Rum-Yunan Ortak Politikası (1/2)
Yunanistan'la birlikte koordineli çalışarak, Hristiyan aleminin desteği ile Kıbrıs adasının tümünü bir tek mermi bile atmadan ele geçirip, Helen egemenliğini kuzey Kıbrıs'ı da kaplayacak şekilde nasıl yayabileceklerinin hesaplarını yapıp, stratejisini belirlediler geçen hafta. Zaten Yunanistan'ın kuruluşu da, büyümesi de, Girit'i ele geçirmeleri de aynen bu strateji sonucunda gerçekleşmişti.
Başbakan Andonis Samaras ile Rum lider Anastasiadis'in Atina'daki Maksimus Sarayında yaptıkları toplantı gereğinden fazla geniş ve içerikli oldu. Toplantıya Yunanistan'ın Dışişleri Bakanı Evangelos Venizelos ile Kıbrıs Rum Yönetiminin Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis katılırken, ilgili müsteşarlar da oradaydı. Tam bir beyin fırtınası yapıldı.
Zaman geçtikçe, Başbakan Andonis Samaras ile Rum lider Anastasiadis'in neler konuştukları, ne kararlar aldıkları ve hangi stratejiyi belirledikleri bir bir ortaya çıkmaya başladı.
Anastasiadis müzakerelerde yapay bir hırçınlık gösteriyor ve hava elektriklenince de hemen Rum basını kanalı ile Türkleri ve özellikle de KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nu suçlu iskemlesine oturtmaya çabalıyor.
Bu aşamadaki stratejisi çok açık ve net.
Eroğlu'nu ve müzakerecisi Özersay'ı uzlaşmaz gösterdikten sonra, konuyu "Bunlarla hiç bir yere varılmaz, Ankara ile görüşürsek Kıbrıs konusunu çözeriz"e getirip, bu isteklerini Yunanistan'ın da katkıları ile BM'ye, ABD'ye ve AB'ye belli bir program içinde aktarmak ve desteklerini istemek.
Rum-Yunan ikilisi, AB ile ilgili planlamalarında, Avrupa Komisyonunun yeni Başkanı Jean Claude Juncker vasıtası ile AB'nin Kıbrıs müzakerelerine taraf olmasını sağlamayı hedeflediler. Bir evvelki Başkan Jose M. Barosso, Rumları çok iyi tanıdığından kendilerini kapıcı bile yapmamış, isteklerini dikkate almamıştı.
Yeni Başkan seçilen Juncker, tam bir Grekofil, yani Yunan hayranı. Zaten Lüksemburg'un Dışişleri Bakanı iken bu tavır ve tarafgirliğini her fırsatta, açık ve net bir şekilde ortaya koymuştu Dışişleri Bakanlığı döneminde. Bu nedenle de istifa etmek zorunda bile kalmıştı görevinden. Şimdi AB içinde Başbakanlık görevine eşit düzeyde bir mevkide bulunan Junker'i tam bir destekçi buldular kendilerine.
AB’nin Kıbrıs sorununa özlü müdahalesinin yeni Başkan Jean Claude Juncker aracılığıyla olabilmesi için her tür girişimi başlattılar. İlk meyveyi de dün Junker'in Atina'ya yaptığı ziyarette aldılar. Junker'den, sürmekte olan müzakereler sonunda varılacak anlaşmanın birincil hukuk olması değil, çözümün Avrupa Müktesebatı ile uyumlu olması gerektiği konusunda söz aldılar.
Junker'den istedikleri bununla da kalmadı. Juncker’in Kıbrıs sorununu ve Rum tarafının talebini bilen biri olduğunu dikkate alan Samaras ve Anastasiadis, ikinci olarak kendisinden AB'nin müzakerelere taraf olması için çalışmalar ve girişimler başlatması talebinde bulundular.
Juncker zaten tescilli bir Türk düşmanı. Daha AB Komisyonu başkanı seçildiği gün, AB'nin 2019'a kadar herhangi bir genişlemede bulunmayacağını ve yeni üye almayacağını açıklamıştı. Tabii sözleri Türkiye'ye hitap etmekteydi, tam olarak açık ve net bir şekilde Türkiye adını ağzına almamış olsa bile.... (Devam edecek 2/2)
Prof. Dr. Ata ATUN - Haber7
e-mail: ata@kk.tc
http://www.twitter.com/ataatun
http://www.ataatun.org