ve ideolojik nedenlerle destek verenler olduğu gibi, Ak Parti iktidarında şu veya bu nedenle haksızlığa uğradığına inanan, beklentilerine karşılık bulamayan , özel hayatlarına ve yaşam biçimlerine müdahale edildiğini düşünen, yerel yönetimlerden şikayetçi olan sade vatandaşların da bir bölümünün destek verdiği görülmektedir. Buraya kadar sıraladığımız tablo doğal bir demokratik tavırdır. Ama bu eylemleri örgütleyen, pankart ve sloganlarla yönlendiren yurt içi ve yurt dışı karanlık örgütlerin varlığı da bir realitedir. Onlarca ülkenin istihbarat elemanlarının Taksim'de, Kızılay'da, Gündoğdu meydanında cirit attığı da bir gerçek.
Peki bu servislerin, karanlık mahfillerin ve derin yapıların bu eylemlerle Türkiye'yi sürüklemek istedikleri kaos kime ne hayır getirecektir? Eğer bu karanlık güçlerin senaryosu Allah korusun gerçekleşirse tasfiye olan iktidar partisi değil demokratik hayat olur.
Sokaklarda ‘Tayyip İstifa' diye bağıranların aslında ‘demokrasiye hayır' dediklerinin farkına varabilmeleri için bu ülkede kardeş kavgasına ve tank paletlerine mahkum olmamız mı gerekiyor?
ovehbihatipoglu@gmail.com
-
osman 12 yıl önce Şikayet Et28 şubatın medya ayağı. karanlık odaklar, derin yapılar veya adına gizli iktidar deyin kolay kolay pes etmez. son yaşanan olaylar, kimlere alet olduklarını bilmeyen eylemciler, bunların ve uluslararası biraderlerin eseri. azgın azınlık diye tabir edilen beyaz türklerden oluşan masonik, siyonist topluluk başbakan erdoğandan ne pahasına olursa olsun kurtulmak istedi ama kendi imkânlarıyla (darbe denemeleri, parti kapattırma, seçimlerde hezimet) başarılı olamadılar. olayları kışkırtanlar, dezenformasyonın âlâsına imza atanlar 28 şubat sürecinin medya ayağının elemanları. bunlarla birlikte uluslararası basının gerçek olmayan, masabaşında üretilen haberleri eşzamanlı yayınlaması başbakan erdoğana saldırının büyüklüğüne işaret ediyor. dünyaya yön veren 300'ler meclisi ve ülkemizdeki koçları her türlü hileye başvuracaktır...Beğen Toplam 11 beğeni
-
AYFER BURUCU 12 yıl önce Şikayet EtKaleminize sağlık. Diyecek söz bulamıyorum. Yüreğinize kaleminize sağlık. Dilerim bu gerçekleri görmek tüm halkımıza nasip olsunBeğen Toplam 19 beğeni
-
mustafa aktaş 12 yıl önce Şikayet Etmaktas. Ömer bey daha önce de konferanslarınızı takip eden biri olarak aklı selimi tesis eden yazınız için teşekkür ederim.Beğen Toplam 12 beğeni
-
mustafa aktaş 12 yıl önce Şikayet Etmaktas. ömer bey daha önce de konferanslarınıza katılmış biri olarak aklı selimi tesis eden yazınızdan dolayı teşekkür ederim.Beğen Toplam 6 beğeni
-
Banazlı 12 yıl önce Şikayet EtCHP Bu Ülkeye. Çok büyük bir kötülük yaptığının zaten farkında, bilerek ve isteyerek marjinal grupları desteklemektedir. Bunu eylemlerin ilk günlerinde genel başkanları kendiside bizzat olmak üzere genel başkan yardımcılarını taksime göndererek kanıtlamıştır. Ancak bilmediği bir şey var besledikleri kin canavarı bir gün gelir onlarıda yutuverir. Hizmet ettikleri odaklar onları yarı yolda bırakıverir.Beğen Toplam 27 beğeni