Suriye'nin Esadı ve Bize Yansıması
Ülkemizde ilginç bir tartışmadır gidiyor. Suriye Devleti Başkanı Beşşar Esad iyi insan mıdır, değil midir? Bu tartışma yapılırken, nerede ise Esad'dan medet umuyoruz veya hain gibi bahsediyor, en önemlisi de bu konuyu kendi iç tartışmalarımız ile görüş ayrılıklarımıza alet ediyoruz.
Beşşar Esad'dan önce Suriye'nin lideri olan Babası Hafız Esad'ın Türkiye Cumhuriyeti ve vatandaşları aleyhine teröre nasıl destek verdiği, Ülkemize ve insanımıza yaşatılan acılardan ne derece sorumlu olduğunu hafızamızdan silip atabilmek mümkün değildir. Terörden fazlası ile canımız yanıp, teröre sinsi bir şekilde destek veren komşumuz Suriye'ye karşı deyim yerinde ise canımızatak ettiği aşamayı, siyasi ve askeri kararlılıkla gösterdiğimiz duruşu hepimiz hatırlamaktayız.
Doğru derler; iyi komşu sahibi olmak gerekir. Aksi halde, ciddi sorunların ve acıların kaynağı komşu olabilir. Komşu ülkeler için de durum değişik değildir. Maalesef ülkeler birbirlerine gizli düşmanlıklar yapabilmektedir. Karşılıklı çıkarların boy gösterdiği uluslararası toplumda, ülke olarak güçlü olmadığınız ve iyi ilişkiler kuramadığınız takdirde, başınız her an belaya girebilir.
Bu demek değildir ki, biz de en uzun mesafeli sınır komşumuz Suriye'ye karşılık verelim, terör acısını Suriye halkına da yaşatalım. Bunun tersine, Hafız Esad'dan sonra Suriye ile ilişkilerin düzelme yoluna girdiği, Beşşar Esad döneminde yakın ve sıcak temasların kurulduğu, fakat ardından özellikle emperyalist güçlerin dayatması, Arap Baharı, etnik kimlik ve mezhep çatışmaları, demokratikleşme ve rejim sorunları gibi sebeplerle Suriye'de uzun süreli bir iç karışıklığın yaşandığı görülmektedir.
Devletler, birbirlerine karşı teröre destek vererek ayakta kalamayacakları gibi, huzur da bulamazlar. Her meşru yönetim birbirini tanımak ve birbirine saygı göstermek zorundadır. Aksi halde, devletler ve rejimleri zayıflar, bu zayıflıktan yararlanmak isteyenlere de gün doğar.
Ülke olarak sorunlarımızı, zamanında bize düşmanlık yapan ve bize zarar verenler üzerinden çözemeyiz. Demokrat olmayan, geçmişte Türkiye Cumhuriyeti ve insanlarına acılar yaşatanların iyilikleri kendilerinde kalsın. Bununla birlikte, Ülkemizin iyiliği için komşularımıza barış ve huzurun gelmesi, iyi ilişkiler kurabilmemiz gerekli ve önemlidir. Her ülke ve yöneticisi, kendi yararlarını düşünür, ona göre konuşur ve sonuç almaya çalışır. Suriye lideri Beşşar Esad'ı da bu şekilde görüp değerlendirmemiz gerekir o kadar.
Sonuç olarak; Millet olarak mutsuz olduk, gergin ve sürekli kavga eder hale geldik. Her meseleyi uçlaşmak ve taraflaşmak suretiyle tartışmayı ve karşı taraf olarak gördüğümüz insanların düşüncelerini haklı bile olsa kabul etmemek, kötülemek, başkalaştırmak ve itibarsızlaştırmak için elimizden geleni yapar haldeyiz. Hatta kendimize yakın gördüğümüz insanların bazı düşünce eylemlerinden bile rahatsız olur hale geldik.
Kavga eden ve öfkeli bir toplumun bireyleri olarak, sadece ırk, etnik kimlik veya cinsiyeti üzerinden değil, her konuda ayırımcılık yapıldığını, benden-senden anlayışının devam ettirildiğini görmekteyiz. Topluma ve insanlarına sevgi hakim olmaz, aşılanmazsa, bu kızgınlık ve sinir harbi ile nereye kadar gidebiliriz, birlik ve beraberlik içinde nasıl yaşayabiliriz?
Cevabı insanı korkutuyor. Düşünce, inanç, kimlik, cinsiyete saygı gösterilmediği, yorum ve eleştirilere tahammül edilmediği, sırf bu nedenle insanların birbiri ile kavgalı ve davalı olduğu bir topluma huzur ve barışın gelmesi zordur. Bu sorunun çaresini başkasında aramak yanlış, çünkü anahtarı bizdedir.
Kimse kimseden üstün değildir, herkes eşittir, geçmişin sorun ve hesaplaşmaları ile yola devam etmek yerine, tarihten derslerimizi çıkarıp birlikte yürümek zorunda olduğumuzunbilincine ulaşmak zorundayız.