Prof. Dr. Hakan Aydın
Prof. Dr. Hakan Aydın
HABER7 YAZARI

Reyting Yarışı ve “Halka İstediği Veriliyor” İdeolojisi

GİRİŞ 12.01.2024 GÜNCELLEME 13.01.2024 YAZARLAR

Arka Plan Özeti

Ticari radyo-televizyon yayıncılığına geçişle birlikte oyunun kuralları değişti, başarı anlayışı tiraja, izleyici/dinleyici istatistiğine indirgendi. Reklam gelirlerinin akıbetini, başarının bu yeni göstergesi belirliyordu. Medyanın en önemli gelir kaynakları arasında yer alan reklamlar, gazete, radyo ve televizyonlarda başköşede misafir edilmeye başlandı. Başarı anlayışının tiraja, izleyici/dinleyici grafiğine indirgenmesiyle habercilik ve eğlence politikaları yeniden yapılandırıldı. Devlet tekelinin kırılmasıyla yoluna ticari şirketler olarak devam eden medyada, içerikler, gelir ya da güç elde edebilmek için organize edilmeye başlanmıştı. Amaç mümkün olduğunca daha fazla gözü kiralayarak, reklam verenlerin alıcısı konumunda bir izleyici, okuyucu, dinleyici kitlesi oluşturmaktı. İzleyici burada, reklam ajanslarına veya sponsorlara taahhüt edilen istatistiki verilerden ibaret kalıyor, fiyatı ise reyting sonuçları tayin ediyordu. Medya organlarının ekonomik ve siyasi angajmanları ile reyting kaygısıyla gerekçelendirilen skandala ve sansasyona açık dilleri, içerik tahribatını doruk noktalara taşıyınca, medya, onun bağlı olduğu endüstri ve bilim devreye girdi.

Aktif İzleyici

Konunun kuramsal temelleri Aktif İzleyici teziyle inşa edildi. Bu teze göre birey (izleyici, okuyucu, dinleyici), medya karşısında savunmasız ve pasif alıcı konumda değil, kendi gereksinimlerine göre medya ve içerik seçimi yapan, etkilenmek istediği ne varsa bizatihi kendisi arayan kişiydi. Bu akıllıca işlenmiş biliş yönetimiyle, endüstriyel pazarın kendisini aklama ve tüm sorumluluğu izleyiciye yükleme serüveninde ilk adım atılmış oldu. Artık medyanın insanlara ne yaptığı değil, insanların medya ile ne yaptıkları tartışılmaya başlanacaktı.

Halka İstediği Veriliyor

Halka istediğinin verildiği iddiasının işlendiği biliş yönetimi, Aktif İzleyici tezinin üzerinde gayet şık duruyordu. Sorunlu ve kalitesiz içeriklerin (dizi, eğlence programları, reality showlar) gerekçesi, reyting yarışı ve rekabetle izah ediliyordu. Halkın istediği buydu çünkü. Yani medya ve bağlı olduğu endüstri, kendisi için değil insanların ihtiyaçlarını gidermek ve isteklerini yerine getirmek için üretim yapıyordu. Şiddet, kan, entrika, skandal, cinsellik gibi unsurların bir sıra dâhilinde derlenerek dizi, film, haber, eğlence programı veya reality show başlığı altında izleyiciye sunulmasının gerekçesiydi bu. İzleyiciyi ekran başında tutmak için oldukça işlevsel olan şiddet, kan, entrika, skandal, cinsellik aracılığıyla koşullandırılmış bir tepki oluşturuluyor, izleyiciye siz istediğiniz için biz zili çalıyoruz deniyordu. Reyting yarışı ve rekabet, izleyici üzerinde kurulan kontrol mekanizmasını meşrulaştırıyor, ortaya çıkan çöplük ise izleyicinin ya

da okuyucunun/dinleyicinin isteği olarak açıklanıyordu. İzleyici ise biz cahil bırakılmayı, kültürümüzün ve değerlerimizin aşağılanmasını, aile yapımızın ve çocuklarımızın yozlaştırılmasını, dilimizin kirletilmesini mi istiyoruz diye sorarken, mızrağın çuvala sığmadığını fark edenler çareyi koruyucu ve önleyici uygulamaları geliştirmekte buldu.

Medya Okuryazarlığı

Medya okuryazarlığı, öncelikle savunmasız alıcı konumundaki çocukları ve gençleri sonra herkesi medyanın olumsuz etkilerinden koruyacağı iddiasına dayanıyordu. Medyaya maruz kalmak bir risk faktörü olarak görülüyor, medya okuryazarlığı da koruyucu faktör olarak öneriliyordu. Bir bakıma, medya okuryazarlığı, koruyucu aşıların pedagojik karşılığıydı. Böylelikle izleyici/okuyucu/dinleyicinin şiddet ve cinsellik tarafından sömürülme, daha fazla kâr hırsıyla manipüle edilme, dezenformasyona uğrama olasılıkları azalacaktı. Daha derinlikli okuma yapanlar:

- Güvenin ve samimiyetin ortadan kalktığı ilişkisel yozlaşmayı,

- Paranın ve gücün yüceltilerek bunları elde etmek için her yolun mubah gösterilişini,

- Sadakatsizliğin aşk maskesi altında estetize edilerek pazarlanışını,

- İnsani duyguların rant aracı haline getirilişini,

- Ailenin, kültürün, dürüstlüğün, sadakatin, dostluğun ayak bağı ve özgürlükleri kısıtlayan alanlar olarak temsil edilişini,

- İnsanı önce değersizleştirilip sonra eksiltilen yanını tamamlayabilmesi için kendisine sunulan tercihler arasından seçim yapmaya özgürlük ve mutluluk güzellemeleriyle zorlanışını fark edebilecek, bu kaotik ortamda yolunu güvenle tayin edebilecekti. Kısacası bilinçli izleyici olacaktı. Yani bütün bunlar izleyicinin bilinçsizliği yüzünden oluyor, yapımcı ve programcıların, senaristlerin ve/veya onları finanse edenlerin değil izleyicilerin eğitilmesi gerekiyordu.

Bunun için televizyon yayınlarının içeriğiyle ilgili bilgilendirici bir sınıflandırma sistemi bile devreye sokulmuştu. Bu sistem, televizyon yayıncılarının; topluma, çocukları ve gençleri televizyonun olası zararlı etkilerinden koruma sorumluluğunu yerine getirmelerinde yardımcı olmalarını amaçlıyordu. Akıllı işaretlerle yol gösterme, karar ve eylemlerinden izleyicinin kendisinin sorumlu olduğu anlamını taşımaktaydı. Paketlerin üzerine sizi öldürür veya hasta eder diye yazanların sorumluluktan kurtuldukları gibi, üretim ve dağıtım sektörünü elinde tutanlar da çok akıllı işaretlerin yardımıyla kendilerini aklamış oluyorlardı. Gerçi çok akıllı işaretler, programları izletmek için, uyarı görüntüsü altında, yön levhası görevi görüyor; yani korku, şiddet, cinsellik bir de (ne olduğu belli olmayan) olumsuz örnekler var denilerek, bilerek veya bilmeyerek programların promosyonunu yapıyordu ama o kadar kusur, kusur sayılmazdı.

Medyanın olumsuz etkilerini bir kaç başlığa indirgeyerek dikkatleri, buz dağının görünen kısmına yöneltmesi de görmezden gelinebilirdi.

Halkın Denetimi: İzleyicinin Yükselişi

Peki, serbest pazar demokrasisi kuralları içinde ne yapılabilir?

- Her şeyden önce izleyiciyi istatistiksel veri olarak gören anlayış terk edilerek, reyting yarışı ve rekabet, kaliteyi üretme üzerine motive edilebilir. Kaliteli ve iyi yapımların da reyting alabildiğine dair pek çok örnek bulmak mümkündür.

- RTÜK ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın birlikte yürüttüğü aile ve çocuk dostu yapımların ödüllendirilmesi girişimi önemli bir adım olarak görülüp, bu adım izleyiciyi daha çok aksiyon almaya sevk edecek uygulamalarla desteklenebilir.

- Denetim görevini gerçek anlamda yerine getirebilmesi için RTÜK, meslek örgütleri, izleyici/okuyucu temsilcilerine ve bunların işlevlerine dair hedef kitle farkındalığı arttırılabilir.

- İzleyiciler böyle olunca programlar da mecburen bu seviyede oluyor anlayışıyla mücadele etmek için bizi 4600 hanenin tercihlerine hapseden reyting mekanizması yeniden ele alınabilir. Bu 4600 hane bireylerinin nasıl bir sosyolojik dağılım içerdiği, bu dağlımın Türkiye sosyolojisi ile uyumlu olup olmadığı tartışmaya açılabilir.

- İzleyici Ödülleri adı altında duyarlı izleyicileri ödüllendirecek programlar düzenlenebilir.

-“Akıllı işaretler” aile, kültür, inanç, değerler ve tüketim perspektiflerini de içerecek şekilde yeniden kurgulanabilir.

- Batı’da var, bizde de olsun mantığıyla ithal edilen izleyici temsilciliği uygulaması işlevsel hale getirilebilir, hatta izleyici temsilcisine, ona iş güvencesi sağlanarak, kanala gelen şikâyetleri ele alan programlar yaptırılabilir.

- Medyanın üretim ve tüketim süreçleriyle ilişkisini daha güçlü vurgulamak için medya okuryazarlığı eğitimi, medya mecraları kadar, endüstri, yapımcılar ve medya profesyonellerini kapsayacak şekilde yeniden ele alınabilir.

- Gerçeklerin anlaşılabilir olmasını sağlayan hazırlayıcı iletişim stratejisi ile yapımcı ve üst düzey profesyonellerin toplumun farklı kesimlerine oynayarak reytingleri garantileme taktiklerine karşı daha dikkatli olunabilir.

Bütün sorumluluk hedef kitleye yüklenecekse eğer, onun gerçekleri tüm boyutlarıyla görmesi sağlanmalıdır!

Prof. Dr. Hakan Aydın

Erciyes Üniversitesi

YORUMLAR 6 TÜMÜ
  • Selma Kara 10 ay önce Şikayet Et
    "Her şeyden önce izleyiciyi istatistiksel veri olarak gören anlayış terk edilerek"; serbest pazar ekonomisi şartları altında bunun olabileceğine inanmıyorum maalesef. Diğer bir tartışmaya açılması gereken konu da şu olmalı; "Medya var olanı ne oranda var olduğu biçimde gösteriyor?" Reyting severlerin bir savunması da, biz toplumda olanın yansımasıyız şeklinde çünkü.
    Cevapla
  • R.B 10 ay önce Şikayet Et
    Arz talep meselesi denilerek işin içinden çıkmak toplumu uçuruma sürüklemektir. Rtük 'ün işin daha fazla içinde olması gerekir kanaatindeyim. ( program içerikleri v.s) Toplum için ciddi bir sorunu , çözümünü çok yönlü ele almış olmanız takdire şayan. Tebrikler
    Cevapla
  • İsmail 10 ay önce Şikayet Et
    Ben BUMERANG' ı iyi bilirim döner dolaşır sonunda atanı vurur.... Bu güne kadar hiç yanıltmamıştır....
    Cevapla
  • müstear 10 ay önce Şikayet Et
    Medya artırk anlamını yitirdi ve ticari bir sektör halini aldı.para kazanmak için de insanların yapmacağı şey yoktur.
    Cevapla
  • Yavuz arklan 10 ay önce Şikayet Et
    Muhterem Hocam, önemli bir konuyu etraflıca gündeme getirmişsiniz. Bir de, malum olduğu üzere , arsız bir fırsatçılık söz konusu.Bunların ilacı olacak, Güçsüz Adalet Acizdir durumu söz konusu.
    Cevapla