Fırsat kâbusa dönüşürken…!
Ülkemizde muhalefet yapısının en büyük sorunu, hakkaniyet eksikliğidir. Buna muhalefeti araçsallaştırmayı da ekleyebiliriz. İktidar, muhalefet için amaç değil, araç olmalıdır. Millete hizmetin aracı. Muhalefet, (millet namına) acı söyleyen dost mantığıyla yapıldığında değerli hale gelir. Maddi veya manevi tüm iktidar olanaklarını ve gücünü başka niyetlerle ele geçirme isteği, basın özgürlüğü şemsiyesi altında iş takipçiliği yapmaya benzer. Böyle bir durumda basın özgürlüğü, medya sahiplerini zenginleştirme özgürlüğünün vasıtası olur.
Muhalefet yanlışı engelleme veya duyurma kadar daha iyiye giden yolu gösterme/inşa etme çabasıdır. Ana ekseni doğru iletişim ve bilgilendirme, güvenilirlik, sorumluluk, hesap verebilirlik, zekilik, yetkinlik, nezaket ve hakikat odaklılık olan bir muhalefet yapısı düşünün.
Bu eksende bir muhalefetin olmayışı, iktidarlar için hem bir şans hem de şanssızlıktır. Muhalefetsizlik sendromu olarak tanımlanabilecek bu durum, "komşunun kötüsü insanı mal sahibi, muhalefetin kötüsü iktidar sahibi yapar!" şeklinde mizah yollu da ele alınabilir. Günümüz iktidarı da bu sorundan yakınıyor ki özeleştiri mekanizmasını daha sık işletmeye başladı.
Muhalefet bu çıkmaz sokaktan taşınmazsa 35 yıl sonra gelen ikinci şansı da heba etmek durumunda kalacak. 1989 yerel seçimlerinde, Erdal İnönü liderliğindeki SHP, çok büyük bir başarı elde ederek İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere 39 ilin belediye başkanlığını kazandı. Ancak bu büyük başarı, kısa bir süre sonra tam bir kâbusa dönüştü. Seçmenin açtığı krediyi, tek başına iktidar fırsatı yolunda kullanamayan SHP, kendi eliyle önce Millî Görüş Belediyeciliğinin sonra da uzun bir süredir devam eden Ak Parti iktidarının temellerini atmış oldu. Yalnızca olanı anlatıyorum.
2024'ün Mart'ında gerçekleştirilen yerel seçimlerde Özgür Özel CHP'si bu minvalde yeni bir şans elde etti diyebiliriz. Sizce bu ikinci şans değerlendirilebilecek mi? Türkiye'nin İzmir gibi yönetileceği vaadini hatırlayınca insanın uykuları kaçıyor. Eğer diğer belediyeler de İzmir gibi yönetilmeye devam ederse filmin sonunu tahmin etmek zor değil. Kordon'un güzelliğini esir alan kötü kokudan, çöp yığınlarından, beyazsinek istilasından, körfezin içler acısı halinden söz ediyorum. Havaalanından şehir merkezi istikametine giderken, etrafında devasa bir gecekondu bölgesi bulunan Atatürk rölyefi... Bu büyüklükte bir Atatürk rölyefinin; teknoloji, bilim, kültür veya sanayi kompleksinin bir parçası olması daha şık olurdu. Çarpık kentleşmenin çirkin manzarasıyla bütünleştirmek Gazi'ye büyük haksızlık olmuş. Bu manzarayı görseydi ne düşünürdü acaba? (Rivayete göre) Karl Marx'ın ben Marksist değilim dediği gibi "Ben Atatürkçü değilim!" der miydi?
Belediyelerin işi-gücü bırakıp şimdiden Cumhurbaşkanlığı için adaylık hesapları ya da potansiyel adaylar etrafında yer tutma yarışı, bu ikinci fırsatın da kâbusa döneceğini gösteriyor! En iyisi biz yine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'a seslenelim: "İZMİR SENİ ÇAĞIRIYOR!" (İzmir'de çağdaşlığı şekilden ibaret kalan saygısız şahısların İslamofobik saldırılarını ayrı bir yazıda ele almak gerekecek).
Konumuza dönersek, bir şeyin değeri neticesiyle ölçülür. Muhalefet partileri kendileri çalıp kendileri oynayan (bazı) STK'lar gibi hareket edemez. Demokrasiyi sorgulanır hale getiren iktidar değil, alternatif seçenekler sunamayan, kendi içine kapanmış, ego ve menfaat odaklı kısır çekişmeler içinde can çekişen muhalefettir. Bu durumu eleştirenleri "muhalefete muhalefet etmekle" suçlamamak gerekir. Acı söyleyen dost yalnızca iktidara değil herkese lazımdır. Ancak hakkaniyetten ayrı düşülmediği, muhalefetin yalnızca ülke ve millet namına yapıldığı, liyakat vurguları arasında liyakatsizliğin teşvik edilmediği ve yeteneklere gerçek anlamda fırsat tanındığı bir ortamda etkili bir muhalefetten söz edebiliriz. Marifet seçmenin peşinden koşmakta değil, seçmeni arkasından yürütmektedir. En azından denemek gerekir, bir şey kaybetme riski bulunmamaktadır.
Sağlıcakla kalın,
Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber 7
-
Sefa 1 ay önce Şikayet EtDevlet bunlara bi kural kanun koyamazmi , ödenekleri yollarken vergi ,sgk primlerini keserek yollasinlar vatandaşın borcu olunca hemen haciz koyuyorlar ...bürokratlar ne iş yapar hicmi pratik ve kolay çözüm bulamazlar ....!!!Beğen Toplam 1 beğeni
-
Sefa 1 ay önce Şikayet EtŞehirlerin imar planları devlet tarafından yapılmalıdır, başkan imar işleri ile ugrasmamalidir ,ilin ve ilçenin ileri gelenleri encümen üyeleri hep imar ve rant peşinde koşuyorlar...!!! Başkanın yetkisi etkisi ne kadar bunları denetleyen yokmu ??? İşini yapmayan başkana neden ceza verilmez ...!!! Belediyelerde 1 kişinin yapacağı işe 10 kişi alırlarsa hizmet yapamazlar borç da ödenmez!!!Beğen Toplam 1 beğeni
-
Sefa 1 ay önce Şikayet EtHerseyden önce stk kuruluşları denetlenmeli , vekiller il ,ilçe başkanları denetlenmeli her koltuğa oturan babasının koltuğu sanıyor birde üst perdeden ahkam kesiyor ,il ve ilçe seçimlerinde başarısız olanlar odullendiriliyor makam ,mevki veriliyor basarisizliklarini vatandaşa yüklüyorlar vatana millete hizmet edelim diyen yok vekil olmadan önce kirada oturan kişi aniden müteahhit oluyorBeğen Toplam 2 beğeni
-
bülent duman 1 ay önce Şikayet Etallah razı olsunBeğen Toplam 1 beğeni
-
Murat 1 ay önce Şikayet EtTakımların yüzde doksanı yabancı oyuncuyla oynuyor, yine disiplin yok ve lig kalitesiz. Bu ne saçma sapan bir yapı anlamak mümkün değil. Bu harcanan paralar hak mı reva mı?Beğen Toplam 5 beğeni