Sahada neden ‘Kürt milliyetçisi’ aranıyor?
Kürtler’in sosyalist olabileceklerine akıl sır erdiremez, TİP’teki sosyalist Kürt aydınlarını bile Bundçu-Yahudi milliyetçiliği- örgütlenme yapmakla suçlarlardı.
Diyeceğim, Türk aydınlarının bir kısmı, Kürt aydınlarına siyasi görev vermeye veya yüklemeye hem çok istekli hem bu olmasa Kürtler’e evden kaçan kız muamelesi yapmaya çok meraklıdır.
Türk aydınları, Kürt-Türk siyasi ilişkilerinin altın çağına girdiğini düşündüğümüz bu dönemde de, nasıl oldu, neden oldu bir sır değil, ama Öcalan’ı bile hedefe koymayı göze alarak, Kürtler’i çözüm sürecinden uzaklaştırmak için ellerinden geleni yaptılar ve hala da yapıyorlar.
Kürtler’e tevdi edilen görev, tartışmasız, hükümeti düşürme görevidir ve bu görevi Kürtler’den başka kimsenin yerine getiremeyeceğini, Türk aydınları açıkça yazıp çizmektedir.
Bunun için tabi ki çözüm süreci hedefte olacak ve değil Kobanê, dünyanın en ilgisiz siyasi hadisesi bile, çözüm sürecini sona erdirmek için kullanılacaktı..Nitekim kullanıldı da. Kobanê daha elverişli bir alan oldu sadece, o kadar..
Kürt siyaseti kanaatimce Kobanê üzerinden yeni bir mücadele tarzı deniyor. Bu bir tercih, sonuçlarına katlanır herkes diyeceğim ama, sonuçları maalesef en çok halkın canını yakıyor ve öyle görünüyor ki yakmaya da devam edecek. Ama bir tespit daha yapmama izin verin .
Çözüm süreci bugün şehirlerde sokağa çıkma yasağı ve 19 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmışsa, bunun en büyük sebeplerinden biri, sürecin siyasi-entelektüel zemininin Kürt siyasetinden ve Öcalan’dan ziyade, Türk aydınlarının hakimiyetine girmiş olması ve kimsenin bu hakimiyetin yol açacağı sonuçları öngörmemesidir.
İki yıl içinde çözüm süreci dursun diye inanılmaz bir enerji harcadılar. Aralarında dağa gidenler, Öcalan’ı itibarsızlaştırmaya çalışanlar, silaha ve şiddete durmadan methiye düzenler oldu.
Bu sözünü ettiğim aydınlardan biri, geçenlerde verdiği bir söyleşide, Erdoğan’ı devirmek için Kürtlerden başka bir seçenek kalmadığını söylüyor, savaş çıkacak ve AK Parti %40’ın altına düşecek diyordu. Bu kişi akil insanlar grubundaydı. Hükümet akil adam arayınca, hangi aklın ürünüydü bilmiyorum, onu da buldular, hoca da gitti grubun içinde yer aldı. Ama görevi kabul ettiğinde bile, Erdoğan’ın bu meseleyi çözemeyeceğini bilecek kadar ‘akil’ olmakla övünüyordu.
Erdoğan’ın projesine katkı sunmak için devletten görev aldığı zamanda bile meğer hoca, Erdoğan’a haddini bildirecek Kürt milliyetçisi arıyormuş sahada. Ama onlardan pek yokmuş Kürt mahallesinde, hoca buna epey üzülmüş, şöyle diyor:
‘Ben akil adam olunca o sıfatla insanlarla konuşunca şunu gördüm: Adamlar bıkmış, özellikle okumuş yazmış olanların milliyetçi ideolojileri yok. Bu ölümler bitsin diye yaygın bir hava var’
‘Adamların’ milliyetçi ideolojileri olsa, ‘ölümler bitsin diyen yaygın bir havaya’ kapılmayacak ve ‘kanımızın son damlasına kadar savaşa devam’ diyecekler, öyle mi hoca?
Hoca, akil ya, Kürtler’in akıllarına şaşıyor, sahada okumuş yazmış Kürt milliyetçisi bulamadığına üzülüyor, ve ‘sırf bir savaşı bitirmek için, insan ‘düşmanıyla’ barışır mı, Erdoğan size ne verdi ki, onunla barışıyorsunuz’ demeye getiriyor.
Peki hoca’nın gizleyemediği veya gizleme gereği bile duymadığı oryantalist bir ruhla ‘adamlar’ dediği Kürt halkı, otuz yıl süren bir savaştan bıkmasın mı?