Prof. Dr. Recep Bozdoğan
Prof. Dr. Recep Bozdoğan
HABER7 YAZARI

Bir Sinan bir de Süleyman gerek

GİRİŞ 29.12.2020 GÜNCELLEME 30.12.2020 YAZARLAR

Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u ebediyete irtihalinin 86’ncı yılında saygı ve özlemle anıyoruz.

 

 

Sadece edebiyat tarihimizin değil, millî tarihimizin de şaheserlerinden olan İstiklâl Marşı’nı milletimize armağan eden Mehmet Akif; birbirinden kıymetli eserler kaleme alarak en buhranlı günlerde halkımızın hislerine tercüman oldu.

Dünya tarihine yön veren bu aziz milleti, son asırda içine düştüğü felaket çemberinden kurtarma adına hem kalemi hem de fikirleri ile öncü oldu.

 

 

Mehmet Akif hem milletimize hem de medeniyetimize başka hiçbir fikir insanının yapamadığı kadar sahip çıktı.

Bu uğurda sözde milliyetçi görünüp özde ulusalcı olanlara bedel de ödedi.

Şerefle geldiği bu dünyadan, birkaç şerefli insanın omuzlarında tevazu ile ayrıldı.

Ama geride hiçbir edebiyatçıya nasip olamayacak bir miras ve itibar bıraktı.

Akif’in kaleminden çıkan her eser, muhayyilesinden saçılan her fikir sadece millî duygularımızı değil; medeniyetimizin kodlarını da zihinlerimize tekrar tekrar nakşetti.

Süleymaniye Camii hakkında söylediği şu veciz söz, sadece bu ulu mabedi değil; onu inşa eden Mimar Sinan’ı ve inşa ettiren Muhteşem Süleyman’ı milletimizin dimağına âdeta işledi:

“Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen,

İki kazma kürek, iki de ırgat gerek.

Ancak, hadi gel yapalım şunu geri desen,

Bir Sinan, bir de Süleyman gerek.”

İstanbul tarihinin her bakımdan zirvesi olan Kanunî devri, mimarinin de eşsiz boyutlara ulaştığı benzersiz bir dönemdir.

Kanunî İstanbul’unun zirvesi ise hiç şüphesiz Süleymaniye Camii’dir.

Tarihî İstanbul’un üçüncü tepesine bir sarraf hassasiyeti ile yerleştirilen Süleymaniye, sanki bir mücevher kutusundaki en nadide elmas gibi İstanbul’u süslemektedir.

Haliç’ten itibaren yükselen tepeyi âdeta tamamlayan bu güzel cami, kubbe-minare bütünlüğü ile de göğe uzanmaktadır.

Bu özelliği ile Süleymaniye; İstanbul siluetinin ana öğesi haline gelmiş, şehrin kubbeler ve minarelerle bezeli ufkunu hayranlık uyandıran bir maharetle süslemiştir.

Bu yüce mabedin kubbesi altında manevî lezzetleri tatmak da Mimar Sinan’la iftihar etmek de inananlara düşmüştür, tıpkı Yahya Kemal’in ifade ettiği gibi:

“Bir neferdir bu zafer mabedinin mimarı.

Ulu mabed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;

Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrurum.”

Süleymaniye’nin 26.5 metre çapındaki kusursuz kubbesi ve gökyüzüne uzanan nurdan sütunları andıran zarif minareleri; Beyoğlu’ndan, Üsküdar’dan ve Haliç sahillerinden seyrine doyum olmayan bir peyzaj bütünlüğü sağlamıştır.

Kanunî Sultan Süleyman’ın israfa kaçılmaması kaydıyla maddî her türlü imkânı tanıdığı Mimar Sinan, Süleymaniye’yi payitahtın tamamına hizmet sunacak bir külliye olarak inşa etmiştir.

Bünyesindeki altı farklı medrese, tabhane, imaret, kervansaray, bimarhane, hamam, sıbyan mektebi ve dükkânlar ile Süleymaniye kısa zamanda Osmanlı İstanbul’un çekim merkezlerinden biri haline dönüşmüştür.

461 yıldır ayakta duran Süleymaniye’de, İstanbul’un geçirdiği onca depreme rağmen tek bir çatlak dahi oluşmamıştır.

Süleymaniye sadece Kanunî’nin kudretinin ve Mimar Sinan’ın dehâsının bir ürünü değil, aynı zamanda Osmanlı medeniyetinin ve yapı teknolojisinin de eriştiği seviyenin bir göstergesidir.

Mehmet Akif’in dediği gibi Süleymaniye’yi yeniden inşa etmek için bir Sinan bir de Süleyman gerek.

Akif’in affına sığınarak eklersek;

Bir de Osmanlı gerek.

Kalın sağlıcakla.

YORUMLAR 3
  • Çorumlu 3 yıl önce Şikayet Et
    Degerli ve kiymetli insanlarin degeri kaybettikten sonra anlaşılıyor. Umut ederim ki şu anda ülkemizi yönetenlerin degerinide şimdi bilelim.selamlar.
    Cevapla
  • Halil 3 yıl önce Şikayet Et
    Akif yılında Akif'e hrmet ondan yapılan alıntılarda daha hassas olmayı gerektirir. Safahatta şiir şöyle geçer: Yıkmak, insanlara yapmak gibi kıymet mi verir? Onu en çolpa herifler de, emîn ol, becerir. Sâde sen gösteriver “İşte budur kubbe!” diye; İki ırgadla iner şimdi Süleymâniyye. Ama gel kaldıralım dendi mi, heyhat, o zaman, Bir Süleyman daha lâzım yeniden, bir de Sinan. Bunların var mı sizin listede hiç benzeri, yok! Ya ne var? Bir kuru dil, siz buyurun, karnım tok!
    Cevapla