Erdoğan ile Kılıçdaroğlu'nun farkı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun önceki gün Habertürk ekranlarında Erhan Çelik'in karşısındaki o halini görünce tek kelimeyle şaşkına döndüm.
Ülkenin gündemini yorumlamak ve meselelerini anlatmak için çıkmıştı Kılıçdaroğlu ekrana...
Kendisinin ve partisinin genel karakteri olarak çözüm önerileri sunmak yerine yine iktidara eleştiriler yönelterek başladı sözlerine... Yanlış gördüklerini tek tek sıraladı. Ancak bir kaç istisna dışında çözüm noktasında bir öneri sunmadı.
Sonunda mesele Kürt sorunu ve çözüm önerileri ile ilgili sunucunun sorusunu cevaplamaya geldi.
CHP'nin Genel Başkanı, Kürt meselesinin çözümüne ilişkin partisinin 17 maddelik bir yol haritası olduğunu söyleyerek cevap verdi soruya...
Kılıçdaroğlu'nun sorunun çözümüne yönelik sıraladığı ilk madde de seçim barajının kaldırılması oldu. Doğrudan meselenin olmazsa olmazı diyeceğimiz bir madde olmamasını haydi geçelim.
Kılıçdaroğlu da bunun böyle olduğunu iyi biliyor ki; Çelik'in, "yüzde 10 barajını düşürmek dağdakileri indirmeye yarar mı?" sorusuna 'elbette inmez' yanıtını verdi.
Erhan Çelik "ikinci maddeniz" dediğinde Kılıçdaroğlu afalladı. Ne diyeceğini bilemedi. Bir anda dersini iyi çalışmamış çocuğun suçluluk haline bürünüverdi.
Sonunda, haberlere konu olan bir boşlukla, bu meseleyle ilgili sıralayacağı maddeleri unuttuğunu ağzından kaçırıverdi. (İzlemek için tıklayın)
Çelik'in "Kürt sorunun çözümü için ilk üç şey nedir?" sorusuna cevap olarak aklında ikinci bir maddenin olmaması şaşırılmayacak gibi değildi.
Anamuhalefetin başındaki bir isim için kabul edilebilir bir durum değil bu...
Üstelik daha 1-2 ay önce seçimden çıkmışken...
Ülke topyekün, yıllar yılı enerjisini tüketen bu meselenin çözümüne odaklanmışken...
Buradan şunu anlıyoruz;
CHP, parti olarak Doğu ve Güneydoğu'yu kafasında silmiş durumda...
Sebebi ise açık;
CHP'nin Kürt seçmenle iletişim kanallarının tamamen tıkanmış olması...
Hiç bir şekilde oradaki seçmenden oy alamayacak durumda olması... Hatta CHP'nin Sivas'ın ötesindeki sıralamada ilk 3 parti arasına bile giremeyecek durumda olması.
Bunu Kılıçdaroğlu'nun seçim programları çerçevesinde gittiği illerle ilgili tercihlerinden de anlayabiliyoruz.
Kılıçdaroğlu yerel seçim döneminde Elazığ, Tunceli, Gaziantep, Ardahan, Kars ve Adıyaman illerine ziyarette bulunmuş ve mitingler yapmıştı.
Bu illerden Tunceli hariç hiç birinde Kürt sorununu büyük bir mesele olarak görülmüyor.
En azından bir Hakkari, Diyarbakır, Van gibi değil...
Şayet Kılıçdaroğlu seçim döneminde bu illere de gidip çözüm önerilerini Kürt halkına anlatmış olsaydı, ekranda yol haritasını unutup bu hallere düşmeyecekti.
Daha dün hükümet üç bakanla Diyarbakır'a çıkarma yaptı. Hükümet mensupları, "Yeni Türkiye'nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci Çalıştayı"nda meseleyi nasıl çözeriz diye kafa yordular, temaslarda bulundular. Meselenin kalbi denilebilecek Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ni ziyaret ettiler. Gönüllere ulaşmak adına kapıları açtılar.
Günlerdir gündemin en birinci maddesi yine bu konuydu...
Neredeyse iki haftadır bölgeyi, dağı ve ağlayan anaları konuşuyoruz.
Diyarbakır'da bir refüje sıkıştırılan ve dağdan evlatlarını isteyen anaları...
Belki meselenin tarihinde dönüm noktası olacak bir yüreklilikle ses veren anaları...
Ama CHP'nin en tepesindeki ismin aklında bu konuda tek bir madde yok...
"Söyleseydiniz getirir burada onu da konuşurduk" diyor. Mazeret sunulabilecek, kabul edilebilecek bir şey değil.
CHP'nin Genel Başkanı, ülkenin son 35 yılına ve geleceğe uzanacak kaynaklarına mal olmuş bir büyük meselenin çözümüne ilişkin kılavuz kağıdı olmadan ağzını açamıyor.
Meseleyi dün Ortaköy Mecidiye Camii'nin açılışında Başbakan Erdoğan'ı izlerken yaşanan ilginç bir an ile ilişkilendireceğim.
Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Mehmet Görmez konuşmasını yaparken Regaip ile Berat kandilini karıştırdı. Gayet doğal, herkesin başına gelebilecek küçük bir hata... O sırada kendilerini ilgiyle izleyen vatandaşları takip eden Başbakan Erdoğan'ın usulca eğilerek yapılan bu küçük hatayı düzeltmesi dikkatleri çekti. (İzlemek için tıklayınız)
Pek çoğumuz o anda Mehmet Görmez'in önümüzdeki hafta idrak edeceğimiz kandilin ismini yanlış söylediğini farkedememiştik.
Sayın Başbakan'ın dikkati ile ilgili yakın çevresinde bulunan isimlerden pek çok ilginç olay dinlemiştim. Gerçekten algıları her zaman açık biri... Bu meziyetine pek çok kez ekranlarda da şahit olduk.
Ülkenin diğer sorunlarında da bu böyle, Kürt meselesinde de...
Bunu önceki gün Ak Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Sayın Bahçeli'ye gönderme yaparken şöyle özetledi:
Çelik, Bahçeli'nin "Başbakan yorgun, bitkin ve bezgindir" sözüne cevaben "Sayın Devlet Bahçeli, değerli hocam şundan emin olmazını istiyorum. Sayın Başbakan'ın uykudaki hali sizin uyanık halinizden daha çok iş yapar. Başbakan'ın yorgun hali sizin dinlenmiş halinizden çok iş yapar. Başbakan'ın bezgin halini sizin dingin halinizden çok daha iyi iş yapar. Başbakan'ın enerjisinin KDV'si sizde olsaydı siz bugünkü halde olmazdınız. Başbakan'ın 7 gün mesai yaptığını, günde 16-17 saat çalıştığını siz bilmiyor musunuz?" demişti.
Rakiplerinden farkını anlatmak adına somut olmasa da yerinde bir mukayese...
Başlığa dönecek olursak;
Şayet o an Erhan Çelik'in karşısında Kılıçdaroğlu değil de Başbakan Erdoğan olsaydı meselenin bütün yönlerini en ince ayrıntısına kadar anlatır, çözüm önerilerini tek tek sıralardı.
Bir tarafta ülkenin en önemli meselesi ile ilgili çözüm önerilerini aklında tutamayan bir Genel Başkan, diğer tarafta en küçük bir hatayı bile ıskalamayan bir Başbakan.
Aradaki farkı söylemeye sizce gerek var mı?
Osman Ateşli - Haber 7
osman.atesli@haber7.com
@oatesli