Siyasetin ketenperecileri tuzağa hazır mı?
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminin 24 Haziran 2018 tarihine çekilmesi siyaset arenasında dengeleri değiştirdi. Özellikle siyasetin ketenpere*cileri seçime hazırlıksız yakalandı.
Vakit bir hayli dar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ‘indirmek’ten başka ülke için dertleri olmayanlar hiç olmadıkları kadar telaşlı.
Dertleri büyük, arayışları da...
Kirli hesaplar var, tarifi güç ilkesizlikler üzerinde yürütülen…
Abdullah Gül’ün muhalefetin ortak çatı adaylığının konuşulması bile bu ilkesizlikler için yeterli. Taraflar işi pişirdi. Girişimler ve görüşme trafikleri planı açık etti.
Ne var ki Gül gibi plan(!) çok erken fiyaskoya dönüşünce iş sarpa sardı.
Dış yönlendirmelerin de sufleleriyle planlar yeniden başladı. Öyle görünüyor ki bu mesele burada kalmayacak.
Bunu anlamak için geçmişte yaşananları zihnimizde tazelemek yeterli.
Bugün baş aktörlüğe soyundurulmaya çalışılan isim üzerinden yürüyelim;
Tarih 27 Nisan 2007.
Hatırlayacaksınız.
Bugün Tayyip Erdoğan karşıtı cephenin ‘kurtarıcısı’ yapılmaya çalışılan Abdullah Gül’ü, Ak Parti’nin TBMM Genel Kurulu’nda cumhurbaşkanı olarak seçtirmeye çalıştığı günü…
367 gibi bir garabetin dayatıldığı kaotik günlerin finalini;
Muhalefet cephesindeki DYP ve ANAP bile o güne kadar 367 gibi bir saçmalık olmadığını savunuyor, demokrasi karşıtı olarak suçladıkları CHP’yi kıyasıya eleştiriyordu.
CHP ise Gül’ü seçtirmemek için DYP ve ANAP milletvekillerinin (toplam 24) Meclis Genel Kurulu’ndaki oylamaya katılmamaları için yoğun baskı yapıyordu.
Yaşanan siyasi gerilimlere rağmen, 20 milletvekili bulunan ANAP’ın oylamaya katılıp Ak Parti ile birlikte Meclis’te 367 sayısını çıkaracağı konuşuluyordu.
27 Nisan 2007 günü son anda ne olduysa Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu’nun başında bulunduğu DYP ve ANAP, Genel Kurula girmekten vazgeçti. CHP’nin kuyruğuna takıldılar.
O gün neler olduğu çok tartışıldı. Ağar ve Mumcu’nun son dakikada ‘ikna edilişleri’yle ilgili çok şey yazıldı, çizildi.
Eski Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın ifadeleri siyasi tarihimize düşülen kara bir not oldu.
27 Nisan e-muhtırasına ilişkin soruşturma kapsamında 29 Nisan 2016'da Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına ifade veren Kandoğan, "2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilen Abdullah Gül'ün eşinin türbanlı olması sebebiyle, Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu üzerinde, TSK mensubu olan emekli ve muvazzaf askerler tarafından baskılar yapılmıştır" itirafıyla siyasetin üzerindeki karanlık planı özetliyordu.
Üstelik Kandoğan, o dönem ölüm tehditleri aldıklarını da defalarca dile getirdi.
Siyasette her şey çok çabuk değişiyor. Bir gün bile çok uzun bir zaman dilimiyken yıllar, on yıllar safları, çizgileri bile değiştirtiyor. Abdullah Gül’ün durumu da buna iyi bir örnek.
Dün Gül’ü Cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü’ne çıkarmamak için her türlü fırıldağı çevirenler, bugün Gül’ü muhalefetin çatı adayı olarak Erdoğan'ın karşısına çıkarmaya çalışıyor.
Dün Gül'ün eşinin başındaki başörtüsünü bahane edenler bugün Gül’ün arkasına ip gibi sıralanma yarışına giriyor.
İster hakikatin peşine takılın, ister senaryo deyin.
Bu öylesine bir plan değil;
Erdoğan’ın liderliğinde ciddi mesafe kat eden Türkiye’nin önünü kesmek için kurulmaya çalışılan yeni bir tuzak. İçeride ve dışarıda kimin nerede durduğuna bakmak bile bunu anlamak için kâfi.
Dönelim son tabloya;
Ak Parti, MHP ve BBP adaylarının Erdoğan olduğunu açıkladı. CHP, İyi Parti ve Saadet önderliğindeki muhalif grup henüz ortak bir adayda anlaşmış değil. Anlaşabilmeleri de kolay görünmüyor.
Kemal Kılıçdaroğlu parti tabanını Abdullah Gül konusunda ikna edebilmiş değil. İkna edebilmesi de kolay görünmüyor.
İyi Parti’de Meral Akşener “adaylıktan geri adım atmam” diyor.
Saadet, tek başına Abdullah Gül’ü ikna edemiyor.
Abdullah Gül de sadece Saadet’in adayı olmaya yanaşmıyor.
Bu tablodan çıkarım yaparak; Cumhur İttifakının karşısındakiler herkes kendi adayıyla seçime girecek denilebilir.
Ancak;
27 Nisan 2007’de olanlara dönersek…
İçeriden ve dışarıdan birlikte harekete geçen güçler aynı senaryoyu yeniden sahnelemeye çalışıyor.
Ortak adayda birleşemeyenlerin önüne dosyaları çoktan koyulmuştur bile…
“Ya tek adayda ikna olun. Ya da biz sizi ikna etmesini biliriz” denmediğini mi sanıyorsunuz.
Bakalım Tayyip Erdoğan düşmanlığı kimleri kimlerle beraber edecek.
Siyasetin ketenpere*cileri tuzak peşinde… Milletse tuzaklara karşı hep hazır. Teslimiyet tuzak kuranların da üstünde Tuzak Kurana..
O gün demokrasiye sahip çıkamayan Ağar ve Mumcu ilk seçimde sandığa gömülüp siyaset çöplüğünde kaybolup gitmişlerdi.
24 Haziran’da bakalım bu kader kimlere düşecek!?
Arif Nihat Asya’nın sorumluluk taşıyan liderliği özetlediği cümlesine atıfla bitirelim;
“İçimizden birileri köprü olmaya razı olmazsa, kıyamete kadar bu suyun kıyılarını bekleriz.”
Türkiye’nin suyun kıyısını bekleyecek ne zamanı var ne mecali.
Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli önderliğindeki Cumhur İttifakı millet için o köprüyü çoktan kurdular bile…
Türkiye’nin yeni dönem için attığı ilk adımların hayırlara vesile olması temennimiz.
*Ketenpere: (argo) düzen, dolap, hile, tuzak peşinde olan.
E-posta: osman.atesli@haber7.com
Twitter: @oatesli