Orhan Miroğlu
Orhan Miroğlu
ALINTI YAZAR
TÜM YAZILARI

Öcalan'ın mektupları: Bir milat ve bir manifesto

GİRİŞ 23.03.2014 GÜNCELLEME 23.03.2014 YAZARLAR

Yakın siyasi tarihimizi derinden etkilemiş, büyük acılara ve kayıplara yol açmış bir çatışma sürecinin barışa evrilmesi için, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın başlattığı girişim dahil, bütün girişimler başarızsızlıkla sonuçlanmış ve nihayet bir yıl önce başlayan çözüm süreci yeni bir umut olmuştur.

....2013 yılı, hükümetin ve Kürt siyasetinin bütün provokatif çaba ve kışkırtmalara rağmen, çözüm iradesinin arkasında durduğu, silahların sustuğu ve kanın akmadığı bir yıl oldu.'

***

Yukarıdaki satırları, Stratejik Düşünce Enstitüsü'nün, 18 Mart Salı günü, geniş bir davetli katılımıyla, gerçekleşen ve çözüm sürecinin bir yıllık muhasebesinin yapıldığı çalıştayın davet mektubundan aldım.

SDE bu çalıştayın ortaya çıkardığı fikirleri muhtemelen seçimlerden sonra, kamuoyuyla paylaşacak.

21 Mart'ta görkemli bir kutlamanın yapıldığı Newroz alanında okunan ikinci mektubunda, Öcalan, her şeyden önce, çözüm sürecinin devam etmesini önemli bir kazanım olarak görüyor ki, bu mektubun en önemli mesajı bana göre budur. Çözüm sürecinin artık durduğunu veya sürdürülemeyeceğini iddia eden ve kendi aralarında sürecin bitirilmesi için görünür-görünmez ittifaklar kuran gruplar bir kez daha hayal kırıklığına uğradı.

İlk hayal kırıklığını geçen yıl birinci mektup okunduktan ve Öcalan'ın silahlı mücadeleye noktayı koyduğu anlaşıldıktan sonra yaşamışlardı.

Aradan geçen bir yıl içinde bu çevrelerin tutumunda bir değişiklik olmadı.

Erdoğan'a duydukları nefret arttıkça, çözüm sürecinden de o derece nefret eder hale geldiler.

Öcalan'ı Erdoğan'la anlaşıp, Kürtleri ve Türkleri satışa getirmekle suçladılar. Ergenekoncuların başlattığı ve Öcalan'ı hedef alan itibarsızlaştırma kampanyalarına böylece katkı sundular.

Kürt halkını ve Öcalan'ı Erdoğan'la anlaşıp demokrasiyi çözüme feda etmekle suçluyorlar.

Bu denli bir akılsızlık, ancak derin bir nefretle açıklanabilir.

***

Kürt meselesini diktatör olmaya niyet etmiş bir liderin çözmesi için ne gibi bir sebep olabilir?

Ulusal sorunların bir diktatörün eliyle çözüldüğü dünyada tek bir örnek var mıdır acaba?

Kürt meselesi bir demokrasi meselesi değil midir?

İstanbul ve Ankara'yı faşizmle yönetip, Diyarbakır'a demokrasi götürmek mümkün olabilir mi?

Mümkün olabileceğini savunanlar, Newroz'dan önce PKK'den gelen açıklamalara epey sevinmişlerdi, ama sevinç fazla sürmedi.

Bir yıllık muhasebe gösteriyor ki; Kürtler, her şeye rağmen; Öcalan'ın hükümeti daha sorumlu davranmaya davet etmesi ve yine hükümeti sürecin ilerlemesinde pasif bir politika izlediği için eleştirmesine rağmen, yüzlerini barışa ve çözüm sürecine dönmeyecek, dertleri Erdoğan'ı siyaset dışı bırakıp, hükümeti alaşağı etmek olanların ilkesiz ittifaklarına bel bağlamayacaklardır.

***

Bu bakımdan, Öcalan'ın mektubu, Kürt hareketinin, tek amacı Erdoğan'ı devirmek olan Gezi ve 17 Aralık kalkışmasına karşı gösterdiği tavrın ne kadar doğru olduğunu teyit ediyor. Eğer, Kürtler'i hala bu tuzaklara çekmek isteyenler varsa, bence yol yakınken ve daha fazla rezil-rüsva olmadan, vazgeçsinler bundan.

İçlerindeki Öcalan ve Erdoğan nefretini bir an için durdurup, Diyarbakır meydanında toplanan yüzbinlerce insanın, o saygı duyulası özlemlerine, sükunetine, dünyaya gururla el sallayan Kürt kadınlarına ve gençlerine dönüp baksınlar.

O kadınlar sırf başkalarının iktidar talepleri uğruna acı çekmeyecek artık. O gençler, bundan sonra, sadece kendi halklarının barış ve demokrasi mücadelesi için mücadele edecek, Gabar'da, Cudi'de dolaşıp durmayacak, ölmeyecek ve öldürmeyecekler!

Kürt kadınları ve Kürt gençleri, dipten gelen bir dalga gibi gelip hükmünü dayatan barışın, kardeşliğin bir parçası olmaya karar verdiler.

Kolay olmadı çok zor oldu, ama oldu.

***

Eskiden şu lanetli savaşı anlamaya çalışanlar, sanki hiç bitmeyecekmiş gibi düşünür ve umutsuzluk içinde şu sonuca varırlardı: Bu savaşı bitirmek isteyeni bitirirler.

Oysa şimdi Newroz meydanına toplanan yüzbinlerce insanın ortaya koyduğu mesajın bir tek anlamı var, o da şudur: Bu barışı bitirmek isteyeni bitirirler!

Barışı bitirmek isteyeni, ancak halk bitirebilir, o halk da bugün artık Edirne'den Hakkari'ye kadar meydanlara akıp duruyor ve barış istiyor, kardeşlik istiyor.

Halkın, tecrübeyle geçen acı ve yas yıllarından sonra ortaya koyduğu ve sahip çıktığı barış arzusunun muhatapları ise Başbakan Erdoğan ve İmralı'da mahkum Abdullah Öcalan'dır.

Başbakan'ın bunca kasete, kumpasa, ulusal ve uluslararası kuşatmaya rağmen milyonları peşinden sürükleyebilmesi ve halkla hiçbir teması olmamasına rağmen, Kürt halkının Öcalan'a güven duymasının, mesajlarını saygıyla karşılamasının sebebi budur.

Bir an için ne Başbakan Erdoğan'ın, ne de Abdullah Öcalan'ın barış değil, savaş istediklerini düşünelim. Kürt ve Türk halkını bu denli etkileyebilir ve peşlerinden sürükleyebilir miydiler?

Geçen yıl Newroz'da okunan Abdullah Öcalan'ın mektubunu yorumlaması istendiğinde, Başbakan "Bu düşünceler bizim yıllarca savunduğumuz düşünceler" demişti.

Yazının devamını okumak için tıklayınız

Orhan Miroğlu - Star Gazetesi
omiroglu@stargazete.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL