Prof. Dr. Ersan Şen
Prof. Dr. Ersan Şen
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Hükümlünün oy hakkı

GİRİŞ 18.09.2013 GÜNCELLEME 18.09.2013 YAZARLAR

Mahkeme oy verme yasağının, hükümlülerin işledikleri suçun ağırlığı, hapis cezalarının süresi, davranışları ve somut olaylara ilişkin şartlar gözönünde bulundurulmadan, her koşulda ve bireyler arasında ayırım gözetmeksizin uygulandığını ifade etmiştir.

Mahkeme, oy verme yasağının Türkiye Cumhuriyeti'nde, şartla salıverilen veya cezası ertelenen bireyler hakkında da uygulandığından bahisle, aynı konuya dair Hirst - Birleşik Krallık, Frodl - Avusturya ve Scoppola - İtalya kararlarındaki oy verme yasaklarına göre daha şiddetli ve geniş etkiye sahip şekilde uygulandığını belirtmiştir. Mahkeme, Scoppola - İtalya kararı hariç, benzer oy verme yasaklarını ihlal saymıştır. Mahkeme, İtalya yönünden ihlal kararı vermemiştir. Çünkü Mahkeme, oy verme yasağının İtalya'da otomatik ve koşulsuz uygulanmadığını, suçun ağırlığı ve hükümlünün suçu işleyiş şekli gözönünde bulundurulduğunu tespit etmiştir.

Kanaat ve Yorumum: Böylece Mahkeme, hükümlü hakkında oy verme yasağının uygulanabileceğini, ancak bu yasağın otomatik ve koşulsuz olamayacağını, somutlaştırılması ve bireyselleştirmesi gerektiğini, suç işleyen insanların hak ve hürriyetlerinin kısıtlanmasının doğru olduğunu, ancak bunun sınırsız ve koşulsuz kısıtlama derecesine varamayacağını, hükümlünün yaşam, sağlık, eğitim-öğrenim haklarının korunması gerektiği, çalışma hakkının ve seçme hakkının ise somut şartlarda sınırlandırılabileceğini vurgulamıştır.

İlk bakışta, suç işlediği gerekçesiyle cezalandırılan insanın hak ve hürriyetlerinden yaşam, sağlık ve sınırlı şekilde eğitim-öğrenim haklarının dışında kalanların, örneğin özel hayatın gizliliği ve korunması hakkının, bu kapsamda haberleşme hürriyetinin, yerleşme ve seyahat hürriyetinin, çalışma hakkı ve sözleşme hürriyetinin, seçme ve seçilme hakkı ile diğer hak ve hürriyetlerin tümü ile kısıtlanması gerektiği, bunun sebebinin de bireyin suç işlemesi olduğunu ileri sürülebilir. Kanaatimizce bu anlayış, Modern Ceza Hukukunun uslandırma, suça ve çekilen cezaya göre hükümlüyü topluma kazandırma fonksiyonlarına aykırıdır.

Bu kapsamda, Türkiye Cumhuriyeti'nin taksirle suç işleyenlerin oy kullanma hakkına sahip olduğu, kasten suç işleyenlerin oy kullanma hakkının yasaklandığı ve bu şekilde bir ayırım yapılarak, koşulsuz değil, kusura göre fark gözetildiği, hükümlü hakkında koşulsuz yasak uygulanmadığı ileri sürülebilir. Türkiye Cumhuriyeti de, bireysel başvuruya karşı bu savunmayı ileri sürmüştür. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi bu savunmayı, oy kullanma ve serbest seçim hakkının önemine binaen yeterli görmemiştir.

Bireyin sırf kasten işlediği bir suçtan dolayı, cezanın süresine, infazına, koşullu salıverilmeye ve suçun ağırlığına bakılmaksızın oy hakkından ve dolayısıyla siyasi haktan tümü ile mahrum bırakılması isabetli değildir. Seçilme hakkına sınırlama getirilmesi yerinde olduğu halde, seçme hakkı sınırlamaya tabi tutulmamalıdır. Seçilme hakkında, milletvekili veya belediye başkanı ya da başka bir yetki ile seçilmek suretiyle seçenlerin ve halkın temsili olduğu halde, seçme hakkında ise, bireyin temsilcisini seçme hakkı, kamu kudreti nezdinde seçtiği kişinin kendisini temsil etmesi, bu şekilde demokrasiye katılması, hak ve hürriyetlerinin savunulduğunu görmesi öngörülmüştür.

Hükümlü de birey ve insan olarak, kısıtlı da olsa ülke ve toplumda yaşama, bazı hak ve hürriyetlerini kullanabilme, temsili demokraside sorunlarını dile getirebilme ve seçtiği temsilcileri yoluyla yönetime katılabilme hakkına sahip olmalıdır. Elbette bunun tüm hükümlüler için savunulabilmesi mümkün değildir, ancak en azından koşullu salıverilenlerin toplum içine gönderildikleri zamandan itibaren seçme ehliyetini kullanabilmeleri gerekir.

Bu sebeple, Türk Ceza Kanunu'nun “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” başlıklı 53. maddesinin gözden geçirilmesi, sadece kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış kişilerin oy kullanma hakkına sahip kılınmayıp, bu sınırın biraz daha genişletilmesi yerinde olacaktır. Amaç, mümkün olduğu kadar her bireyin temsili demokrasiye katılımının sağlanması olmalıdır.

Prof. Dr. Ersan Şen - Haber 7

ersansen@hotmail.com

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL