Prof. İbrahim S. Canbolat
Prof. İbrahim S. Canbolat
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Hadiselerin tanığıyız

GİRİŞ 06.02.2014 GÜNCELLEME 06.02.2014 YAZARLAR

Yeryüzüne, yani dünyadaki her şeye tanıklık etme görevi bulunan insan, böylece, doğru ve yanlış hakkında bilgi ve kanaat sahibi olabiliyor. O yüzden, insanın tanıklığı önemlidir. Yükümlülüğü bu tanıklığı sebebiyledir... Dünyada bir tanık (şahit) olarak bulunur insan. Varlığa ve yokluğa, hak ve batıla tanıklık ederek, haktan yana olmak gibi bir yükümlülük altına girer. Yükten kurtulması, yüzünün akıyla hesap vermesi, şeytani iğvalara kapılmadan tanıklığını hakkıyla yapmasına bağlıdır.   

Şimdi sözünü ettiğimiz tanıklık bilinciyle yapılacak en basit tespit şudur: Dün birbirine karşı derin muhabbetle davranan, söz ve işlerinde bunu dışa da yansıtan insanların, bugünlerde birbirini sert eleştirilerle ötekileştirici bir tutum içine girmeleri, kuşkusuz yüreklere acı verdiği kadar, ülkenin geleceğine ve inanç değerlerine yönelik olarak da tahripkâr sonuçlara ortam hazırlıyor.Daha şimdiden görülüyor bu gerginliğin ülkeye ve değer yargılarına etkisi.

Ulusal düzeydeki ekonomik kayıpların dışında, Türkiye'nin uluslararası ekonomik ve siyasî çıkarları açısından olumsuz gelişmeler de kaçınılmaz olacaktır. Şimdilerde Batıda bir yandan Türkiye'de Başbakan Erdoğan (hükümeti) ile  "Gülen Hareketi"  arasında bir çıkar uyuşmazlığı üzerinde durulurken, diğer yandan bu vesileyle İslam hakkında ileri geri yorumlar yapılıyor. Örneğin Almanya'da 2 Şubat 2014 tarihli Der Spiegel'de çıkan bir habere göre, Baden-Württenberg Anayasayı Koruma Kurumu Gülen Hareketi'ne ait 300 kadar eğitim kurumunu bu ülkenin “temel demokratik özgürlükçü değerleri” açısından zararlı görüyor. Özellikle de “kuvvetler ayrılığı ilkesi, din özgürlüğü, bilim ve öğrenim özgürlüğü ile kadın-erkek eşitliği” bakımından bu kurumların Türklerin Alman toplumuna uyumunu zorlaştırdığı belirtiliyor.

İslam ve Müslümanlar için iyi değil bu gelişme. Ayrıca, haberde "Erdoğan hükümeti döneminde yolsuzluk" vurgusu da yapılmış olması, iki tarafın da aleyhine olacak kötü bir propaganda demektir. 17 Aralık hadisesinin sonuçlarıdır bunlar.

Almanya almaz, Amerika salmaz

Bizde Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönüp dönmeyeceği ile ilgili konuşmaların olduğu, dönmesi yönünde çağrıların yapıldığı şu günlerde, görüyoruz ki, Batı dünyasının ilgisi tamamen farklı alanlara yöneliktir. Onlar kendi siyasî ve toplumsal çıkarları açısından bakarlar konuya. Örneğin, Almanya, daha önce (1980'li yıllardan itibaren bu ülkeye iltica edip orada İslam devleti kurma gibi hedefler ilan eden) bir Cemalettin Kaplan tecrübesine de sahip olduğu için, bir başka dinî cemaat önderine kapılarını açmak istemez. Bunu kendi iç istikrarı ve sosyal düzeni için zararlı görür.

Ama Amerika daha farklı bakabilir konuya, hatta o kişiye ülkesinde imkânlar sunabilir. Çünkü ABD dünyada stratejik bir oyuncu rolünü önemser, neyin ya da kimlerin ne zaman ve nasıl gerekli olacağına dair planlar ve senaryolar üzerinde çalışır. Türkiye'deki hükümet-cemaat zıtlaşması şimdi iyi bir malzeme anlamına gelir bu küresel oyuncu için.

Uluslararası alanda gerçek böyle iken, siz eğer devletin Suriye'ye doğru yola çıkardığı yük kamyonlarını durdurup tüm dünyaya karşı Türkiye'yi saldırgan ve teröre destek veren bir devlet gibi lanse ederseniz, yalnız ötekileştirdiğiniz taraf ve Türkiye'nin itibarı değil, sonuçta sizinle beraber değerleriniz de zarar görür bundan. Karşınızdakine attığınızı sandığınız her ok, döner gelir sizin bağrınıza saplanır. İnancınıza, demokrasi tecrübenize, kültürel birikiminize, ekonomik ve siyasî kazanımlarınıza darbe vurur.

'Bir kısım medya', böyle denilirdi bir zamanlar... Şimdi tekrar o zamana mı dönüldü, ne oluyor, neden bazı basın ve yayın organlarında birden 360 derecelik dönüşle yorum ve haberler yapılıyor? Bu sağlıklı bir değişim değildir. "Otoriter" bir Türkiye resmi çizerek, içeride potansiyel demokratikleşme yoluna taş koymak ya da beklenti içinde olanlara gözdağı vermek, dışarıda da istikrarsız ve yatırım için güven vermeyen ülke imajı yaratmak... Söz konusu yayınlardan çıkan sonuç budur.

İki tespit

Dışarıdan Türkiye'ye bakıp da bıyık altından gülenler... Gözleri ışıl ışıl olan bazı küresel siyaset planlayıcıları... Hepsi memnun bu kavgadan.  Nereden biliyoruz bunu?

Genel bir gözlem yeterli bunun için. Bazı somut kişisel deneyimler de eklendiğinde, rahatlıkla ifade edebiliriz bunu. Örneğin bir Batı Avrupa ülkesinde NATO kapsamında resmî görevini tamamlayarak Türkiye'ye dönen bir devlet memurumuzun izlenimleri de bu yöndedir. Bölgesinde diğer Müslüman ülkelere demokratik ve ekonomik-siyasî gelişme itibariyle örnek teşkil edecek bir güçlü Türkiye, NATO müttefiki de olsa, Batılı güçlerin pek işine gelmez. Şimdilerde Türkiye ile ilgili haberleri ve buradaki iç çekişmeleri izledikçe bıyık altından gülmeleri bundan dolayıdır.

Bunların da tanığıyız biz. Bu, tanıklığımızın birinci tespiti. Burada devlete ve millete dair topyekûn bir varoluşsal durum söz konusu olduğu için, Türkiye'den yana hissî bir tavır meşrudur ve yadırganmaz.

İkinci tespite gelince, hak ve adalet ölçülerinde ulusal düzeyde beşerî ve maddî kaynak değerlendirmesi zorunlu olduğundan, objektif bir dürüstlük öne çıkar. Bireyin ve toplumun vicdanında her sorgulama böyle bir anlayışla yapılmak zorundadır. Yargı sürecinde delil karartmak da, delil uydurmak da haksızlıktır, buna dayalı işlemler hukûken ve siyaseten sebep olduğu sonuçları açısından büyük sorunlara yol açar.

İnsaf ve vicdan sesi yok mu hiç içimizde, asgari müşterek değerler zemininde yol gösterecek kimseler yok mu? Kendi savunma ve saldırı kaleleriniz, silahlarınız kime hizmet edecek, Türkiye'ye mi, dine mi,  yoksa beşeri egolara mı?

Dünya gözünü dikmiş bakıyor bize. Bir de öte dünya var… Bizim dünyamız…

İbrahim S. Canbolat

icanbol@hotmail.com

www.twitter/icanbol

YORUMLAR 5
  • Serdar Hasan 11 yıl önce Şikayet Et
    Sureti mi Aslı mı. Sağ elimizi kaldırsak aynada bunu sol el olarak görürüz, bazen olduğumuzdan çok şişman veya çok uzun, yakında veya uzakta görünebiliriz. Suretler yanıltıcı olabilir. Bir şeylere tanıklık ettiğimiz muhakkak, ancak bu şeyler hadiselerin sureti mi aslı mı hüküm vermek yanıltıcı olabillir. Pek çok durumda olduğu gibi bu olaylar soğuyup aradan zaman geçtiğinde daha doğru değerlendirmeler yapılabilir. 28 Şubat'ta Türkiye Aczimendiler ve tarikatlar tarafından kuşatılmaya tanıklık ettirilmişti, her yanımızı onlar sarmıştı!! ama zaman geçti o hadiselerin aslı herkesçe anlaşıldı resmin ters gösterildiği herkesçe kabul gördü. Bugün de görüntüde kendi vatanına ihanet edip, dış güçlerle işbirliği yapan Ananasçı Paralel Haşhaşi Örgüte tanıklık ediyoruz ! Ama aslında neye tanıklık ettiğimiz zamanla daha netleşecektir.
    Cevapla
  • BMKPHC 11 yıl önce Şikayet Et
    Bir kısım medya derken zihinlerde hangi medya vardı ? Şimdi ne var düşündürücü olan bu 2. Son yaşanan olaya baktığımızda ise bir kısım medya (özelliklede cemaat medyası) tamamen kendini taraf kabul etmiş ve dış güçlerin iç hamallığını yaparak Tayyip Erdoğanın yok oluşuna kadar da o yükün altında kalmayı sanki birilerine taahhüt etmişler.İşin acı tarafı budur.Kendi bindiği dalı kesmekte özelliklede dünyadaki her ülkede yapılandığı kurumların zarar göreceğini bile bile bu yola ne pahasına girmiştir.Amaç burada nedir Biraz da bunları düşünmek gerekiyor ve analizine ihtiyaç var.
    Cevapla
  • BMKPHC 11 yıl önce Şikayet Et
    Bir kısım medya derken zihinlerde hangi medya vardı ? Şimdi ne var düşündürücü olan bu 1. 17 Aralık operasyonunun ne olup olmadığı artık herkes tarafından biliniyor.Yazıda bunların dışında iç ve dış olumsuz etkilerinin nasıl kullanılabilineceği tespitleriyle birlikte çok açık biçimde açıklanmış.Bir bakıma önceki yazılardan birinde de anlatıldığı gibi dış güçler (ülkeler) bir üçüncü boyut (isimsiz kahramanlar) gibi bıyık altından gülerek takip ediyorlar yaşananları Bütün bunlar örnekleriyle anlatılmış.Peki bu gibi olaylar neden hep oluyor.Özelliklede ülke hep olumlu bir ivme yakaladığı zaman.Bunları artık anlıyoruz Türkiyenin güçlü olmasını istemeyen güçler var.
    Cevapla
  • İsmetlim 11 yıl önce Şikayet Et
    Samimiyetle hakkı teslim edebilmek. Bu gün yaşadıklarımızın tahlili yapılırken,burada dünümüzü hatırlamakta fayda var.Gezi olayları ve 17 Aralık gelişmeleri neticesinde şimdi hiç bir şey kalmazdı.Ortalık istikrarsızlık ve kaos ortamı ile ülkeyi 15-20 yıl geriye götürürdü.Politikalarına nokta atışlar yapılan, sert olarak ahkam kesilerek eleştirilen iktidar, hala ayakta ve yaşamakta olduğu badireleri göğüsleyip çıkış yolları bulabiliyorsa dün ile bu gün arasındaki farkın görülmesi gerekir. İşte bu fark Başbakanın liderliğinde ortaya konulan dirayetli dik duruştur.Varlığınıza kastedenleri de görmezden gelmek olmaz.Bu gerçeği ifade ettikten sonra yazıda altı çizilen konular elbette tüm aklı selim vicdanları tedirgin etmektedir.Keşke bunların hiçbiri yaşanmasaydı.Ekonomik kayıplar olmasaydı.Ülkenin kalkınma hızı sekteye uğramasaydı.Devletin mahrem konuları vardır,kayıt dışı faaliyetler bunu bilselerdi..
    Cevapla
  • ertan korkmaz 11 yıl önce Şikayet Et
    arıyoruz samimiyetle.samimiyeti. Şu an için yapılan tespitler uzun vadeli yapılması gereken tespitlerin önüne geçmiştir.Bugünkü siyasi konjoktürün değişmemesi için çalışmalardır nokta analizler.İleride nasıl bir Türkiye beklentilerimiz var.Açılımlar,milli eğitim,sınav sistemi,dershaneler,başkanlık sistemi,cari açık ,AB uyum yasaları,demokratikleşme paketleri,yeniden yargılama durumu ve sonuçları vede daha nicesini sayacağımız konularla gelecek hesaplarımızı nasıl yapacağız.Zihinler bulanmış,kalpler vesvese içerisinde acebalara cevap arıyor.Üzeri örtülmeden açık seçik her şeyin ortada olduğu şeffaf bir siyaset istiyoruz çok şey değil.
    Cevapla