4. Yargı Paketi ile ilgili yorum yanlışları
Prof. Dr. Ersan Şen
6459 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca;
1. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinin 6. fıkrasına bir cümle eklendi ve 8. fıkrasının ilk cümlesinde de değişikliğe gidildi. Yeni hükümler şu şekildedir:
“(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. Bu fıkra hükmü, sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.
(8) Örgütün (veya amacının ibaresi kaldırılıp yerine) cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır”.
Altıncı fıkranın, Terörle Mücadele Kanunu'nun 2. maddesinin 2. fıkrası ile uyumu sağlandı, fakat bu uyum, Türk Ceza Kanunu m.220/3'de öngörülen silahlı örgütlerde gözardı edildi.
Bu değişiklik, silahlı olsun veya olmasın, suç örgütü kurucusunu, yöneticisini, üyesini veya suç örgütüne yardım edeni kapsamamaktadır. Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinin 6. fıkrası net bir şekilde, suç örgütüne üye olmayıp da örgüt adına suç işleyen kişilerle ilgilidir.
220. maddenin 8. Fıkrasında düzenlenen suç örgütünün propagandasının yapılması suçunun gerçekleşmesi için aranan unsur zorlaştırıldı. Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesinin 2. fıkrası ile suçu ve suçluyu övme suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 215. maddesinde de benzer değişikliğe gidildi. Bu değişikliklerin amacı, ifade hürriyetinin geliştirilmesidir. Bu değişiklikler isabetli olmuş mudur, olmamış mıdır, bunu zaman gösterecektir.
2. 6459 sayılı Kanunun 12. maddesi uyarınca;
Türk Ceza Kanunu'nun ihaleye fesat karıştırma suçunu düzenleyen 235. maddesinin 1. ve 3. fıkralarında değişikliğe gidildi. Madde değişikliği olarak kabul edilmese de, değişiklik gerekçesinde, ihaleye fesat karıştırma suçları bakımından Türk Ceza Kanunu'nun 43. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinde yer alan zincirleme suçun tatbikinin gerektiğine işaret edildi.
6459 sayılı Kanun yürürlüğe girinceye kadar görülmeye başlanan ihaleye fesat davaları hariç olmak üzere görevli mahkeme, ağır ceza mahkemeleri yerine asliye ceza mahkemeleri olacaktır.
Ancak işin Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesi ile görevli ağır ceza mahkemelerinin yetkisine giren, yani suç örgütleri tarafından cebir, şiddet ve tehditle işlenen ihaleye fesat karıştırma suçlarının soruşturulması ve kovuşturulması ise, özel yetkili savcılar ve özel yetkili ağır ceza mahkemeleri tarafından görülecektir. İhaleye fesat karıştırma suçlarının cezası azaltılmakla birlikte, cebir, şiddet ve tehdide dayalı veya kamu zararına sebebiyet veren ihaleye fesat karıştırma fiillerinin ceza miktarları önemli ölçüde korunmuştur.
235. maddesinin 1. ve 3. fıkralarının son hali:
“(1) (‘Kamu kurum veya kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara ilişkin ihaleler ile yapım ihalelerine fesat karıştıran kişi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.' cümlesi yerine) Kamu kurum veya kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara ilişkin ihaleler ile yapım ihalelerine fesat karıştıran kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) (‘İhaleye fesat karıştırma sonucunda ilgili kamu kurumu veya kuruluşu açısından bir zarar meydana gelmiş ise, ceza yarı oranında artırılır. Zararın meydana gelmiş olduğu sabit olmakla birlikte miktarının belirlenememiş olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını engellemez.' cümlesi yerine)
İhaleye fesat karıştırma suçunun:
a) Cebir veya tehdit kullanmak suretiyle işlenmesi halinde temel cezanın alt sınırı beş yıldan az olamaz. Ancak, kasten yaralama veya tehdit suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bu suçlar dolayısıyla cezaya hükmolunur.
b) İşlenmesi sonucunda ilgili kamu kurum veya kuruluşu açısından bir zarar meydana gelmemiş ise, bu fıkranın (a) bendinde belirtilen haller hariç olmak üzere, fail hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”.
3. Geçici Madde 5- “7 Kasım 1982 tarihinden önce işlenmiş olduğu bir suç dolayısıyla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olan kişi hakkında, mahkum olduğu cezanın infazı sürecinde koşullu salıverildikten sonra deneme süresi içinde işlediği yeni bir suç sebebiyle koşullu salıverilme kararı geri alınamaz”.
Eklenen bu geçici hüküm, sadece 7 Kasım 1982 tarihinden önce işlenen suçlar dolayısıyla koşullu salıverilmeden yararlananları kapsayıp, bu tarihten sonra suç işleyenleri kapsayacak ve bu tarihten sonra suç işleyenlere ise uygulanmayacaktır. 4616 sayılı Kanundan yararlananların durumunu, bu suç tarihini dikkate alarak değerlendirmek gerekir.
6459 sayılı Kanunda, denetimli serbestlik süresinde değişikliğe gidilmediği gibi, daha önce koşullu salıverilmeden yararlanıp, yeni suç işlemeleri sebebiyle bu haklarını yitirenlerin lehine, yukarıdaki hüküm hariç yeni bir düzenlemeye de maalesef yer verilmemiştir. İnsanların beklentilerini anlıyorum, fakat mevcut durum bu şekildedir. Elbette her düzenlemenin ve tatbikinin eşit ve adaletli olması gerekir. Cezaların çektirilmesinde daimi veya geçici iyileştirme yapılırken, yasalar önünde herkesin eşit olduğu dikkate alınmalıdır. Hukuk devletinde doğru olan da budur. Suç işleyenin “birey” olduğu gözardı edilmemelidir.
Ancak unutulmamalıdır ki toplum ve mağdur da, hukuk, adalet, eşitlik, düzen ve istikrarlı uygulamaya ihtiyaç duyar ve bunu bekler. Toplum düzeni, ancak hukuk kuralları ile bu kuralların eşit ve istikrarlı uygulanması ile sağlanabilir.
Esas olan, bir an evvel suç ve ceza siyasetinde istikrarı kazanmak, sürekli yasa değiştirmemek ve insanları bu konuda beklentiye sokmamaktır.
ersansen@hotmail.com