Prof. Dr. Ersan Şen
Prof. Dr. Ersan Şen
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

İHAM'ın 16.07.2013 tarihli son biber gazı kararı

GİRİŞ 16.07.2013 GÜNCELLEME 16.07.2013 YAZARLAR

44827/08 sayılı kararında Mahkeme, çok az kararda izlediği bir yöntemle, Türkiye'de biber gazı kullanımından kaynaklanan ölüm ve yaralanma risklerini en aza indirip, insan yaşamını ve sağlığını güvence altına alacak kural ve uygulamaların olay tarihinde olmadığını ve bunların güçlendirilip hayata geçirilmesi gerektiğini Sözleşmenin 46. maddesini dayanak göstermek suretiyle belirtmiştir.

Bu karar çok önemlidir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, net bir şekilde 28 ve 31 Mart 2006 tarihleri arasında Diyarbakır'da meydana gelen olaylara polisin biber gazı kullanımının, Sözleşmenin 3. maddesini ihlal ettiğine hükmetmiştir.

Başvuruya konu olaylara ilişkin kamera kayıtlarını inceleyen Mahkeme, başvurucuların polise taş attığını, yani gösterilerin barışçıl olmadığını tespit etmiştir. Bu sebeple Mahkeme, şiddet içeren bir gösteride biber gazı kullanılmasının tek başına Sözleşmenin 3. maddesini ihlal etmeyeceğini, somut olayda incelenmesi gereken konunun, biber gazının ölüm ve yaralanmalara sebebiyet verebilecek şekilde göstericilere karşı ateşlenmesi olduğunu ifade etmiştir.

Mahkeme, kullanılan ekipmanın tehlikeli doğasını da gözönünde bulundurarak, somut olayda öldürme potansiyeli olan silahlara ilişkin içtihat hükümlerinin uygulama alanı bulduğunu belirtmiştir. Mahkeme ayrıca, polislik faaliyetlerinin ulusal hukukta keyfilik, orantısız güç kullanımı ve kazaları önleyecek yeterli ve etkili bir sistem tarafından düzenlenmek zorunda olduğuna karar vermiştir.

Mahkeme, biber gazının somut olayda başvurucuya karşı ve dikey açı ile ateşlendiğini, başvurucunun ciddi şekilde yaralanma ve hatta ölme riski karşısında bu durumun ise uygun bir polislik faaliyeti olarak kabul edilemeyeceğini belirtmiştir. Ayrıca Mahkeme, huzurdaki uyuşmazlığa konu olaylar sırasında Türk Hukuku'nun gösteriler sırasında biber gazı kullanılacağına ya da biber gazının kullanımına ilişkin herhangi bir hüküm içermediğini ifade etmiştir.

Mahkeme, Diyabakır'daki olaylar sırasında biber gazı kapsülü isabet etmesi sebebiyle iki kişinin öldüğüne ve başvurucunun yaralandığına dikkat çekerek, polisin olay sırasında keyfi girişimlerde bulunabilecek şekilde geniş bir eylem özerkliğine sahip olduğunu ve bu durumun, Avrupa'nın modern demokratik toplumlarında bireylerin fiziksel bütünlüğünün korunması anlayışına uygun düşmediğini belirtmiştir.

Mahkeme, gerek somut olayın koşullarında başvurucuya karşı ve gerekse barışçıl olmayan gösterinin dağıtılması amacı ile kullanılan kuvvetin makul olmadığını belirterek, Sözleşmenin 3. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiş, başvurucunun yaralarının ciddiyeti gözönünde bulundurulduğunda, polisin somut olayda başvurucunun kendi davranışı sebebiyle zorunlu kılınan bir kuvvet kullanımından bahsetmenin mümkün olmayacağına hükmetmiştir.

Mahkeme son olarak; olayların gerçekleştiği tarihte Türk Hukuku'nun gösterilerde biber gazı kullanımına dair kurallar içermediğini ve biber gazının kolluk kuvvetleri tarafından hangi şartlarda ve nasıl kullanılacağını düzenleyen bir talimatnamenin de olmadığını ifade etmiştir. Yine, 15 Şubat 2008 tarihli biber gazı kullanımının esaslarını düzenleyen Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 19 numaralı Genelgesinde tüm kolluk kuvvetlerinin dikkatine sunulduğunu, ancak bu tedbirlerin ölüm ve yaralanma riskini en aza indirecek şekilde güçlendirilmesi gerektiğine hükmetmiştir.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, polisin zor ve silah kullanma yetkisine sahip olmasına elbette itiraz etmemektedir. Kamu düzeni, barışı, insan hak ve hürriyetlerinin korunması konusunda polis, gerek önleyici ve gerekse adli kolluk olarak sahip olmalıdır. Ancak bu yetki, keyfi, kuralsız veya eksik kuralla ve aşırı, yani gerekmedikçe ve orantısız olarak kullanılamaz. Tüm hadise bundan ibarettir. Polis, suç işleme ihtimali bulunana ve suç işleyene elbette müdahale etmelidir. Önemli olan, bu müdahalenin ölçüsü, kuralı, gerekliliği ve hukuka uygunluğudur.

Hukuk devletinde, önce kamu kudreti kullanıcıları hukuk kurallarına uymalı ve bu kuralları ihlal ettiklerinde de sorumlu tutulmalıdır. Bu sorumluluk, cezai açıdan sınırsız ve kusursuz bir sorumluluk olarak da anlaşılmamalıdır. Bu karardan bazı dersler çıkarmalı ve yanlışlarımızı düzeltmeliyiz. Bu ve benzeri kararları tepki ile karşılamamak, düzeltilmesi gereken yanlışlara ışık tutucu olarak görmek ve bu kararlar ile bağlı bulunduğumuz uluslararası sözleşmeleri, Anayasa m.90/5 hükmü gereğince iç hukukta uyulması zorunlu standartlar olarak benimsemeliyiz.

YORUMLAR 4
  • adaletliol 12 yıl önce Şikayet Et
    bu yazı demokrasinin ve keyfiliğin ayrımını yapan bir yazıdır.. İnsan, garip bir varlıktır. Duyguları ile haraket ettiğinde gözlerinin önüne bir perde iner, kulakları duymaz, dilinden nefret kusar. Ama insan akıl, mantık ve duygularıyla beraber hareket ettiğinde itidal ve teenni sahibi olur ve olaylara objektif bakış açısıyla bakar. Demokrasi, duygusallığın verdiği keyfiyeti kaldıran bir rejim değildir. Hukuk, adalete yönelmelidir. Artık modern toplumlarda demokrasinin vazgeçilmez unsuru hukuktur. Hukukta keyfiliğin yeri yoktur. AİHS tarafı olan bir ülke Anayasa'da öngörülen Temel Hak ve Özgürlüklerde Uluslararası Sözleşmeler üstündür hükmü bize yukarıdaki yazının ne anlama geldiğini ifade eder. Kısacası, hukukun evrensel ölçülerini kabul ettim demekle olmaz uygulanmayan hukuktan adalet çıkmaz.
    Cevapla
  • adaletliol 12 yıl önce Şikayet Et
    Mesut Çakıroğlu...?. İşte Ortadoğu ülkelerinde akan kanın sebebini en güzel açıklayan bir yorum yazmış. "Nefesi bile zarar, sorgulamadan öldürmek"...Kin ve nefret dolu sözler..İslam dini kindar bir din midir? Hoşgörü ve tahammülden İslam vazgeçebilir mi? Arkadaşlar, uyanmak için yüzünüze su çarpın lütfen. Bu kişiler dinimize en büyük kötülüğü yapıyor.İnsanları ötekileştiriyor ve düşmanlık yaratarak dinimizin en çok karşı çıktığı inanç faşizmi tohumunu aramıza sokuyor. Kimse bizim gibi olmak zorunda değil arkadaşlar, iyilikte yarışın artık yeter dilinizi çalıştıracağınıza beyninizi çalıştırıp İslam Medeniyetini hak ettiği yere çıkartalım. Sizler yüzünden dökülen kanlar bitmiyor ve enerjimiz tükeniyor. Yeter be kardeşim yeter be mesut yeter be Müslüman kardeşlerim Yeter..
    Cevapla
  • Mustafa BİLGİN 12 yıl önce Şikayet Et
    kıymetli hocam:sorularıma bir inceler ve cevap verirmisiniz.. 1.bedelli.any.2/10/11 ve 72ye uygunmu. 2.topraksatışı any. uygunmu. 3.seçim uygulaması any.2/6/10/11 ve 67 ye uygunmu. 4.yabancılar mvz. uygulanıyormu. 5.2b any. uygunmu.700yıllık ata topraklarımızn uyduruk kadstro ile bize parası ile satılması uygunmu.biz orman işgalcisi rant cı değiliz ki. 6.emekli tüikin tüfesine bağlı.memur kamu işcisi niye bağlı değil.any.2/10 yokmu. 7.2010öncesine göre any.101de cb da süre 7 yıl. net hüküm. 3ay 12 gün sayın sezer mi yoksa tbbmm bşk 106ya göre vekatmi etmeliyidi. 8.any.102ye göre 367 özel toplantı yeter saysı değilmiydi.367 ile her sefernde toplan.367/367/276/276 ile seç denilmiyormuydu.any. mh. karaı doğru değilmiyid. 9.adli yargı sınavı tus hariç en zor sınav.adli yargıdaki savbcı ve hakimlere daha çok ücret evrmek gerkemezmi. bu hakkaniyetin ve işin özelliğinin gereği değilmi. 10.saygılar hocam... 10
    Cevapla
  • mesut çakıroğlu 12 yıl önce Şikayet Et
    zaten yazara antipatim vardır. yazının tamamını okumadım bile ama bence polis artık gaz kullanmasın buna izin verilmesin .. Bence direkt artık kurşun sıkmalı ve sorgulanmamalı bile çünkü aldığı nefes zarar olan haşerat maalesef çok miktarda mevcut bilhassa taksim çevresinde bu mahluklardan bolca mevcut artık polis gazla tuzla uğraşmasın bile
    Cevapla