Değişimin sınırları siyasetin kamburu haline gelen bürokrat tipolojisine de uzanacak mı?
Yerel seçimde iktidar cephesinde yaşanan oy kaybı, ciddi sorgulamalara neden oldu. Seçimlerin hemen ardından başlayan saha çalışmalarının sonuçları, kapsamlı raporlara doğru yol alıyor. Araştırma-değerlendirme sürecinde, haber ve bilgi sitelerinde yayınlanan okuyucu yorumlarına da bakılsa iyi olurdu, inşaAllah göz atılmıştır. Orijinal tespitlerle raporları zenginleştirme potansiyeli taşıyor çünkü.
Oy kaybının olası nedenleri arasında en çok altı çizilenler:
- Geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı, özellikle de emeklilerde kendini gösterdiği şekliyle,
- Yanlış adaylar, değişim beklentilerinin hayal kırıklığına uğraması,
- Teşkilâtlarla vatandaş arasındaki mesafenin uçurum düzeyine varması,
- Gücünü ve motivasyonunu Ankara'dan sağladığını iddia edenlerin sorumsuz davranışları,
- Merkezî ve yerel siyaset arasındaki görüş ayrılıkları,
- İstişarelerin ve istişare edilenlerin yetersizliği,
- Yerel ölçekli çıkar çatışmaları,
- Göçmenlerin durumu,
- İsrail politikasına dair eleştiriler,
- Çözümden ziyade sorunun bir parçası olarak kurumlarına yazık eden bürokrat ve yöneticiler, vesaire, vesaire…
Kuşkusuz bunları daha da arttırmak mümkün. Ne kadar alt alta neden yazarsanız yazın, sonuçta tek bir yere fatura ediliyor.
Muhalefetin seçim öncesi verdiği görüntü, kendilerinin bu sonucu bekleyip beklemediğine dair soru işaretlerine neden oluyor. Sonuçlar, muhalefete açılan bir kredi olarak değerlendirilebilir mi? Yani muhalefet gerçekten yerel ölçekte denenmek mi istenmiştir, çok emin değilim. Zira sonuçları, vatandaşın iktidara kızgınlığının/kırgınlığının/küskünlüğünün hatta kendi yorgunluğunun son anda adreslenmiş dışavurumu şeklinde yorumlamak da mümkün.
Bu psikoloji, anketlerle ölçülemiyor demek ki! Ya da sahada gerçeklikten ziyade görmek istenilen aranıyor. Sorunların üstesinden yalnızca gerçeklerle yüzleşerek gelebilirsiniz.
Yukarıda ifade edilen nedenlerin pek çoğu, uzun uzadıya tartışıldı, ilgili raporlarda yerini aldı. Kimi rapor veya analizlerde, yanlış olduğu düşünülen ve/ya ortaya çıkan atamaların da yaşanan oy kaybının nedenleri arasında sayıldığını (en azından bazı bölgeler için) biliyoruz. Bazı köşe yazarlarının doğrudan veya dolaylı olarak verdikleri mesajlarda da bu tarz vurguların yer alması, ileriye dönük olası yararlarını düşünerek, bizi, konuyu biraz detaylandırmaya sevk etti.
Yazının bundan sonraki kısmını okurken içinizden 11, 12, 13 şeklinde devam etme isteği duyabilirsiniz. İlaveler her zaman mümkündür. Her şeyden önce aşağıdaki tespitler, bir kişiyi değil, bir tipolojiyi resmetmektedir. Her yerde, her zaman bulunması muhtemel örnekler üzerinden.
SİYASETİN KAMBURU HALİNE GELEN BÜROKRAT TİPOLOJİSİNİN 10 ÖZELLİĞİ
1. Öncelikle makul bir hissiyatla ve hizmet gayesiyle, sadece kendine göre değil (diğer) akl-ı selim sahiplerine göre de meşru nedenlerle, göreve talip olup hayırlısını istemek yerine, atanmak için olağanüstü bir çaba göstermek, bu amaçla pek çok şeyi araçsallaştırmak, hatta suret-i haktan görünmek, popüler tabirle bütün tuşlara basmak, ne olursa olsun atanmış olma isteği,
2. Makam odası, makam aracı, VIP ve gösteriş tutkunluğu, makamperestlik,
3. Kibir, egosantrizm, narsizm eğilimleri, aşırı görünür olma isteği, şöhretperestlik,
4. Ekibini ve alt kademe yöneticilerini daha çok egosunu tatmin edebilecek nitelikte insanlardan oluşturma (kendi egosunu, kurumun gelişmesi ve ilerlemesine tercih etme),
5. Üstlerine karşı aşırı mütevazı, astlarına karşı despotizme varan, buyrukçu tavırlar sergileme, astlarını ima veya açık yollu bir şekilde periyodik olarak aşağılama isteği,
6. Vizyonsuzluk, kifayetsizlik, her şeye hâkim olma arzusu, detaylarla aşırı meşgul olma, enerjisinin çoğunu normalde ilgilenmemesi gereken işlere sarf etme,
7. (Varsa) mensubiyetini görevinin önüne geçirme, enerjisinin kalanını iktidarın yönünü (seçim, kabine değişikliği vs.) belirlemeye ve buna göre pozisyon almaya harcama,
8. Başarıdan ziyade riyakârlığı teşvik etme, bazı durumlarda ekibinin, çalışma arkadaşlarının başarısından rahatsız olma,
9. Vefasızlık, adalet ve hakkaniyet yoksunluğu,
10. İstişareye gereken önemi vermeme, mahkemenin kadıya mülk olmadığını gelir gelmez unutma,
Kurumları ziyan etmeniz için çok çabaya gerek yok, bu tipolojiye uygun birinin atanması yeterli olur. Bu tür yönetici tercihlerinin seçimle ilişkisini daha detaylı ortaya koymak gerekiyor.
Sağlıcakla Kalın,
Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber7
-
mehmed kuru 4 ay önce Şikayet EtSn.Aydın bugunku bürokratların ne kadar kalitesiz olduğunu anlatıyor. Eğer bir daha sonraki makalelerinde bugünkü bürokrasi nasıl bu hale getirildiğini tahlil ederse memnun olacağız inşallahBeğen
-
Necip 4 ay önce Şikayet Etkendi degerlerine sahip cikmiyan bir halk guruhu yabanciya özenti.7,24 para sayikliyen dolarla yatip dolarla kalkan bir halk Kendi parasini tuvalet kagidi gibi kulanan dünya zombileri sadece Türkiyede var.Ne arastirmasi hoch?önce medeniyet:Beğen Toplam 1 beğeni
-
Yıldız* 4 ay önce Şikayet Et"Araştırma-değerlendirme sürecinde, haber ve bilgi sitelerinde yayınlanan okuyucu yorumlarına da bakılsa iyi olurdu." Sayın hocamın dediklerine katılıyorum. İlave olarak; oy kaybının çok önemli nedenlerinden biri de; memur emeklilerine çok net verilen sözlerin tutulmayışı oldu.Beğen Toplam 20 beğeni
-
Bir Kamu Görevlisi 4 ay önce Şikayet EtDeğerli Hocam iş tanımlarını, iş gereklerini ortaya koyma ve buna uygun atama yapma sistemi yani yönetim sistemi( Geniş anlamda modern bir iç kontrol sistemi) kurulmadığı sürece biz kişilere ve olaylara takılırız ancak fikir ve tasarımı atlarız. Saygılarımla...Beğen Toplam 2 beğeni
-
kaos32 4 ay önce Şikayet Etkısaca bende kendi fikrimi belirteyim bu ülkenin başına büyük bir musibet gelmeden değişmez önce burnumuz sürtecek statükolar sıfırlanacak ondan sonra gerçek eğitimle önce ahlak inşa edilecek sonra değişim başlayacak o da ancak islam şeriatı ile mümkün Allahın kanunları açık ve net bu kanunları rehber edinirsek her 2 dünyamızıda kurtarırız müslümanım diyene 2.bir şık seçenek yok...Beğen Toplam 2 beğeni