Giriş

İsrail’in Ortadoğu’da son dönemde Katar dahil birçok ülkeye gerçekleştirdiği saldırılar ve İsrail medyası ile siyasetçilerinin Türkiye aleyhine yaptığı açıklamalara bakarak, artık sadece Türkiye’de değil dünyada da birçok uzman “İsrail Türkiye’ye doğrudan saldırır mı?” sorusunu ciddi olarak soruyor.

İsrail’in Kapasitesi ve Rejiminin Niteliği

Öncelikle, doğrudan yapılacak böyle bir saldırının jeopolitik neticelerinden ve Türkiye’nin vereceği cevaptan bağımsız olarak, İsrail’in bugün Türkiye’ye yönelik doğrudan bir askeri saldırı yapma kapasitesine sahip olduğunu tespit etmemiz lazım.

İkinci olarak, mevcut radikal, fundamentalist ve aşırıcı Netanyahu yönetiminin yapısı ve dünya görüşü düşünüldüğünde, bu yönetimin Türkiye’ye de böyle bir saldırı düzenlemeyeceği tamamen ihtimal dışı bırakılamaz.

Dolaylı Saldırı Araçları

Fakat buraya gelene kadar, Türkiye’ye doğrudan saldırmanın ötesinde, İsrail’in başka enstrümanlarla da dolaylı yollardan Türkiye’ye zarar vermeye çalışabileceğini bilmemiz gerekir.

İsrail’deki birçok askeri uzman ve emekli asker de Türkiye ile İsrail arasında doğrudan bir çatışmanın her iki ülke açısından yıkıcı sonuçları olacağını belirterek, Türkiye ile İsrail arasında her şeyden önce Suriye’de bir vekalet savaşının gerçekleşeceğini iddia etmektedir. Dolayısıyla, İsrail ile Türkiye arasındaki kapışmanın en önemli sahalarından birisi halihazırda Suriye olmuş durumda.

İsrail’in bugün Suriye’de ayrılıkçı Dürziler, PKK ve Nusayriler gibi grupları destekleyerek, Türkiye yanlısı olarak gördüğü mevcut yönetimi devirmeye ve Suriye’yi bölmeye çalıştığı biliniyor. İsrail’in hedefi, Suriye’nin kuzeyinde bir PKK devleti kurarak Türkiye’yi güneyden ikinci bir İsrail ile çevrelemek.

Suriye’nin ötesinde, yine İsrail’in Türkiye içerisinde üstü örtülü istihbarat operasyonlarıyla DEAŞ, PKK ve farklı marjinal sol örgütleri kullanarak terör saldırıları gerçekleştirebileceğini de ifade etmemiz gerekiyor. İzmir’de geçtiğimiz günlerde gerçekleşen terör saldırısı mutlaka bu çerçevede değerlendirilmelidir.

Yine, İsrail İstihbarat Servisi Mossad’ın Türkiye’den devşirdiği ajanlar vasıtasıyla, Türkiye içerisinde çeşitli sabotaj faaliyetleri, terör saldırıları, dezenformasyon kampanyaları, siber saldırılar ve toplumsal olaylar düzenleyebileceğini de buna eklemek gerekir.

İsrail’in güçlü lobisini kullanarak Türkiye’nin ekonomik çıkarlarına zarar vermeye çalışacağını da hesaba katmalıyız.

İsrail’in dış politikada Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan gibi ülkelerle ilişkilerini geliştirerek Türkiye’nin etrafında bir aks kurmaya çalıştığını da biliyoruz.

Doğrudan Saldırı Olursa Ne Olur?

Dolayısıyla, doğrudan bir çatışmaya gelene kadar İsrail’in Türkiye’ye karşı kullanabileceği birçok enstrüman mevcut. Tabii ki benzer enstrümanlar Türkiye’nin elinde de var.

Bütün bunlara rağmen mevcut İsrail yönetiminin Türkiye’ye yönelik çeşitli bahanelerle doğrudan bir saldırı düzenlemesini de tamamen ihtimal dışı bırakamayız.

Böyle bir saldırıya Türkiye mutlaka askeri ve diplomatik bir cevap verecektir. Buna rağmen Türkiye bir NATO üyesidir ve dolayısıyla 5. maddeden dolayı İsrail’in doğrudan Türkiye’ye saldırması mümkün değildir. Eğer böyle bir saldırı düzenlenir ve NATO bunun karşısında sessiz kalırsa, NATO bütün caydırıcılığını yitirir; iddianın altının çok güçlü bir argümanla desteklendiğini söylemek mümkün değildir.

NATO ve Türkiye’nin Hazırlıkları

Zira Trump yönetimi halihazırda Avrupa’daki müttefiklerine Rusya karşısında kendi başlarının çaresine bakmaları gerektiğini ve 5. maddenin işletilmeyebileceğine dair sinyalleri vermişti. Dolayısıyla Türkiye hesaplarını “NATO’nun 5. maddesinden dolayı İsrail bize doğrudan saldıramaz” varsayımı üzerinden asla yapmamalıdır.

Bundan dolayı Türkiye en kötüsüne göre hazırlık yapmalı, savunma planlarını gözden geçirmeli, savunma sanayisi yatırımlarını –özellikle de hava savunma sistemlerinin üretimini– hızlandırmalı, adeta adı konulmamış bir milli seferberlik ilan etmelidir. Ta ki İsrail, Türkiye’ye doğrudan saldırmaya cesaret edemesin, bunu aklından dahi geçiremesin.