Prof. Dr. Recep Bozdoğan
Prof. Dr. Recep Bozdoğan
HABER7 YAZARI

Ümraniye: Nereden nereye

GİRİŞ 15.09.2020 GÜNCELLEME 16.09.2020 YAZARLAR

Ümraniye’nin tarihi İstanbul’un modern zamanlarının da tarihidir.

 

 

Dersaadet’in yanı başında yüzyıllar boyu gözlerden uzak, ıssız bir mevki olarak kalan Yalnız Servi, adı gibi yapayalnızdı.

Yaşamak için değil, üretmek için akıllarda yer etti.

 

 

Tarla vardı, çiftlik vardı, mandıra vardı, taş ocağı vardı, yol vardı, su vardı, orman vardı ama daimî  bir yerleşim yoktu.

Yedi kilometre doğusundaki Dudullu, Taş Çağından bu yana yerleşim alanı idi.

Yedi kilometre batısındaki Üsküdar ise tarihe “Altın Şehir” olarak geçmiş, Evliya Çelebi’nin nazarında “her daim mâmur belde” olmuştu.

Ama ikisine de bir fersah mesafedeki ilk menzil, ilk konak tuhaf bir şekilde boş kalmıştı.

Üsküdar’ın sırtını yasladığı ihtişamlı Çamlıca, Yalnız Servi’yi âdeta saklamıştı; hem de herkesten kıskanırcasına.

Göztepe’nin eteklerindeki Dudullu, tarih öncesinden beri mümbit, meskûn bir yerken; Çamlıca’nın eteklerindeki Yalnız Servi gözlerden ıraktı.

İstanbul’a yakın, ama gözlerden ırak…

Batmakta olan cihan devletinin son demlerinde maruz kalınan ağır bir yenilginin mahkûm ettiği çaresizlik de olmasa, Yalnız Servi’nin talihi kim bilir ne zaman dönerdi?

Rus tasallutuyla yerinden edilen bir avuç insanın zoraki sığındığı bu gariban yer, Sultan II. Abdülhamit’in irade-i seniyyesiyle “köy” statüsünü kazandığında vasatın da altındaydı.

Onca mahrumiyetin içinde, İstanbul’daki hiçbir köye nasip olmayan “Ümraniye” adını almıştı; sanki inadına, sanki geleceğe dair bir mesaj vermek istercesine.

Umutlarından başka bir şeyleri kalmayan göçmenlerin belki de son ümidiydi bir gün umran görmek. 

Umut fakirin ekmeği… Kim bilir; günün birinde gerçekten umran görüp mâmur, bayındır bir yer olacaktı…

Kim bilir belki de içlerine öyle doğmuştu.

Ümraniye; medeniyetin olduğu, mâmur, bayındır ve bakımlı yer demekti.

Yalnız Servi’nin Ümraniye adını alması yalnızca bir isim değişikliği değil, aslında ismiyle müsemma bir şehrin doğuşunun da ilk işaretiydi.

Yalnız Servi; İstanbul’dan Anadolu’ya giden insanların mola verip menzil hanede dinlendiği yerdi.

Bir konak ve mola yeri.

Yol, yolcu, mola, konaklama ve elbette tüketim…

Pazar yeri ve çarşı olmak için temel şeyler.

Bunlar varsa dükkân da var olur, pazar da kurulur, çarşı da oluşur, ticaret de gelişir.

Hele bir de İstanbul’a yakınsa, zamanla piyasa da oluşur.

İşte Ümraniye’nin bugünlere gelmesinin sırrı.

Yalnız Servi’nin ıssız bir mevkiden mezraya, mezradan köye, köyden beldeye, beldeden ilçeye uzanan hikâyesi elbette bu kadar basit değil.

Tarımdan sanayiye, sanayiden ticarete, ticaretten finansa uzanan mucizevî, kısacık ama zamanın zamana saklandığı, uzun mu uzun, çileli mi çileli bir yolculuk...

Dünün yapayalnız Servisi, bugünün geleceğe koşar adım ilerleyen Ümraniye’si.

Eğitim ortalaması hem İstanbul’un hem de Türkiye’nin üzerine çıkan Ümraniye’si.

Kuruluşunun yüzüncü yılını yedi yüz bini aşan nüfusuyla güçlü bir sanayi ve ticaret şehri olarak geride bırakan Ümraniye’si.

Birbiri ardına devreye sokulan kentsel dönüşüm projeleri, beş yıldızlı otelleri, birinci sınıf iş ve alışveriş merkezleri, İstanbul ortalamasının üzerine çıkmış hayat kalitesi ile yarınlara koşar adım ilerleyen Ümraniye’si.

Geleceği yakalamış, düzenini kurmuş ve İstanbul’un imkânlarını yaşamak isteyen altın yakalıların Ümraniye’si.

Çamlıca’dan Sultanbeyli’ye kadar uzanan akstaki yaklaşık iki milyon insanı kendine çeken Ümraniye, artık Anadolu Yakasının yeni merkezi.

Sahi sizin aklınızda yer etmiş Ümraniye nasıl bir yerdi?

Düne ait ve dünde kalmış bir Ümraniye mi, yoksa bugünü yaşayan ve yarına koşan bir Ümraniye mi?

Ezber bozmaya ne dersiniz?

Ümraniye, Anadolu Yakası’nın orta yerinde tıpkı bir cihannüma gibi yükseliyor.

Emek veren herkesten Allah razı olsun.

Kalın sağlıcakla.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL