Kan dökmek kime ne kazandıracak?
Önlerinde iki yol var: Şiddete 'elveda' diyerek siyasetin demokrasi çizgisinde tutulmasına katkı vermek ya da şiddeti demokrasiye tercih ederek yok olup gitmek.
Şu iyi bilinmeli; Bu millet her zaman demokrasi yolunu seçenleri tercih edecektir.
Buraya nereden geldim:
Birilerinin siyasete kan bulaştırma merakının yeniden depreşmesine, millete faydası dokunmak bir yana hariçten gazel okuyarak, 'sokak edebiyatı'na dalanlara ve siyasi muhatapları için kolaylıkla 'kelle koparma'ya kadar varan tehditvari sözler sarfedenlere kayıtsız kalamadım.
Son günlerde özellikle bazı partilerin büründüğü siyasi üslup, geçmişte onlarca gencecik fidanın kanının toprağı sulamasından ve millete yaşatılan korku filminden ders alınmadığını gösteriyor. Mesela milletinvekili olma şerefine ermiş birisi çıkıp 'sokağa inmeyeceğiz' sözünün 'dünde kaldığını' söyleyecek kadar kendisini kaybedebiliyor. Hayır adına bir şeyler söylenemiyecekse susmak evla iken bu kan kokusuna meraklı aykırı sesleri anlamak mümkün değil. Hele de günümüz dünyasında sokaklara dökülmenin ülkenin geleceğini, gençlerini ateşe atmak olduğunu akledemiyecek kadar öfkesine yenilmeyi... Bu devirde böyle bir temsil görevine gelmiş bir insanın edeceği laf mı bu!?
Geçmişin alışkanlıklarına takılıp, kanı deli akan gençlerimizi sokağa dökme planını aklından geçirmek çağın ruhu ile nasıl bağdaştırılabilir?
Yeni yeni siyasetin demokrasi ile denk vurmaya başlayan ritmini yakalıyoruz. Bu ritmi bozma girişimlerinin geçmiş yüz yıl içinde bu ülkeye hiç bir şey kazandırmadığını defaatle görmedik mi?
Gök kubbeyi memleketin başına yıkmak, vatan toprağını milletin ayaklarının altından çekmeye kalkışmak ülkeyi kucaklaması beklenen ülkenin temel taşlarından biri olma iddiasıyla siyaset yoluna çıkanlara hiç mi hiç yakışmıyor.
Bu memleket topraklarından tarihteki gibi yine güller derebilmek için tohumları kanla sulamaya gerek yok. Suyu ve havayı, toprağı paylaşmak insanımızın yüzünde güller açması için yeterde artar bile...
Geçmişte ülkemizin demokrasi yolculuğuna kesintiye uğratma adına düşülen hataları bunun bir yanlıştan ibaret olduğunu itiraf eden dudaklardan şimdi vatandaşı sokak dökecek, en azından onu ima eder mahiyette sözler duymak tepkisiz kalınabilecek bir durum olmasa gerek... Eminim benim gibi pek çok kişiyi hayal kırıklığına uğratmıştır. Onca kayıplarımıza rağmen, onca kayıp yıllarımıza rağmen en azından bir kısmımız hâlâ başladığımız noktada durmak için ayak diremesi eşyanın tabiatına bile aykırıyken... Sokaktaki kitleleri hareketlendirme planlarını fütursuzca dile getirmek, toplumun farklı kesimlerini çatışmaya sokarım tehdidi ile gönderme yapmak... Her ne kadar cılızda olsa toplumun huzurunu kaçıracak homurtular olarak yükseliyor.
Birilerinin türlü dümenler çevirerek kardeş kavgaları ile oyladığı biz, gelişmiş toplumların yıllar yılı arkasından bakmak zorunda kaldığımızı unuttuk mu? Biz birbirimizin gırtlağına basarken bizim rolümüzü çalan Batı toplumu, bilimde, sanayide, teknolojide, toplumsal gelişmede aldı başını yürüdü. Şimdi bize, onların kazançlı bizim kayıp yıllarımızın birikimlerinin ürünü teknoloji harikalarını bize pazarlıyorlar. Bize ise hala soframızdaki ekmeğimizi ve sokaktaki kavgamızı daha kanlı hale nasıl getirebilirizi konuşturuyorlar.
Avazının çıktığı kadar bağır, tehditleri ardı ardına savur;
'Vur' der vurur, 'öl' der ölür, 'as' der asar, 'kes' der keser, 'yak' der yakar...
Öyle ya her şeyin zamanı gelecekmiş!
Ülkemizde varımızı yoğumuzu alıp götüren kanın durması, acıların bitmesi, anaların gözyaşlarının dindirilecek bir formül tesis edilmeye çalışırken yükselen kan avazı neyin sesidir?
Siyaseti sosyal medyadaki itibar dahi edilmeyen paylaşımların seviyesine düşüren bir dille yürütmeye kalkışanları; hatta o paylaşımları partinin Meclis kürsüsünde gösteriye dönüştürecek kadar meseleyi ileri götürenleri zaten millet görüyor.
'Vur de vuralım, öl de ölelim' sloganları atan sert yüzleriniz yerine bırakın millet gülümseyen yüzünüzü, kendisini kucaklayan bedeninizi bulsun karşısında... Ve bırakın demokrasi ve milletin oyları çözsün meselenizi...
Kol bacak kırarak, insanları toprağın altına sokma tehditleri savurarak hiç bir zaman ileriye gitmek mümkün değil. Birlik olmak, dirlik kurmak için kafa patlatmak gerektiği dün için de bugün için de tek hakikat!
Öyle ya... İnsanı yaşat ki Devlet de siyasi olarak yaşasın!
Osman Ateşli - Haber 7
Twitter: @oatesli
-
ALAİ KOC 11 yıl önce Şikayet EtPEKİ ŞUNA CEVAP VERİN beyefendi............ Kanını hayatını vatana feda eden onbinlerce şehidin hesabını kim soracak hesap gününden önce?Hem de bunu yapanlar gözünün önüde ellerini kollarını sallayarak sınırdan sırıta sırıta geçip giderken?..O kadar mı aciz durumdayız yani?Başlarına dünyayı geçirecek gücümüz varken neden bu kadar pasiflik ve korkaklık?Çözümmüş.Neyin çözümü?bilmemne sorunuymuş..Ne sorunu?Sorun varsa çözer geçer gidersin,el ayak öpüp katillere göz yumacağına.......Beğen Toplam 3 beğeni