Suriye'de Kürt Özerk Bölgesi ve Türkiye
PYD (Partiya Yekîtiya Demokrat) güçlerinin sınırımızdaki bölgede adım adım ilerlemeler kaydetmesi ve Kürt nüfusun yoğun olduğu alanda hakimiyet kurması Türkiye tarafından kaygı ile izlenmektedir. Burada iki yönlü bir kaygı söz konusudur. Bunlardan biri PYD'nin Esad yönetimi ile ittifak içinde olması ve Özgür Suriye Ordusu ile çatışmaya girmesi dengelerin değişmesi tehlikesini beraberinde getirmektedir. Zira PYD,Hizbullah ve Esed güçlerinin ittifakı dengeleri ciddi şekilde etkiyecek durumdadır. Kandil'in bölgeye çok sayıda PKK ve PJAK güçlerini sevk ettiği de bilinmektedir.İkinci kaygı ise Suriye ile sınırımız olan 400 km. boyunca denetimi ele geçirecek Özerk bir Kürt yönetimin güvenliğimizi tehdit edeceği ve Türkiye'deki Kürtler açısından da kötü örnek teşkil edebileceği endişesidir.
Kürtlerin Rojava diye adlandırdıkları Suriye'nin Kürt bölgesi aslında baba Esad'dan beri yokluk ve yoksulluk içinde yaşayan bir bölgedir. Buradaki halkı nüfusa kaydettirmeyen, mülkiyet hakkını tanımayan Baas rejimi Kürtleri hep sığınmacı statüsünde yaşatmıştır. Özellikle Türkiye sınırındaki Kürtler Baas rejimince ikinci sınıf vatandaş konumunda yaşatılmıştır. Zulmun,baskının ve her türlü insanlık dışı muamelenin muhatabı olarak varlıklarını sürdürmeye çalışmışlardır.
Bilinmesi gereken bir başka gerçek de şudur ki; PKK buradaki Kürtler üzerinde fazlaca etkili olamamıştır. Bu bölgede yaşayan Kürtler daha çok Barzani yanlısı olarak görülmüşlerdir. PKK, bu bölge ile 2004 yılından itibaren ciddi şekilde ilgilenmeye başlamıştır.Suriye'deki iç çatışmaların başlaması ile birlikte özellikle Cemil Bayık yönetiminde bir proje hayata geçirilmiş ve PKK bu çatışma alanında ciddi mesafeler kat etmiştir. Aslında çözüm süreci ile birlikte PKK'nın hem askeri hem de siyasi açıdan bu bölgeye yoğunlaşması bir tesadüf olarak da görülmemelidir. Öcalan, verdiği demeçler ile bu yoğunlaşmayı bilinçli olarak desteklemiştir. Bu yolla, Türkiye'de eylemsizlik içine giren örgütün silahlı unsurlarını çatışma içinde tutarak çözüm sürecinin tartışılmasını da bu yolla engellemeyi hedeflemiş, ayrıca dağılmanın da önünü almış bulunuyor.
Geçmişte Avrupa Başkentlerini PKK adına ziyaret eden ve uluslar arası destek arayan temsilciler şimdi PYD adına bu temaslarını sürdürmekte ve daha ciddi bir ilgi ve muhatap bulabilmektedirler. Böylece PKK Uluslar arası kamuoyunda da rol üstlenmekte ve diplomatik anlamda bir statü kazanmaktadır.
PYD'nin sadece Rasulaynde değil ; Haseki,Afrin, Dırbesiye, Ayn El Arap, Kamışlı ve Tırbe Spiye dahil geniş bir alanda çatışmalara gireceği bilinmektedir. Esad'ın bu bölgeleri içine alan Özerk bir Kürt bölgesi ilan edeceği de uzak bir ihtimal değildir. Böylece korkulan Kürt Özerk bölgesi filen gerçekleşmiş olacaktır.
Küresel sistemin Ortadoğu'da Kürt siyaseti ile ilgili planı da böylece çıplak gözle görülür hale gelmiştir. Kuzey Irak'ta resmen var olan Irak Kürt Özerk Bölgesine ilaveten Suriye'de de Rojava (Batı) Kürt Özerk Bölgesi oluşturmak,ardından da Türkiye Kürtleri için benzeri bir statü talebini dillendirmek. Bu proje Kürt siyasetçileri için oldukça iştah kabartıcı bir gelişme olarak görülmektedir. Ancak bunun çok da kolay olmadığı bilinmektedir. Zira Suriye'de böyle bir özerk bölge kurulsa dahi asıl çatışmanın Barzani ile PKK arasında geçeceği bilinmektedir.
Ayrıca projenin Türkiye ayağının o kadar da mümkün olmadığı bir gerçek. Rasulayndeki gelişmelerin ardından PYD yöneticilerinin peş peşe yaptıkları açıklamalar da bu gerçeğin bir ifadesidir.PYD; Türkiye ile düşmanca bir tavır içinde olmadıklarını ve ileride de olmayacaklarını önemle vurgumla çabası içine girmiş bulunuyorlar.
Türkiye, değişimi ve siyasal aklı önceleyen bir politika ile Kürtlerle çatışan değil, onları himaye eden bir konumu seçtiği takdirde oyun kurucu olmayı başarabilir. Böylece de Küresel güç odaklarının oyunlarını hayata geçirdikleri bir alan olmaktan çıkıp kendi projesini dünyaya kabul ettiren güçlü bir ülke olmayı gerçekleştirebilir. Zira Türkiye'de yaşayan Kürtlerin büyük çoğunluğu böylesi bir Küresel oyunun öznesi olmayı reddederler.
Ömer Vehbi HATİPOĞLU
ovehbihatipoglu@gmail.com
-
mirages 12 yıl önce Şikayet EtBilmediğimiz şeyler. Arkadaşlar, suriyenin kuzeyinde yaşayan kürt nüfusun büyük bir bölümü, cumhuriyet döneminde türkiyeden haksız yere sürgün edilen kürtlerin torunlarıdır. Sınırın bu tarafındaki kürt vatandaşlarımız ile yoğun akrabalık ilişkileri vardır. Kürt kardeşlerimizin kafasında oluşmaya başlayan "ayda bile kürtler hak sahibi olsalar türkler itiraz ederler" algısını yıkmamız lazım. Neticede kürtler de ortadoğunun bir gerçeğidir. Müslümandırlar ve 1000 yıldır diğer müslüman topluluklarla iç içe yaşadılar. Kürtler ortadoğuda hiç bir etnik unsura katliam düzenlemediler. Türk köylerini yakmadılar, arap şehirlerine kimyasal gaz atmadılar. İkidebir her ortamda sanki kürtler tehlikeymiş gibi sözedilmesinden, bir türk olarak ciddi rahatsızlık duyuyorum. Kürtçe de Allah'ın yarattığı dillerden bir dildir. İngilizcenin ermenicenin öğrenildiği öğretildiği bu toparklarda niye kürtçe hasım kabul ediliyor?Beğen Toplam 22 beğeni
-
Rahmi Ucak 12 yıl önce Şikayet EtPYD'nin Özerklik İlanı. Sayın Ömer Vehpi HATİPOĞLU ciddi bir olaya parmak basmıştır.Düşman ilan etmekten vazgeçip,hami konumuna geçilirse, sanıyorum dengeler değişir.Esat son kozlarını oynamaya devam ediyor.Olayı titizlikle ve soğukkanlı değerlendirmeliyiz.Beğen Toplam 17 beğeni