Prof. İbrahim S. Canbolat
Prof. İbrahim S. Canbolat
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

İlim bilinir mi, kazanılır mı?

GİRİŞ 09.05.2013 GÜNCELLEME 09.05.2013 YAZARLAR

O'na göre, dikkate alınıp boyun eğilecek tek “zorba”, “kişinin iç dünyasındaki ufak ama etkili ses”tir. 

Güce karşı silahsız direnişi ilke edinmiş bir liderin yukarıda ile getirilen tespiti ve hadiselere bakış tarzı, “ilim Çin'de bile olsa, edinin” öğüdünün hikmetini anlamamızı kolaylaştırıyor. Burada iki hususu vurgulamakta fayda var. Birincisi, ilim için çok uzak diyarlara giderek, kimden olursa olsun, insanlık için yararlı olanı bulup almanın gerekliliğidir. İkincisi ise, bu ilmi edinmenin belirli bir yol ve yönteminin olduğudur. 

Bu bir düşünme biçimini, hiç değilse düşünmenin gerekliliğini telkin eder insana. Bilmek de, ancak, gözlemlenen eşyanın ve varlığın hangi koşullarda var olduğunun bilincindeyken gerçek anlamda bilmektir. Buna, şuurla bilmek de diyebiliriz. Farkında olarak, gayretle  bilmek. Bunu Yunus Emre çok yalın ve anlamlı biçimde dile getirmiştir: İlim, ilim ilmektir.

Ne var ki, Yunus Emre'nin sözleri yanlışlıkla, “İlim, ilim bilmektir” şeklinde ifade ediliyor.  Hâlbuki Yunus, kendi hayat serüveninde de görüldüğü gibi, samimî bir eylemselliğe vurgu yaparak,  “İlim, ilim ilmektir” şeklinde söylemiştir o sözleri. Ama bu, halk arasında zamanla, “ilmektir” yerine, “bilmektir“  sözcüğüyle nakledilmiştir: İlim, ilim bilmektir/İlim, kendin bilmektir… 

Ne demek bu?  Biraz düşünüldüğünde, o dizelerdeki anlamsız tekrar edişin kulağı da tırmaladığı anlaşılacaktır. Üstelik birinci “bilmektir” vurgusunun ilim ile açıklanabilir bir ilişkisi de yoktur. 

İlim, bilinir mi yoksa kazanılır mı? Konunun asıl sorgulanması gereken noktası burada. Bir zihniyet ve anlayış farklılığı söz konusudur, iki ifade ya da yaklaşım arasında. Birinde pasif bir bilme/ezberleme yeterliliği, diğerinde ise emek/çaba ve üretim zorunluluğu vardır. 

İlim, sadece ezbere dayalı olarak, ilim'i bilme keyfiyetinden ibaret olamaz. “İlim, ilim bilmektir” değil; ilim, bilgi ve deneyimi ucuca ekleyerek, ilim ilmektir. 

İlmek… Hem fiil, hem isim. Belirli bir hedefe doğru adım atılması… Bir örgüyü tamamlamak için ipin sistemli biçimde bir yerden bir yere çekilmesi… Bir halı dokunurken her ilmeğin özenle ilinmesi… Bütün bunlar, eylemselliği yansıtır. Bir amaç uğruna katlanılan zahmeti, irade gücünü ve devinimi gösterir. Sabır ve birçok şeye tahammül de gereklidir bu süreçte. 

İlim, işte böyle bir yol izlenerek, ilim ilinerek, elde edilir. Kendine özgü bir çalışma ve araştırma metodu takip edilerek, varlıklar âlemi gözlemlenip buradaki ilişkiler incelenerek, doğru bilgi üzerine atılır ilim ilmeği.  İlim, özveriyle kazanılır. 

Bu kazanç, kişinin kendini bilmesini beraberinde getirir. Yunus'un sözlerinin ikinci bölümü bu anlamda önemlidir: İlim, kendini bilmektir. 

Kişi kendin bilmezse, ya nice okumaktır? 

Varlıklar âlemi içerisinde insanın kendi yerini ve konumunu bilmesi, ancak yetkin bir temaşa ve tefekkür sayesinde mümkündür.  İsmail Hakkı Bursevî'nin ifadesiyle, “Hakk'ın halifesi olan insan-ı kâmil”, bu temaşa ve tefekkür yoluyla ulaşır asıl kimliğine. “İki âlemde de tasarruf ehli” olur. 

Ama zamanın hızlı akışı içinde hayatını tefekkürsüz bilmekle pratikleştiren insan, bilim/ilim konusunda da ona benzer bir kısa yol tercihiyle, farkında olmadan, körelten bir yanılgı sığlığında bocalayıp duruyor bugün. 

İlim, ilim bilmektir” denildiğinde, ne anlaşılır? İnsanın bir kitaptan okuduklarını sorgusuz, düşünmeden, ezberleyerek, kendince ilim/bilim yerine koyması… Örneğin, bir ilim ehlinin ömrü boyunca çalışıp geliştirdiği bir fikri/modeli bir okumada  (güya) anlayıp bunun gibi onlarcasını tek kitapta bilim üretimi diye sunmak… Ya da bir fabrika kurar gibi üniversite (yani evrensel değerler temelinde ilim/bilim edinme yeri) kurmayı tasarlamak… Bunlar, ilim'in emeksiz bir bilmek olduğu varsayımıyla, ilim adına üstlenilmeye çalışılan işlerdir. Ama tabii ki, ilim değildir. 

İlim, ilim ilmektir

Kişinin, okuduklarını ilim metoduyla sorgulayarak, belirli bir amaç yönünde, sorun tespiti ve çözümü için elverişli bir bilim verisi haline getirmeye çalışması ise, Yunus'un dile getirdiği anlamda, ilim ilmektir. Bu yöntemde ne körü körüne bir reddiye, ne de dalkavukça bir methiye vardır. Tek amaç, gerçeğin keşfi ve topluma/insanlığa takdim edilmesidir. 

İlim ehlinin peygamberlerin varisi olduğunun duyurulması, bundan dolayıdır. Ama gerçekten ilim ilmek şartıyla.

Prof. Dr. İbrahim S. Canbolat - Haber7 

icanbol@hotmail.com 

twitter/icanbol

YORUMLAR 2
  • ertan korkmaz 12 yıl önce Şikayet Et
    bizim yunus'mu?. Yunus'un ilmini kana kana içmek onun ilmek ilmek dokuduğu manaya kavuşmak demektir..odunun dahi eğrisi sizin kapınızdan girmemeli dediği efendisine duyduğu muhabbet özünde kilit noktasıdır ki o muhabbette efendisinin hanımına bu bizim yunus'mu?sözü insanın varacağı son noktalardan biri olsa gerek.Onlar ilim kadar diğerlerinden farklı olarakta ALLAH'ı bilirler.
    Cevapla
  • Falp 12 yıl önce Şikayet Et
    Teşekkürler... Bu güzel yazınızla genelde yanlış bilinen Yunus Emre' nin dörtlüğünü doğru anlamaya ve yorumlamaya sebep olduğunuz için teşekkür ederim.
    Cevapla