İmam-hatip mezunu Alevi dedesi
Din dersleri kitaplarının böyle bir anlayışla hazırlandığı durumlarda ortaya çıkan tabloyu bilmiyor değiliz. Hamza Aktan’a, Diyanet İşleri Başkanlığı yasasında, örgütün mevzuatında ‘misyonerlikle mücadele’ gibi bir maddenin olup olmadığını sorma gereğini duydum. Tabii ki yoktu.
Misyonerlik, aslında, Hıristiyanlık propagandasından başka bir şey değil. Bir dinin misyonerliğini yapmak, o dinin propagandasını yapmak ve o dini yaymaya çalışmak anlamına geliyor. Örneğin, uluslararası literatürde, İslam dinini yaymaya yönelik girişimlerin İslam misyonerliği olarak tanımlandığını, hatta Anadolu Selçuklularının ve Osmanlı İmparatorluğu’nun İslam misyonerliğine zemin hazırlamış yapılar olarak algılanabildiğini görmek mümkün. Son dönemde ise, ‘Budizm misyonerliği’ kavramının, yeni bir tartışma konusu olarak dünya gündeminde yer aldığını görmekteyiz.
Diyanet İşleri Başkanlığı, hemen her gün ve her saat, İslamiyet propagandası yapılmasını örgütleyen bir kuruluş. Hatta bu kuruluşun temel işlevlerinden birinin bu olduğu bile öne sürülebilir. Bir yandan devlet eliyle Müslümanlık propagandası yapılırken, diğer yandan da Hıristiyan yurttaşların inançlarının propagandasını yapma haklarının kısıtlandığı bir ortamda, laiklikten söz etmek elbette ki hiç kolay değil.
Laiklik, ‘bütün dinlere eşit şekilde muamele edilmesi’ olarak da tanımlanabilir. Laik bir ülkede, Diyanet İşleri Başkanlığı dahil hiçbir devlet kurumunun din ve inançlar konusunda ayrım yapamayacağı, farklı inançlara farklı şekillerde yaklaşamayacağı açık.
Ali Bulaç da ‘misyonerlik tehlikesi’ anlayışını destekleyen bir tez ortaya attı. Bulaç’a göre Katolik Hıristiyanlığı tehlikeli değil. Ortodoksluk ise içe kapanık bir çizgi izlediği için onların da Müslümanlar açısından bir tehdit olması düşünülemez. Protestanlık, Bulaç’a göre diğerlerinden farklılık gösteriyor. Protestanların Alevileri ve Sünnileri Hıristiyanlığa döndürmek açısından hâlâ etkili faaliyetler yürüttüğünü savunan Bulaç, bu tezini doğrulamak için Ermeni bazı yazarlara gönderme yaptı.
Sonuç olarak ‘misyonerlik’ Çalıştay’ın bazı katılımcıları tarafından önlenmesi gereken bir tehlike olarak öne sürüldü. Bu anlayışın birçok bağnazlığı kışkırtma olasılığı var. Türkiye’de Sünni ulema arasında Hıristiyanlık ‘tehdidi’ ve ‘tehlikesi’ anlayışı, ciddi olarak varlığını koruyor.
19. yüzyılda Anadolu’ya çoğunluğu Amerikalı olan misyonerlerin geldiği, okullar kurdukları, bir tarihi olgu. O dönemdeki Amerikalı misyonerlerin asıl hedefi, çoğunluğu Gregoryan olan Ermenileri Protestanlığa çekmekti. Çok başarılı oldukları söylenemez. Ancak, o dönemde de, günümüzde de, Anadolu’ya gelen Hıristiyanlık misyonerlerinin Müslümanlığa yönelik fazla bir etkinlikleri, ciddi bir etkileri söz konusu olmamıştır. Bu işin pratik tarafı... Asıl önemli olan ve vurgulanması gereken noktaysa, Hıristiyanların da, Yahudilerin de tıpkı Müslümanlar gibi inançlarının propagandasını yapabilme haklarının sağlanmasının, laiklik ilkesinin zorunlu sonucu olduğu.
***
Mehmet Yaman, İmam-Hatip Lisesi ve Yüksek İslam Enstitüsü mezunu. Aynı zamanda İstanbul Göztepe’deki geleneksel Şahkulu dergâhında da yıllarca görev yapan bir Alevi dedesi. 7. Alevi Çalıştayı’nın katılımcılarından olan dede Yaman, emekli din dersi öğretmeni.
Zorunlu din derslerinin geleceği bölümünde konuşurken, Aleviliğin de gözden kaçırılmamasına vurgu yaptı.
Mehmet Yaman’ın ardından söz alan Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri; “Bakın imam-hatip liselerinin Alevi çocuklarını Sünnileştirdiği iddia ediliyor. Mehmet Yaman dede örneği bunu yalanlıyor” şeklinde özetlenebilecek bir müdahalede bulundular.
Yaman, onların sözünü keserek, “Ben bir istisnayım. Bu okullarda Alevilik çeşitli hocalar tarafından aşağılanırdı ve bunlara tepki göstermem mümkün değildi, içime atardım. Alevi çocuğu olan birçok arkadaşım bu okullarda Sünnileştiler” dedi. Yaman Dede, kendisinin Alevi olarak kalabilmesinin nedeninin dergâhla olan ilişkisini sürdürmesi, sürdürebilmesi olduğunu vurguladı.
***
YAZININ DEVAMINI BU LİNKTEN OKUYABİLİRSİNİZ
Oral ÇALIŞLAR / Radikal
oralcalislar@gmail.com
-
şükrü ertaç 15 yıl önce Şikayet EtNe yazıkki ülkemizde hristiyan misyonerliği serbest,. Geçenlerde cep tlf,uma bir mesaj geldi,sizi filan kiliseye davet ediyoruz diyordu,hemen tlf açdım karşıma çıkan papaz bana gelin sizi hak dinine alalım dedi bende gel ben seni camiye davet edeyim bir müslümanlığı tanı bakalım bir daha papazlık yapacakmısın dedim bana verilen maaşı verebilecekmisin dedi,ne kadar dedim 2000 dolar dedi,ben bunları savcılığa şikayet ettim savcı bey gerekli işlemleri yaptı fakat bunun kanunlarımıza göre suç olmadığını söyledi 6 ay sonra dilekçemin cevabı geldi tabii reddedildi.Beğen
-
ali al 15 yıl önce Şikayet Etkımın hatırına. ya şımdı imamhatıp sade sunılerın çocuklarını yoladığ yerdı neden gocundular asıl kımse muslumanlığı öğrenmesınmı bunu iyice anlayın devlet yapmazsa mılet yapar onlar yapmazsa halk yapar onlarda yapmasa gönululer yapar onlarda yapmasa varsa dının sahıbı mutlak vardır o yapar işte ozaman ınsanlık ne yapar bılmem nuh tufanımı olur lut tufanımı olur yada başka bır tufanmı onuda yaradan bılır tarıh örneklerıyle doludur innmıyorlasa neden nuhun gemısını arıyorlarBeğen