Prof. İbrahim S. Canbolat
Prof. İbrahim S. Canbolat
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Kurban duruşu

GİRİŞ 17.10.2013 GÜNCELLEME 17.10.2013 YAZARLAR

Kimileri o muhteşem manzarayı olağan bir görüntü olarak seyrediyor, kimileri de, o duruşun anlamına vukûfiyet ölçüsünde, tefekkür ve tahassüs ile izlemeye çalışıyor gördüklerini. 

İlk söze çağrı 

Arafat'ta vakfe (duruş), insanın daha ruhlar âleminde Yüce Yaratıcı'ya kulluğu kabul etmesi anlamında "kâlû belâ" sözüne sadakatin bir göstergesi sayılır. Hz. Peygamber'in Veda Hutbesi'nde yer alan insanlığa hitabı da bir anlamda o ilk söze çağrı ya da bir anımsatma olarak düşünülebilir. 

Bir kurban duruşu gereklidir insanın hayatında. İlk sözü unutup ondan uzaklaşma değil, söze yakın durma ve teslimiyet anlamında bir duruştur o. Kurban Bayramı, sadece hayvanların kesildiği kanlı görüntülerle kalıyor çoğu kişinin zihninde. Bir hayvan katliamı gibi görenler var kurban kesimini. Zahirî bakış ve sığ düşüncelerle gerçeğin dış kabuğuna çarpıp özüne nüfuz edemeden geri fırlayan insanın cismen ve ruhen denge kaybına uğraması ne gibi sonuçlar doğurursa, kurbanı hayvan katliamıyla açıklamak da ona benzer sebeplerden kaynaklanabilir. 

Bunlar, kurban duruşundan yoksun insan algılarıdır. Her şeye madde gözüyle bakar böyle algı sahipleri. Oysa kurban edilecek hayvan bile ilk söze sadık insanın telkiniyle boyun eğiyor Yaratıcı'ya. O'nun adıyla olunca, bıçakla kurban edilmeye de hazır bir halde bırakıyor başını yere. Gözlerini kapatıyor. Ne bir patırtı var, ne de direnme. "O'nun Adıyla olduğu takdirde, gökte ve yerde hiçbir kimseye ve nesneye zarar verilmez", haksızlık yapılamaz çünkü. Hayvan bile hisseder bu samimi yaklaşımı. Kurban duruşu bilincindeki insan aracılığıyla Allah için kurban edileceğini hisseder. 

Kurban kesilirken sokakların, park yerlerinin kan gölüne çevrilmesine gelince; orada da esas suçlu, yukarıda dile getirilen kurban duruşundan nasipsiz insandır. 

İnsan, dalâlet ve sapkınlık içerisinde kaldığı müddetçe, kendisine de zarar verir, çevresinde de. Yüce değerlerden uzak kalan insan, belli ki, varlığın gerçek Sahibi'ni de tanımıyor. Her şeyin, yerin göğün, insanın ve hayvanın Yaratıcısı'nı tanımayan, verdiği söze sadakatle bağlı olmayan insan, nasıl oluyor da hayvan hakkını savunuyor? Kendini bilmeyen insan neyi bilebilir ki? 

Eğer insan kendini bilseydi 

Eğer insan kendini bilseydi, kendine "şah damarından daha yakın" bir Merhametli'nin olduğunu da bilirdi. Bu yakınlık bilgisinden mahrum olan insan, neleri yakın bulur kendine? Nasıl yanılgılarla karartır hayatını? Zavallı insan! 

Kurban Bayramı'nı, "hayvan katliamı" olmasın diye bilmem hangi kuruluşa şuursuzca kurban bağışında bulunulan bir zaman dilimi olarak görenler, bakan gözlere sahip olsalar da, gerçeği görmeyen, kalpleri kararıp körleşmiş zavallı insanlar! Bir kurban duruşu ancak diriltir sizi. 

Gerçekte, Kurban Bayramı, Güç ve Kudret Sahibi Tanrı'ya (ve Sevgili'ye) yakınlaşma/yakın durma amacıyla kutlanıldığı kadar; Hak ve adalet ölçülerine yönelik bir duruşun temsili olarak da önem arzeder. Kurban duruşunu bu çerçevede açıklayabiliriz. Kötülük ve haksızlığa karşı iyiliğe ve kutlu/yüce değerlere yakın duran bir anlayış… Kişisel dünyevî menfaatlerden çok, toplumsal faydayı öne alan bir yaklaşım tarzı… 

Zıt yöndeki tercihler 

Burada söz konusu hedefler yönünde hem bir kararlı ve ısrarlı tavır vardır, hem de özveri ile olası bir mağduriyeti göze alan teslimiyet. İki zıt kutuptaki farklı tercihler gibi görülebilecek bu davranış biçimleri, kurban duruşu olarak tanımlamaya çalıştığımız, iyiliğe yatkın ve yakın ama kötülüğe karşı ve dirençli bir hayat tarzının vazgeçilmez koşullarını oluşturur. 

İçinde bulunduğumuz Kurban Bayramı günleri, Bayram arifesinde hacıların Arafat dağındaki duruşları ve ilk Bayram günü Mina'da sembolik anlamda şeytanı taşlamaları, bizim burada anlatmak istediğimiz, insanın bütün ömrü boyunca geçerli olacak Kurban Duruşu için esin kaynağıdır. Hac ve Kurban merasimleri sadece kavram ve şekil olarak kalır, ilgili kişilerin düşünce ve davranışlarında etkisini göstermezse, asıl amacına da ters düşer. Kurban duruşu bu bakımdan da önemlidir. 

Diğer yandan, hayvanlara güya merhamet ederek, aslında Kurban Bayramı'na hakaret edenlerin de kurban duruşu sayesinde bilinçlenerek, Türkiye'nin çevresinde ve başka yerlerde insanları katleden siyaset zorbalarına karşı gerçekten merhametli ve kararlı bir duruş sergilemelerini dileriz. Önce insan gelir. İnsanın da kendine özgü duruşu olmalıdır. Haktan ve iyilikten yana. 

İbrahim S. Canbolat - Haber7 

icanbol@hotmail.com 

www.twitter.icanbol

YORUMLAR 2
  • İsmetlim 12 yıl önce Şikayet Et
    İdrak edilerek yaşamak. Mevlânâ Hazretleri “Keçinin gölgesini kurban etme!” diyerek, bizleri bu ibadetin esas gâyesini idrâk etmeye, yani ihlâsa davet etmektedir. Zira kurban edilen hayvanın eti-kemiği, gölge varlıktır; aslolan, onun ifâde ettiği mânâdır. Gönül, bu mânânın farkında olmalıdır.Bu mananın ne olması gerektiği "Kurban duruşu" başlığı altında yazıda geniş bir şekilde anlatılmıştır.Bu farkındalıkla daha nice bayramlara erişelim .Allah milletimize,vatanımıza ve tüm islam alemine hakiki bayram saadet ve neşesini yaşatsın inşallah.
    Cevapla
  • ertan korkmaz 12 yıl önce Şikayet Et
    iyi bayramlar. Sizlerin ve bütün islam aleminin kurban bayramı mübarek olsun.İnşallah nice bayramları bu ülke barış ve kardeşlik içerisinde kutlar.
    Cevapla