Asırlık mısralarda cemaat, hükümet ve hakikat!
Bu gerçekten yola çıkarak ülkemizin bugün yaşadıklarının son yüzyıldaki çalkantılı dönemlerde yaşadıklarına yakın şeyler olduğu sık sık dillendirilir. Biz de bu gerçeği yaşadıkça anlarız.
Sonradan farkettik ki 17 Aralık'ta bunlardan biriymiş.
Nitekim Başbakan Erdoğan da sıcağı sıcağına olayları yorumladığı konuşmasında bu dönemi 'Yeni Türkiye'nin İstiklal Mücadelesi' olarak tanımladı.
Öyle ya açık düşman saldırısı yokken, savaş yokken nereden çıkmıştı 'istiklal mücadelesi'?
Olanlar deşifre olunca biz bu sözlerin ne anlama geldiğini, nereye gittiğini daha iyi anladık. Ancak geçmişten bugüne uzanan bağı tam olarak kafamızda oturtamamıştık.
Ruhumu dillendirmek için Safahat'ı bir kez daha elime aldığımda karşılaştığım bugün tespiti, bu bağın çok açık izahatıydı. Oysa bu mısraları daha önce defalarca okumuştum. Şaşkınlığımı itiraf etmeliyim. Bunca tespitlere rağmen dünün, Yeni Türkiye'nin birebir izdüşümü olduğunu hiç düşünmemiştim. 17 Aralık yaşanmamış olsaydı belki de bu mısralar hiç bir zaman bu kadar net karşılık bulmayacaktı.
Sözünü ettiğim mısralara yabancı olanlar tam olarak ne demek istediğimi anlamamış olabilir. Okuyunca eminim siz de hak vereceksiniz. Birazdan paylaşacağım mısralarda geçtiğimiz hafta vefatında bir kez daha andığımız Âkif'in bundan tam 100 yıl önce tam da bugünlerde kaleme aldığı Fatih Kürsüsü'nden isimli şiirinden alınan bölümün bugün yaşadıklarımızı bire bir özetlediğini ve çözümler sunduğunu bulacaksınız.
Onun için Başbakan Erdoğan'ın 'İstiklal Mücadelesi' diyerek tarif ettiği bu zorlu günlerde de 'İstiklal Şairi'miz milli marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy'u daha iyi anlamaya ve anlatmaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Sözü, devrini yazarken asırlar sonrasına ışık tutabilen, ifadelerin eşsiz üstadı Âkif'e bırakalım. Dünden bugüne yaşadıklarımızda ve toplumumuzda değişen bir şey var mı hadi buna siz karar verin...
.......
Cemâat, elverir artık, bu uykudan uyanın,
Hudâ rızâsı için, dünkü hâdisâtı anın!
Kımıldamaz yine gelmezsek intibâha bugün,
İkinci uyku ne dehşetli bir ölüm, düşünün!
Ölüm kolay... Diyebilsek sonunda: "Kurtulduk!"
Bu intihâr, öteden, üç yüz elli milyonluk
Zavallı Âlem-i İslâm için elîm olacak!
Biz olmasak bu kadar hânümân yetîm olacak!
Gıcırdamakla berâber serîr-i şevketimiz,
Bu dîni kurtaran ancak bizim hükûmetiniz.
Tunus'ta, Fas'ta, Cezayir'de, Çin'de, İran'da,
Cavay'la, hıtt-i Hindi'de, beledi Afgan'da,
Sibirya, Hıyve, Buhara, Kırım muhitinde,
Yaşarken ehl-i salibin nüfuzu altında;
Zavallı Alem-i islam eğr salibe henüz
Sarılmıyorsa, kolundan çeken: Bu kudretiniz
Bu kudret olmasa: Dünya tanassur eyliyecek...
O halde, şimdi bizim hakkımız değil ölmek.
Yetişmiyor mu ki dünya evinde çektiğimiz,
Yarın da yüklenelim alemin günahını biz
Hem intihara özenmek ne sermedi hüsran!
Bucak bucak savuşun, müslümansanız, bundan.
Hayata karşı nedir, söyleyin, bu yılgınlık
Reis-i ailenin intiharı: Çılgınlık!
Hükümetin, o henüz payidar olan arşın
Sukutu müdhiş olur... Düşmesin aman, yapışın!
Nedir bu tefrika, yahu! Utanmıyor musunuz
Geçen fecayi e hala inanmıyor musunuz
Gömülmek istemiyenler boyunca hüsrana;
Nifakı gömmeli artık mezar-ı nisyana.
Unuttunuz mu ne korkunç edebsiz olduğunu
Eşip de geçmişi hortlatmayın şu mel'unu!
.................
Bu herc ü merc-i ubûdiyyetin tevâlîsi;
Sukûtu cebhelerin, sonradan teâlisi,
Namazda hem beni göz yaşlarıyle ağlattı;
Hem öyle ağlanacak bir hakîkat anlattı,
Ki dinlemezseniz elbette mahvolur millet:
Sizin felâketiniz: Târumâr olan "vahdet".
Eğer yürekleriniz aynı hisle çarparsa;
Eğer o his gibi tek bir de gâyeniz varsa;
Düşer düşer yine kalkarsınız, emîn olunuz...
Demek ki birliği te'min edince kurtuluruz.
O halde vahdete hâil ne varsa çiğneyiniz...
Bu ayrılık da neden Bir değil mi her şeyiniz
Ne fırka herzesi lâzım, ne derd-i kavmiyyet;
Bizim diyânete sığmaz sekiz, dokuz millet!
Bütün bu tefrikalar, etsenizdi istiknâh,
Görürdünüz nereden geldi... Yâ ibâdallâh!
Huzur-i Hak'ta nasıl toplu durdunuzdu demin
Günahtır, etmeyin artık ayıptır, eylemeyin!
Şu ihtirâsa uyup az mı verdiniz kurban
Şikak için mi eder, sâde, kalbiniz daraban
Neden uhuvvetiniz böyle münhasır namaza
Çıkınca avluya herkes niçin boğaz boğaza
Ne Müslümanlığıdır, anlamam ki, yaptığınız
Çıkar yol olmıyacak korkarım, bu saptığınız!
Görünce fesli, atılmak tasarlayıp bıçağı;
Görünce şapkalı, sinmek değiştirip sokağı;
Gönüller ayrı oluş, sîneler bir olsa bile...
Nifâk alâmeti bunlar, kuzum, tamâmiyle:
Nifâka buğz ediniz hâlisen li-vechillâh;
Halâs eder sizi ihlâsınızla belki İlâh.
Münâfığın sonu gelmez, söner sefil ocağı...
Bugün tüterse henüz gelmemiş, demek ki, çağı!
Nedir ki, verdiği yangınla memleket de biter,
Saçak tutuşmadan evvel basılmamışsa eğer.
Yanında yaş da yanar, çâresîz, yanan kurunun...
Diyor Kitâb-ı İlâhî: "O fitneden korunun"
...........
Twitter: @oatesli