Yeni Türkiye'nin ve Ak Parti'nin yönetim şifreleri
Yeni Türkiye için, geçmişe dönük ezberlerin tamamen bir kenara itileceği taze baharlar müjdeleyen bir hazırlık var.
Asırlık Cumhuriyetimiz çağın kaçınılmaz kıldığı daha dinamik olmanın gereğini yerine getirecek bir döneme hazırlanıyor. Cumhurun gerçek manasıyla Başkan olacağı, milletin başkomutanını kendi tercihiyle belirleyeceği büyük güne uyanmaya artık çok az kaldı. Millet, egemenliği üzerine gölge etmeye cür'et edenlere bir kez daha sandıkta bu millet cevabını verecek. Bütün vesayetleri bir kez daha elinin tersiyle itecek.
Demokrasinin kendi öz tercihini yapabilme nimetini sandıkta halkın önüne geleceği gün milletimize bir kez daha hayırlı olsun.
Kamuoyu araştırmalarını ve sokağın nabzını kendimize dayanak yaparsak sandıktan çıkacak tablo oldukça net... Biz yine de sonucu görelim.
Cumhurbaşkanlığı seçimi kadar kafa yorulan bir diğer konu irdelemek istediğim;
Erdoğan, Cumhur Başkanlığına doğru yürürken Ak Parti'de neler olacağı herkes için merak konusu.
Milletin Başbakan'ı Erdoğan, Cumhurun Başkanı olmak için artık saatleri sayarken partide neler olacağına ilişkin herkes seferber olmuş görünüyor.
Başkentte ipuçları kovalayan, bilgi kırıntısı yakalamak adına kulisleri yoklayan yüzlerce gazeteci var.
Buna biraz katkım olsun istedim. Gelin tarihleri biraz geriye saralım.
Tarih 16 Kasım 2002.
Hüseyin Besli ve Ömer Özbay'ın kaleme aldığı Bir Liderin Doğuşu Recep Tayyip Erdoğan kitabında aktarılan bir anekdot hayli ilgi çekici;
Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer, Abdullah Gül'ü 58. Hükümeti kurmakla görevlendirdiği gün yaşananlar köprünün altından bugün çok sular akmış olsa da yöntem bakımından Ak Parti'nin geleceğine ilişkin ipuçları taşıyor gibi...
O gün yaşananları kitaptan aynen aktaralım;
"Abdullah Gül Köşk'ten ayrılıp doğruca Ak Parti Genel Merkezi'ne gelmişti. Bina dışında davullu zurnalı bir karşılama töreni vardı. Partiden herkes yeni Başbakan'ı kutlamak için dışarı akmıştı.
Dışardaki davul zurna sesleri ve coşkulu kalabalığın uğultusu, o sırada odasında olan Tayyip Erdoğan'a kadar ulaşıyordu.
Odada yalnız değildi; Yanında Ahmet Ergün vardı.
Makamda ikimiz kalmıştık. Bir ara Tayyip Bey kayboldu; baktım, arkadaki küçük odada öyle sessiz, tek başına oturuyor.
Onu o halde görünce beni bir hüzün aldı ki, sorma...
Önce rahatsız etmemeyi düşündüm ama dayanamayıp gittim yanına:
'Üzgün müsünüz?' diye sordum.
'Yok durgunluğum ondan değil' dedi, 'doğru dürüst konuşamadık Abdullah Bey'le vakit olmadı. Şimdi kabine kurma çalışmalarına başlayacak. Kabinede olmasını uygun görmediğim bir iki isim var; onları kabineye alırsa, işte asıl o zaman üzüleceğim.'
'Bunu kendisine söylediniz mi?' dedim 'bu kadar üzülmenize de gerek kalmazdı.'
'Hayır münasip olmaz' dedi. 'Kendisi sormadıkça, herhangi bir telkinde bulunmam uygun düşmez. Görev onundur, kabinede kiminle çalışacağına da o karar verir. makul olan budur.'
'O zaman müsaade ederseniz o isimleri ben kendisine iletebilirim' dedim.
Kısa bir tereddütten sonra 'tamam' dedi ve isimleri söyledi. Yanından ayrılıp Abdullah Bey'i buldum. Tebrik etmek için elini sıktığımda, hemen bırakmayarak kulağına Genel Başkan'ın verdiği isimleri fısıldadım.
Abdullah Gül 18 Kasım 2002 tarihinde kabinesini Cumhurbaşkanı Sezer'e sundu ve onay aldı. Böylece 58. Cumhuriyet Hükümeti Gül'ün Başbakan'lığında kurulmuş oldu.
Başbakan Gül, kabinesini Genel Başkan'la istişare ederek hazırlamıştı.
Dönelim günümüze;
Yine bir tercihin eşiğine gelen Ak Parti bugün nasıl bir yol izleyecek?
Tarihe tanıklık etmek ve olacaklara şahit olmak için çok fazla beklemeyeceğiz.
Başbakan Erdoğan'ın da, Ak Partililerin de nasıl hareket edeceği şimdiden aşağı yukarı belli...
Kafaların çok net olduğunu söylemek zor değil.
Bazı isimler kulislerde konuşuluyor, farklı senaryolar üretiliyor.
Bunlardan maksatlı olan da var, isabetli olan da...
Davutoğlu ismi dışındaki senaryolara çok fazla itibar etmiyorum. "Bundan sonra da milletime hizmet etmeye devam edeceğim." mesajına binaen bir ihtimal olarak 2007'de Köşk'e "Abdullah Gül Kardeşim" diye uğurlanan Gül'ün siyasete dönüşünü elimde joker olarak tutuyorum.
Yukarıda noktasına virgülüne dokunmadan alıntıladığımız diyaloğa gelince;
Ak Parti'nin ne olacağını ve bundan sonra parti içi ilişkilerin nasıl yürüyeceğini merak edenler için ipuçları taşıyan güzel bir örnek diye düşünüyorum.
Cumhurun Başkanı Erdoğan'ın Başbakan'ına karşı nasıl bir yaklaşım içinde olacağı yukarıdaki örnekte gayet açık...
Başbakan'ın Erdoğan'a bağlılığına gelince; Davutoğlu da olsa, Gül de olsa, başka bir isim de olsa partinin ve hükümetin geleceğini yakından ilgilendiren kritik adımlarda Cumhurun Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a danışmadan hareket etmeyecektir.
İstişare bu partinin mayasında var ve tek başına kalana kadar da sürecektir. Lidere itaat ise tüm partililerin 12 yıldır bir kez bile terketmediği bir duruş.
Onun için Ak Parti, kaderini benzetmeye çalıştıkları ANAP'tan da DYP'den de çok farklı...
Ak Parti'de şimdiden sen ben kavgası bekleyenlerin atladıkları en önemli detay da bu aslında...
Ak Parti'de işlerin yolunda gitmemesi için bugün için hiç bir sebep yok. Partinin oturmuş kurumsal yapısı bu imkanı fazlasıyla sağlıyor.
Yeter ki davayı bilmeyen, partinin halka ve Hak'ka hizmet için bir araç olduğunu bilmeyen zamane dalkavuklarına itibar edilmesin.
osman.atesli@haber7.com
Twitter: @oatesli