Bu ayak diremenin sonunda kim bayram etti?
Taksim'in neredeyse üçte ikisini kaplayan, ortasında 20-30 metreyi bulan devasa çukurların bulunduğu demir ve beton kazıklara rağmen, 'ben burada kutlayacağım arkadaş' diye direten sendikacılar ve bazı siyasi partiler bir türlü ikna olmadı. Verilen kutlama imkanlarına karşın dayattıkça dayattılar.
Sonunda bu kaçınılmaz görüntüler çıktı ortaya... Kâh Beşiktaş'ta, kâh Şişli'de, kâh Dolapdere'de... Taş kapan taş, sopa kapan sopa, masa kapan masa Saldırdıkça saldırdılar etrafa ve polise... Bazısı sendikaların kadrolu militanlarıydı, bazıları sözde siyasi partilerin... Bir yandan sendika şemsiyesi altında polise direndiler, diğer yanda TKP ve CHP bayrak ve flamaları altında gövde gösterisine kalkıştılar. Polise karşı mukavemet göstermeyi alışkanlık haline getirmiş şehir eşkiyaları cam çerçeve bırakmadı yine... İşçi ve emekçi sınıfının merkezindeki esnafı mağdur ettiler. Yetmedi medyadaki emekçilere saldırdılar. Kurumumuzdan mesai arkadaşlarımız da nasibini aldı saldırılardan. Darp edildiler, gaz yediler, baygınlık geçirdiler...
Bir grup gösterici tarafından taş ve sopalarla darp edilen Ülke TV muhabiri Samet Serhat Sarı ve Kameraman Fatih Yersiz canlarını zor kurtardı üç beş ne idüğü belirsiz zorbanın elinden. Tek kelimeyle dehşete kapıldık. Bir TKP'li yerden kaptığı koca kaldırım taşını Fatih'in ayağına indirdi ve ayağının kırılmasına sebep oldu. Elindeki CHP bayrağının sopasını çıkaran bir başka militan görünümlü sözde partili, muhabir Samet Serhat Sarı'yı darp etti.
'Recep İvedik'i bile şaşkına çeviren olaylar çığırından çıktıkça çıktı. Sözde işçi ve emekçinin bayramı olan etkinlik tam anlamıyla provokatörlerin bayram ettiği bir korsan gösteriye dönüştü. Doğrusunu söylemek gerekirse Şahan Gökbakar gibi biz de çatışmaların yaşandığı noktalarda işçi ve emekçilerden ziyade yüzleri kızıl peçelerle kapatılmış karanlık yüzler gördük. Çatışmanın fitilini ateşleyen karanlık ellerdi yine sahnedekiler... Kimin hangi akla hizmet ettiğini, kimin hangi güçlerin taşeronu olduğunu görmeye çalıştık büyük resimden. Birilerine ağzından salyalar saça saça 'işte bu' çığlıkları attığı, ellerini oğuştura oğuştura izlediği görüntüleri kazıdık hafızalarımıza...
Ah şu bir türlü aramızdan kaldıramadığımız uçurum yok mu? Taksim'deki kutlamalara engel teşkil eden 30-35 metre derinlikteki uçurumdan da beter... Herşeyin sebebi o aslında... Provokasyona alet olmak ya da olmamakta bitiyor herşey. Kiminin önüne dünyaları da sersen bu milletin malına zarar vermeyi aklından bile geçirmez, bunun yanında hainlik için sıraya gireceklerde var görüldüğü üzere... Çık sokağa terör estir, her yeri yakıp yık...
Kim ne derse desin, Taksim meydanındaki uçurumun kenarında kutlama inadı malum grupların ve özellikle medyadaki pohpohçularının 'Taksim işçiye emekçiye kapatılıyor' yaygaralarının bir sonucudur. Uzlaşmaz tavırlarıyla olayları işin içinden çıkılmaz hale sokanlar utansın. Resmen sabote edildi bayram havasında geçebilecek kutlamalar. Sırf konuşulsun, ülke barışa yürürken çatışmanın da an meselesi olduğu görülsün diye... Amaçlar siyasi olarak hükümeti yıpratmak, acziyet içinde göstermek. Bu tahribata değer miydi? Bu sorunun cevabını malum çevrelerden ve onları gaza getiren gerçek 'gazcı'lardan almak lazım.
Taksim'de kutlamaya izin çıksaydı ve o kutlamalar sırasında birinin burnu bile kanasaydı bu kez de 'Tam anlamıyla inşaat şantiyesi durumunda olan Taksim'de kutlamaya kim izin verdi' diye yüklenecek, ipini çekmek için suçlu aranacaktı.
15-16 yaşındaki çocukları polislerle karşı karşıya getirenlerden, taşlı birliklerini önlerine katıp yeterli provokasyonu sağladıktan sonra "artık açın yolu evimize gidelim" diyebilecek kadar bayağılaşanlardan sorulmalı tüm bu olanların hesabı... Fare sığamayacağı deliğe kuyruğuna kabak takarak girmeye kalkarmış ya malum sendikaların Taksim'e onbinlerle girme tavrı da öyleydi işte...
Bir de ekranlarında her şeyi olduğundan farklı gösteren, sokaklardaki meydan okumaya katılan gazeteciler vardı sokaklara dökülen. Polisin gaz ve tazyikli su sıkarak göstericileri dağıttığı görüntüleri yayınladılar sadece. "Böyle de müdahale edilirmiymiş zavallı işçi emekçi sınıfına" diyerek güvenlik güçlerini hedef aldılar, geçmişten kronikleşen alışkanlıklarıyla...
Apartman pencerelerinden limon dayanışmasından dem vurarak olayları sıradan, dahli olanları masum gösteren eski kulağı kesik 'gözetecilerimiz'e ne demeli!? Neymiş herkes birbirine limonlar sunuyormuş, herkes büyük bir dayanışma içerisindeymiş.
Bu malum koroya da söyleyecek son söz var: Siz o palavraları bu milletin külahına anlatın!
Osman Ateşli - Haber 7
osman.atesli@haber7.com
Twitter: @oatesli
-
hasan sağdıç 11 yıl önce Şikayet EtHaklısın. Bunların yaptıkları birilerinin ekmeğine yağ sürdü de ben işçi kardeşlerimi bir türlü anlamıyorum. Körü körüne bu olayların olabileceğini ve bu sendikanın ne olduğu belli iken neden bu sendikadan topluca istifa etmezler.Beğen Toplam 2 beğeni