Türk Ceza Kanunu Madde 221 yeter mi?
221. maddede; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanılmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler; örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir amaç suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildiren suç örgütü üyesi; örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan ve pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi veren örgüt üyesi; gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi veren suç örgütü kurucusu, yöneticisi, üyesi veya üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden failler hakkında, cezaya hükmolunmayacağı veya cezada indirime gidilmesi düzenlenmiştir.
Bu madde, sadece Türk Ceza Kanunu m.220'de düzenlenen suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin olup, failin işlediği iddia olunan diğer suçları kapsamaz. Tüm bu hallerde failin, yetkili makamlara teslim olması veya yakalanması suretiyle yargı makamının önüne çıkarılması şarttır.
Yargı önüne çıkarılmada, yalnızca suç örgütü eylemine katılma ve bu eylemin yanında amaç suç işleme arasında fark bulunmamaktadır. Gerek suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve gerekse örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen amaç suçlara katılan failler hakkında soruşturma başlatılmalı ve adalet önüne çıkarılmak suretiyle kovuşturma sürecine geçilmelidir. Çünkü Türk Ceza Kanunu m.221'de, “cezaya hükmolunmaz” ve “cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır” ibareleri kullanılmıştır.
Türkiye'de suç işleyen veya Ülke sınırları dışında Türkiye Cumhuriyeti'ne veya Türk vatandaşına karşı suç işleyen kişi, nereye giderse gitsin Türk Hukuku nazarında şüphelidir, sanıktır, özetle adalet önüne çıkarılıp yargılanması gereken insandır.
“Etkin pişmanlık” başlıklı Türk Ceza Kanunu m.221, terör örgütü mensuplarının teslim olmaksızın veya yakalanmaksızın serbestçe hareket etmesine, Ülke sınırını terk etmesine veya Ülkeye girip çıkmasına izin vermez. Bunun yegane istisnası, failin teslim olmak veya yakalanmak suretiyle Türk Ceza Kanunu m.221'den yararlanması ile mümkündür. Etkin pişmanlığa bağlı bu istisnai uygulama, sadece suç örgütü suçlaması ile sınırlı olup, örgüt kapsamında işlenen suçlarını kapsamayacaktır.
Yetkili makamlar, gerek Türk Ceza Kanunu m.221'in uygulama şeklini ve gerekse amaç suçlardan dolayı ceza soruşturması ve kovuşturması yürütülmesine son veremeyeceği gibi, işlenen suçlara da kayıtsız kalamazlar.
Bu sebeple cumhuriyet savcıları; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını, bu kapsamda Türk Ceza Kanunu'nu veya Terörle Mücadele Kanunu'nu ihlal eden bir eylem iddiası ile kendilerine ulaşan şikayet veya ihbar varsa ya da kendileri suçun işlendiği bilgisine ulaşmışlarsa, gereğini yapmak ve soruşturma başlatmak zorundadırlar.
Ülke sorunlarına çözüm bulunması konusunda, siyasi parti temsilcilerinin ve farklı siyasi partilere mensup milletvekillerinin birbirleri ile görüşmelerinde, sorunların çözüme kavuşturulması sürecine kamu görevlilerinin katılmasında, Anayasa ve yasalarda tanımlanan görev ve yetki sınırlarında kalmak şartıyla bir sakınca bulunmamaktadır.
Suçlu ile görüşmek, anlaşmak veya suç işlediği iddiası ile arananlara göz yummak ve onlarla görüşmek, bu kapsamda değerlendirilemez. Hukuk devletinde hukuk kuralları tavizsiz ve istisnasız uygulanır. Bir an için istisna getirilecekse, bunun yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir.
Özetle; sorunların çözümünde yasalara ihtiyaç varsa, bunu yapacak erk yasama organıdır. Çünkü temsili demokraside halkın egemenliğini parlamento temsil eder.
Suç işleyenle görüşülebilir mi? Suç işleyenin yeni bir suçu işlediği veya suça katıldığı iddiası varsa, bu görüşmeyi ancak savcılar ve emrindeki kolluk mensupları yapabilir.
Hukuk devletinde, eşitlik ilkesi gözetilmek suretiyle af veya af benzeri kanunlar çıkarılabilir. Bunun dışında, suç işleyenle özel görüşme yapılması ve ona imtiyaz tanınması mümkün değildir. Hukuk devletinde her türlü tasarruf, dayanağını Anayasa ve yasalardan almak zorundadır ve bu konuda keyfi davranılamaz. Kuvvetler ayrılığı prensibinin gereği de budur.
Hukuk devleti, adalet ve eşitlik ilkeleri, ancak hukukun evrensel ilke ve esasları ışığında düzenlenen kanunlar ve bunların kararlılıkla tatbiki ile hayat bulabilir. Aksi halde, hukuk düzenini sağlamak ve korumak mümkün olamaz. Hukuk devleti, hangi şartlar altında olursa olsun hukuka bağlı kalmalı, hukuka aykırı hareket edene Anayasa ve kanunlar çerçevesinde müdahale etmeli ve hukuka uygunluğu sağlamalıdır. Bu nedenledir ki, kamu kudretini kullanma yetkisi hukuk devletine tanınmıştır.
ersansen@hotmail.com