İnşa edilmiş sözsüz iletişim: Kimlik, güç, statü ve değer arayışı
Sözsüz iletişim, iletişim alanının en eğlenceli tartışma konularından biridir. Özellikle de eleştirelciler, kişisel gelişimciler ve kişisel gelişimcilere yakın akademisyenler arasında.
Kişisel gelişimciler ve onlardan pek de farklı düşünmeyen bazı akademisyenlere göre sözsüz iletişim ilişkide çok işlevseldir. İletişimin %80'ini belki de daha fazlasını oluşturur. Başarının anahtarı olduğu gibi başarısızlığın da ana nedenlerinden biridir. Özellikle iş başvurusunda bulunan insanlara bolca sözsüz iletişim (jest ve mimikler, dış görünüş, ses tonu vs) tavsiyesinde bulunulur. İletişiminde sorun yaşayanlar veya bir türlü etkili iletişim kuramayanlar da bu hap niteliğindeki tavsiyelerden nasibini alır.
Eleştirelcilere göre sözsüz iletişime son yıllarda yüklenen önem büyük ölçüde geçersizdir. Daha çok demografik piyasaya hitap eden ücretli uzmanlarca pazarlaması yapılan bu kavrama ilişkin oranlamalar, dayanaktan yoksundur. “Beden dilinin, iletişimin yüzde seksenini oluşturduğunu söyleyen biri, bu söylediğinin yüzde kaçını beden diliyle söylüyordur?” şeklindeki sorgulamaları her şeyi anlatıyor aslında.
Bu yazı, sözsüz iletişimin öneminden ziyade sosyal ilişkideki işlevlerine değinmeye ve sözsüzün nasıl okunması gerektiğine dair inşa edilmiş çerçeveleri ele almaya çalışacaktır.
Öncelikle sosyal ilişkilerde sözsüz olanın nasıl okunması gerektiğine dair bir dizi dayatmayla karşı karşıya olduğumuz gerçeğini kavrayarak işe başlamamız gerekiyor. İnsan haklarını yüceltip, insanı değersizleştirince eşya ile insan arasındaki ilişkinin mahiyetini değiştirmek epey kolaylaştı. Evladiyelik, ömürlük ya da sırtında paralansın gibi nitelemeler veya deyimlerin tedavülde olduğu bir toplum yapısında bu değişim kolay olmadı elbette, fakat medyanın imdada yetişmesiyle aşama aşama mutlu sona ulaşıldı diyebiliriz. Medyanın görevi çılgınca üretime aynı çılgınlıkta bir tüketim talebi oluşturmak için elinden ne geliyorsa yapmaktı. Yani bizimle sözsüz bir biçimde konuşan imajlar inşa etmekti. İlk demir attığı yer bu nedenle eşya-emtia (fetişizmi) oldu.
Eşyaya kullanım amacının dışında öyle bir anlam yüklenmeliydi ki alışveriş merkezlerini tüketim mabetlerine dönüştürsün. Gösteri değerinin öne çıkartıldığı ve sözsüz için okunma çerçevelerinin buna uygun olarak kurgulandığı yeni bir kimlik inşasından söz ediyoruz: Trendlerle uyumlu olmalısın. Statüne uygun davranmalı, çevrene uyum sağlamalısın.
Şeklin, özün önüne geçirildiği günümüz dünyasında çoğu kişi, oturduğu semtten, evden, bindiği arabadan, giydiklerinden, telefon, saat gibi kullandıklarından geçerek kimlik veya güç-statü iletişimi yapıyor, ya da eksiltilen değerini tamamlayarak haz dengesini sağlıyor. Bütün bunlardan yola çıkarak bizden, sözsüz bir şekilde, o kişinin kim olduğuna, gücü ve statüsüne dair okumalar yapmamız beklenmekte. Lüks bir restoranda yemek yerseniz örneğin, sadece yemeğin parasını ödemiyorsunuz, doğru veya değil, diğer insanların kim olduğunuza, gücünüze veya statünüze dair okumalarının parasını da ödüyorsunuz.
Bu endüstri çok cömert, imkânı daha fazlasına yetemeyenlere uygun fiyatlı popülerler sunuyor. Kendimizi değerli hissetmemizi sağlayacak seçeneklerini sözsüz iletişim bağlamında ele aldığınızda cömertliğinin nedenlerini de anlamış oluyorsunuz. Önerilere kulak vererek popüleri alır, takar, sürer, yer, içer, giyer veya kiralarsanız popülere ayak uydurmanın verdiği geçici rahatlamayla kısa süreliğine hayatın tadını çıkarıyorsunuz. Ya da reklamların deyimiyle özgüveniz artıyor, iyi olmanın ve başarının basamaklarını daha hızlı tırmanıyor, eksiltilen yanınızı tamamlayarak değerli hale geliyorsunuz. Akranlarınızla eşit veya onlardan üstün bir pozisyon edinmeyi de hediyesi olarak değerlendirebilirsiniz.
Bu endüstri sorunlarımıza da duyarsız değil:
- Popüleri yiyerek kilo kontrolünü kaybedenlere popüler diyet kampanyalarını öneriyor,
- İlaç endüstrileri aracılığıyla, tükenmişlik sendromu yaşayanların yardımına koşuyor,
- İçimizdeki kötülüklerden ve huzursuzluklardan turizm enstrümanı haline gelmiş popüler pratikler aracılığıyla kurtulabileceğimizi anlatarak bize dost elini uzatıyor,
- Kendi vücuduyla kavgalı hale getirilenlere, estetik ve güzellik merkezlerini adresliyor,
- Neyi nasıl yapacaklarını bilemeyenler için özdeşim kurulacak, öykünülecek hikâyeler, rol-modeller sunuyor,
- İletişim sorunları olanlara, sanki bir robotla konuşuyormuş vehmine kapılabileceğiniz ya da karşınızdakinin ilgisini sömürebileceğiniz tarzda ve ücreti mukabilinde profesyonel iletişim kuralları servis ediyor.
İnsanı özgürleştirme, prangalarından kurtarma vaadi onu, Yaratıcının dışında her şeyin kulu yapmakla, hatta bir adım daha öteye geçip, onun bahşettiği şerefi, saygınlığı yerle bir ederek esir ve köleye dönüştürmekle sonuçlandı. Üstelik kendini özgürlükten geçerek sunan baskıcı bir karakterle. Aksi durumda kendinizi mutsuz hissediyor, üzerinizde mahalle baskısı olduğu hissine kapılıyor ve sorunun sizde olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz.
Abarttığımı düşünenler, trendlerle uyumlu olmamayı, arkadaş gibi görünen popülerlere, popüler zevk ve eğlencelere, klişelere, pratiklere veya alışkanlıklara mesafeli durmayı deneyebilirler. Mücadele için uygun seçenek arayışında olanlar ya da saygınlığını, onurunu, itibarını, mutluluğunu maddeyle eşitlemek istemeyenler; zincirine sarılarak özgürleşmeye çalışmak yerine 'ye kürküm ye' diyerek zincirlerini kırmaya odaklanan Nasreddin Hoca'nın meydan okumasının ardından gidebilirler. Değer arayışında olanlar, duyguların ve güç ve statünün iletişimi gibi iki tür sözsüz iletişimi birden içeren ve Hz. Peygamberin sözsüz iletişiminden dolayı ikaz edildiği Abese Suresi'nin nazil olmasına neden olan Ümmü Mektum hadisesini detaylı olarak inceleyebilirler. Hz. Pergamber’in (S.A.V.) burada, (vAllahu a'lem) çarpan etkisinden dolayı Utbe bin Şeybe, Ümeyye bin Halef ve Ebu Cehil gibi Kureyş’in güç ve statü sahiplerine tebliğde bulunurken oraya dâhil olmaya çalışan görme engelli İbn Ümmü Mektûm’la (r.a.) ilgilenememesine hatta yüzünü ekşitip yönünü çevirmesine Allah’ın (C.C.) verdiği yanıt bize gerçek değerin adresini gösteriyor.
Sağlıcakla Kalın,
Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber7
Erciyes Üniversitesi
X: @mediadjournal
-
Ali 7 ay önce Şikayet EtSayın hocam insanlar birbiriyle yarışır hale geldi ister istemez ben bile en iyisini alayım o mekan güzel herkes oraya gidiyor deyip kendim bile yapıyorum bunun önüne geçmek lazım insanlar yüzümüzü bakmadan ayakkabı ve kıyafete bakıyor ona göre muhatap oluyor hocam diğer konu iletişim demişsiniz,insanlar dünya için gayret üstüne gayret sarf ediyor güzel ahlak olsa güzel iletişim de olur.Beğen
-
Slm 7 ay önce Şikayet EtTeşekkürlerBeğen
-
Mustafa 7 ay önce Şikayet EtGüzel konulara değiniyorsunuz herkes bir gösteri maddiyata önem veriyor nasıl iyi bir insan olurum vatana millete hayırlı birey olurum diye düşünmeyi bırakıp herzaman en güzeli en iyisi olsun derdine düşmüş bu düşünceleri okullar da yaygınlaştırılması lazım diye düşündüm Allah sonumuzu hayr etsin.sizede teşekkür ediyorum.Beğen
-
Kurtoğlu 7 ay önce Şikayet EtTeşekkürler..Beğen Toplam 1 beğeni
-
İsmail E. 7 ay önce Şikayet EtMedya ve iletişim birikiminin anlaşılabilir bir biçimde okuyucuyla buluşması çok değerli. Teşekkürler...Beğen Toplam 1 beğeni