Prof. Dr. Recep Bozdoğan
Prof. Dr. Recep Bozdoğan
HABER7 YAZARI

Vazgeçilmez

GİRİŞ 15.06.2021 GÜNCELLEME 15.06.2021 YAZARLAR

ABD’nin eski başkanlarından Demokrat Partili Bill Clinton’ın “İnsanlar harita çizmeye başladıklarından bu yana Türkiye’nin coğrafî konumunun sabit gerçeklerine dikkat çekmiştir.” sözü sadece bir başkanın değil, fakat aynı zamanda ABD’nin bilinçaltını da yansıtmaktadır.

Nitekim seçilmeden önce esip gürleyen, bırakın bir devlet adamını, her hangi bir politikacıya dahi yakışmayan tezviratlar savuran Biden da devlet başkanlığı makamına oturunca devlet adamlığı ciddiyetini göstermek mecburiyetinde kaldı.

Avrupa haritasında Almanya’nın yerini bulamayacak kadar coğrafya cahili olan Merkel bile bir Türkiye’yi bir de İtalya’yı zorlanmadan bulabilir.

İtalya’yı çizmeye benzediği için, Türkiye’yi ise olağanüstü coğrafî konumu ile zorlanmadan bulabilmekte.

Coğrafya, jeopolitik ve jeostrateji konularında Merkel’i aratacak kadar câhil olan Biden da Türkiye’nin vazgeçilmezliğini geç de olsa anlamış vaziyette.

Neticede koskoca ABD’nin dünya genelinde uyguladığı jeopolitik hamlelerin temelini Nicholas Spykman’ın meşhur Rimland (Kuşak) Teorisi oluşturmaktadır.

Bu teorinin en kritik noktası ise Rimland’ın âdeta “nefes borusu” konumunda olan Türk Boğazlarıdır.

Türk Boğazları sadece Rimland için değil, Sovyetler’in vârisi konumunda olan Rusya için de nefes borusu konumundadır.

Ve bu stratejik suyolları, Çin’in Kuşak-Yol Projesinin adım adım hayata geçmesi ile birlikte eskisine göre daha önemli hale gelmekte.

Hâl böyle olunca dün yapılan NATO zirvesi de Türkiye için tam anlamıyla bir kazanıma dönüşmüş vaziyette.

Rusya’nın yanı sıra Çin’in de meydan okumaları ile karşı karşıya olan ABD, Türkiye’yi kaybetmek istememekte.

Bir yandan da Türkiye’yi tamamen kontrol altında tutmaya yönelik kirli gündemini gizli veya fırsat buldukça açıktan uygulamaktan çekinmemekte.

Suriye’nin kuzeyinde bağımsız bir terör devleti kurma hayali suya düşse de burayı hem İsrail’in güvenliğine katkı sağlama, hem Türkiye’ye karşı bir tehdit unsuru olarak kullanma hem de ileride gerçekleştireceği stratejik hamleler için bir manevra sahası olarak değerlendirme amacında.

Kafkasya’da ise Azerbaycan’ın zaferiyle sonuçlanan İkinci Karabağ Savaşı, ABD’nin Ermenistan’a dair planlarına ciddi darbe vururken, Türkiye-Çin ticaret hattının güvenli bir şekilde açılmasını sağladı.

Diğer taraftan, Türkiye’nin savunma sanayiinde gerçekleştirdiği göz kamaştırıcı atılımlar, başta ABD olmak üzere sözde müttefikler karşısında uygulanan onurlu ve kişilikli dış politikaya önemli destek vermekte.

Türk savunma sanayiinin, uluslararası politik gücünün ve askerî dehâsının Suriye, Kuzey Irak, Libya ve Karabağ gibi yerlerde büyük başarılar elde etmesi, artık yeni ve farklı bir Türkiye’nin sahada olduğunu başta ABD olmak üzere NATO’daki sevimli (!) dostlara, anlayabilecekleri dilden gösterdi.

Dünkü NATO zirvesinin en kritik sonuçlarından biri Türkiye’nin vazgeçilmezliğinin teyit edilmesi oldu.

Daha önemli sonucu ise Türkiye’nin artık “oyun kurucu” olduğunun isteksizce de olsa kabul edilmesi oldu.

Ülke içinde yıllarca “NATO’ya hayır”, “ABD’ye hayır” deyip emperyalistlerin kuklası haline gelen ulusalcıların kriz beklentisi ise kursaklarında kaldı.

Kalın sağlıcakla.

YORUMLAR 2
  • Kastamonulu 2 yıl önce Şikayet Et
    Hocam, yazılarınızı büyük dikkat ve zevkle takip ediyoruz, kaleminize sağlık.
    Cevapla
  • Türkiyem 2 yıl önce Şikayet Et
    Harika bir yazı olmuş. Kaleminize kuvvet. Var olun. Dün kahrolsun amerika deyip, bugün onların kölesi olanları KINIYORUM...
    Cevapla