Kabe'den Ravza'ya hac yolculuğu
'Ben'liğimizin merkezine 'Bir'liğini koyuyoruz...
Kıblemiz Kabe'mizin karşısında yeni bir hayat tavafını adımlamaya başlıyoruz.
Kalbimizin yörüngesi Kabe, dönüyor, dönüyoruz...
Sıcak bir nebze, yanıyor, yanıyoruz.
Bir yangın düşüyor yüreklere tam bir kor...
Yüceler Yücesi'nin ilahi sevgisiyle...
Büyüklüğünü tasdikle pelesenk oluyor diller...
Allahu Ekber, Allahu Ekber...
Bazen en yakin oluyoruz.
"Bir ben var bende benden içeru" diyerek yola çıkarken...
Bazen çok uzaklara düşüyoruz savruluşlarla...
Sonra 'şahdamarımız kadar yakın' olduğunu hatıyor bize,
'En Merhametli' yeniden elimizden tutuyor.
Hicr-i İsmail'e evinin içinde olmak için giriyoruz,
Beytine dokunup, yüz sürüyoruz, gözyaşları içinde...
"Sadece O'na kulluk edeceğimize" söz veriyoruz belki milyonuncu kez...
Altınoluk'tan 'Biz'e damlıyor rahmetin damlaları,
Ummanımız oluyor, yılların susuzluğunu giderirken...
Kanamıyoruz.
İçiyoruz yeniden, yeniden...
Sanki yüce bir el yüreğimizi yerinden söküp ab-ı zemzem ile yıkıyor.
Gönlümüzün kapıları açılıyor ardına kadar ilahi rahmetiyle...
İslamın başkentinde hepimiz Mekki oluyoruz,
Öz vatanına dönmüşcesine mutlu, huzurlu....
İbrahim gibi Habip olmak istiyoruz yoluna,
İsmail gibi kurban,
Hacer gibi teslim...
İsmailimizi hayatta tutmak için çırpınıyoruz.
Sefa ile Merve arasında say yaparken...
Manzara çok şeyin özeti;
Kutlu Nebi'ye beşiklik eden Ebu Kubeys yorgun
Amine'nin Peygamberi doğurduğu ocağı mahzun,
Kabe abluka ve kuşatmalara direniyor.
Gökten inen nur, Nur Dağı'nda yeni bir güneş doğuruyor.
İnsanlığı aydınlatıyor ışığı...
Biz de nasipleniyoruz...
Hira'da zirveleşiyoruz...
En Sevgili'nin yanında İkinin İkincisi oluyoruz.
Kendi hicretimiz başlıyor çok uzaklara...
Onunkinin yanında bir kadem kadar olsada...
Arafat Dağı'nda bekliyoruz sevgilimizi...
Yeniden buluşmak için toplanıyoruz...
Kulluğumuzu yeniden hatırlamak için,
Meydan yeryüzündeki haşrımızın başlangıç noktası oluyor...
Her birimiz yaşayan ölüler gibi seriliyoruz...
İki parça kefen bezi bedende,
'Affet bizi' diye haykırıyoruz.
'Biz nefsimize zulmettik Ya Rab!' diye itiraf ediyoruz suçumuzu,
İlk insan, ilk peygamber gibi...
'Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmez isen' cümlesi tamamlamaya takat kalmıyor.
Müzdelife'de kıyama kalkıyor ellerimiz,
Günahlarımızı düşünerek topluyoruz şeytana ve nefsimize atacağımız taşları...
'Biz affedilmek için yoluna düştük Ya Rab' diyoruz.
Mina'da insanlığın en azılı düşmanına haddini bildirmek için...
Şeytan ve yolundan gidenleri lanetliyoruz!
Üç gün boyunca, defalarca...
Sonra Medine'nin 'Gül'üne yolculuk başlıyor,
Giderken Cennetül Mualla'ya gömüyoruz aşkımızın en Kübra'sını...
Dede toprağında, ata ocağına biz de gömülüyoruz
Hüznümüz bu sayısız dağlara eş oluyor.
Hüzün yıllarını yaşıyoruz bir kez daha...
Sabahın ilk ışıkları huzur şehriyle kucaklaştırıyor bizi,
Medeni oluyoruz hepimiz...
Şehirlerin en Medine'sinde...
O'na koşuyoruz,
Ravza'sına ilk selam için heyecanla yaklaşırken,
Biatımızda verdiğimiz fakat tutamadığımız sözler geliyor aklımıza,
Yüzümüz yere düşüyor,
Sözümüzü tutamamanın en ağır mahcubiyetini yaşıyoruz.
En Sevgili'nin yanındaki iki sadık dost şaşıyor halimize...
Cennet Bahçesi'ne lütfuyla ulaşıyoruz,
Hane-i saadetine gece yarısı misafiri oluyoruz,
Destursuzca, usulsüzce...
Yeşil halıya damlarken mağfiret damlaları gözlerden,
Şefaatini diliyoruz o zorlu günde bir başımıza kalmamak için,
Efendiler Efendisi'nin yanından ayrılırken;
Annelerin ve kızların en güzelleri karşılıyor bizi,
Cennetül Baki kabristanlığında,
Peygamber, gülleri ile karşı karşıya,
Evlatları, torunu, amcası, halası, ashapları...
Uhud'u En Sevgili'nin sevdiği gibi seviyoruz,
Nemli gözlerle süzüyoruz yalçın dağları
Allah'ın Aslan'ı Şehitlerin Efendisi Hz. Hamza'nın derin hüznünü yaşıyoruz,
Mus'ab'ın acısını,
Resülullah ve ashabının düşman karşısındaki çetin sınavını...
İslam'ın Kabe'den sonraki ilk mescidi Kuba'da takvaya erebilmeyi dilerken,
Kıbleteyn'de yönümüz tayin ediliyor.
Hendek'te toza toprağa belediğimiz Müslümanlığımızı buluyoruz karşımızda...
Son olarak bir kaç parça ecdad yadigarı teselli oluyor halimize...
Kutlu iklimden ayrılmaya hazırlanırken en derin hüznü yaşıyoruz.
Çantaları hazırlamak gelmiyor içimizden,
Sanki ömrümüzü geçirdiğimiz topraklardan ayrılıyormuşçasına,
Bir boşluk, bir tuhaflık...
Uçağımızın tekerleri yerden kesilirken,
Zorlu mu zorlu, çetin mi çetin bir hayat yolculuğu da başlıyordu birlikte...
Ölene kadar 'Hacı' olarak kalabilmeyi nasip eyle Ey Rahman, Ey Rahim!
Samimi bir tövbe olarak tövbelerinizi kabul eyle Ey Tevvab!
Osman Ateşli - Haber 7
@oatesli
-
fatih karakaya 11 yıl önce Şikayet EtAllah kabul etsin. Osman bey Allah hacicnizi kabul etsin. Ummeti Muhammed e de gitmeyi nasip etsin.Beğen Toplam 1 beğeni
-
Bir Allahın kulu işte 11 yıl önce Şikayet EtAmin hocam! amin...sonsuz amin.... Allah haccınızı kabul etsin hocam ve tekrarını nasib etsin Bizlerede inşaAllah ümmeti Muhammede. Hacda hissedilmesi gereken duyguları hissetmiş ve ne kadar güzel ifade etmişsiniz. Allah herkese nasib etmez nasib olunanlardan olmamız dileğiyle...Hacca gidipte asrı saadete gidememek ...Her gezdiğin yerde yanında Resulullahı hissedememek gittiğin her yolda eline aldığın her taşta savrulan tozda o yüce peygamberin kokusunu hissedememek belki hacdan manevi mahrumiyetin adı..Allah öyle bir mahrumluktan cümle hacıları korusun. Ve kalbi akli ruhi bedeni olarak hakiki manada bir hac nasib etsin. Dualarınızı bekliyerek haccınızı tebrik ederek Hürmetlerimle hocam...Beğen Toplam 3 beğeni