Osman Ateşli
Osman Ateşli
HABER7 YAZARI

Baba bizim niye bir otomobilimiz yok!

GİRİŞ 05.11.2012 GÜNCELLEME 06.11.2012 YAZARLAR

Her zevke ve her keseye uygun arabaların sahibi olabilenlerin keyfine diyecek yok. İnsanları cezbeden otomobillere ilgi gerçekten muhteşem denecek derecede... Öyle ki fuarda adım atacak yer yok... Firmalarsa bu ilgi alakadan fazlasıyla memnun.

Fuarda 25-30 bin TL'den başlayıp 10 milyon TL'ye kadar çıkan fiyat aralığındaki dünyanın 4 bir yanında üretilen son teknolojinin ürünü araçlar alıcıların ilgi ve alakasını bekliyor. Son modellerin muhteşem gösterisi podyumda... Her biri ayrı renkte, ayrı özelliklerde, ayrı güzelliklerde... Amerikan mı dersin, üstün Alman teknolojisi mi, İtalyan harikaları mı, Avrupa'nın yıldızları mı, uzakdoğunun gözdeleri mi?

Birbiriyle yarışırcasına sergilenen son teknolojinin ürünü hız canavarları, bir hafta daha (Son gün 11 Kasım) otomobilseverleri ağırlamaya devam edecek. Arzu edenlere dünyanın otomotivde nerelere geldiğini görmek isterlerse tavsiye ederim.

Autoshow'a olan ilgi otomobil tutkumuzu da gözler önüne seriyor. Kimi gerçekten alıcı, bir sonraki bineceği otomobilin hangisi olacağının kararını veriyor, kimi de sadece hayalini kuruyor, öylesine binici! Bir arabadan öbürüne oturuyor. Arabaların yanında arzı endam eden manken ablaların yanıbaşında şoför koltuğuna kurulmanın bir kaç dakikalık ağalığını yaşıyor.

Herşey harika... Yalnız bir büyük eksikliğimiz var. Onlarca marka arasında bu da bizim diyebileceğimiz bir markamız yok. Koçumuz da var, Doğuşumuz da, Bayraktarımız da Çelik'imizden de... İster istemez kronik hayıflanışlarımızdan birini daha yaşıyoruz. Baba bizim niye bir otomobil markamız yok?

Kim ne derse desin en baba markalar, en babaların şemsiyesi altında Türk halkının ilgi ve alakasını beklerken bu işin kolay olmayacağı bir gerçek. Kimse kurulmuş düzeni bozan olmak istemiyor anlaşılan. Arabanın en babasına bindiğimize ülkenin dört bir yanında dubleleşen asfaltını ağlattığımız yollarımız şahitken Başbakan Erdoğan'ın ısrarlı çağrılarına rağmen taşın altına elini koyacak babalardan bir hamle henüz gelmiş değil.

Ay-yıldızlı bayrağımıza 'otomobil dünyasında ben de varım' dedirtecek bir markayı ortaya çıkaramamışımız ne büyük bir eksiklik. Keşke şu milletimize göğsünü kabarta kabarta kaputuna vurduğu aracı 'işte bizim markamız' diye otomobil piyasasına sürebilseydik. Hatta 'hayalin büyüklüğü ulaşılacak hedefin büyüklüğü nispetinde' deyip otomobille kalmayıp bizi havalara uçuracak uçağımızı gökyüzünde uçurabilseydik. Dünya devlerinin sanayi devrimi yaptığı yılların çok uzağında bizim bugün bu beklentiler içinde olmamız bile abesle iştigal... Ama artık kaçırılan trene dövünülecek zaman değil, bugüne ve geleceğe bakmalı...

Hiç boşuna bu milletin önüne her platformda söylenen, "zaten bu araçların şu şu şu modellerini biz üretiyoruz" bahanesini sürmeyelim. Bunun markalara, TM damgasını vurabilmek için yeterli olmadığını siz de biz de iyi biliyoruz. Bu yapılan, devede kulak sayılabilecek ortaklıkları saymazsak, başkaları adına üretmek ve onların pazarlamacılığını yapmaktan başka bir şey değil. Önemli olan A'dan Z'ye aracın bütün parçalarını iç piyasada üretebilmek, montajını yapıp üstüne Türk Malı damgasını vurduktan sonra satışa sürebilmek. 80'li, 90'lı yıllarda belki bunları söylemek için çok erkendi. Bugün artık Türk girişimcisinin bunu üretecek imkanı, gücü, teknolojisi ve sanayi alt yapısı fazlasıyla var.

Yağ var, un var ama ortada henüz başta halkımıza sonra dünya piyasasına sunacağımız helvamız yok. Kendi ürettiğimizi satarak onunla paralar kazanmayı başardığımız gün millet olarak gerçek manada kalkındığımız gün olacak.

Bugün Avrupa ülkeleri, halkını darboğaza sokan krize rağmen, geçmişte ürettiği markaların kaymağını yemeye devam ediyor. 10 milyon liralık Bugatti'yi, milyon liralık Ferrari'yi, Porshe'yi Mercedes'i hatta kendilerinin binmeye tenezzül etmediği en basit arabayı sana bana satarak kasasına para akıtıyor. Siestadaki, Michael, Sergio, Francesca az çalışıyor, çok yiyor, Mehmet Amca güneşin altında çok çalışıyor, aç yatıyor. Sebebi ise ortada... Onlar bizim ürettiğimizin en güzellerini az ödeyerek yiyorken, biz onların ürettiğine çok ödeyerek biniyoruz.

Türkiye'nin bu otomobilleri üretmesi demek aynı zamanda, bugün fuarda pek çoğunun bakıp da alamadığı araçlara bu milletin çok daha ucuza binme imkanını da sağlamak demektir. Çünkü gıpta ile baktığımız dünya otomobil devi ülkelerin halkları bu keyfi yıllardır sürüyor.

Lafı fazla uzatıp orta alanda top çevirmeye gerek yok. Yarından tezi yok şu fark yediğimiz maçta tesellimiz olacak artistlik golümüzü atmak için yapılacak tek bir şey var. Daha fazla vakit kaybetmeden fabrikalarımızın üretim bantlarından Türkiye'nin otomobilini indirmenin planlarını yapalım. Destekse destek, krediyse kredi; hükümet bu işin peşini bırakmamalı...Ortadoğu'dan Afrika'ya, Kafkaslardan Asya'ya, belki dalga dalga dünyaya yayılacak kendi otomobilimizin satış ağına sahip olmak için bunu yapmalıyız. Dürüst ve prensipli çalışırsak, kendimizi geliştirirsek bu zor değil. Yeter ki isteyelim.

Son söz; biz bir kez daha bu otomobil Devrim'ini yaparız ama bu babalar varken Anadol'umuzun gurur kaynağı kaç bahar sonra yeniden Türk halkının karşısına çıkar bilinmez...

NOT: Haber 7'nin yeni portalı www.otorehberi.com'un camiamıza hayırlı olmasını diliyor bugüne kadar bizi yalnız bırakmayan siz değerli okuyucularımızn desteğini bekliyoruz.

Osman Ateşli - Haber 7

osman.atesli@haber7.com

Twitter: @oatesli

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL