Prof. İbrahim S. Canbolat
Prof. İbrahim S. Canbolat
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

İnsanın dünya ve bilgiyle sınanmışlığı

GİRİŞ 10.03.2011 GÜNCELLEME 10.03.2011 YAZARLAR

     Bir “geçim” yeridir dünya. Karar kılınıp kalınacak yer değil. İnsan ne kadar isterse istesin, ebedî kalamıyor dünyada. Muhakkak göçüp gidiyor bir gün. Ama her gün bir sınanma içindedir, her işinde sınanıyor insan… Kim sınıyor, nasıl sınanıyor, bunun pek ayırdında olunmasa da, gerçekte, sınanmayla geçiyor dünyada insanın ömrü. 

     Önce bunun farkında olmalı insan. O bunu bildiğini düşünse, hattâ bilse bile, söz konusu  bilginin  şuurunda olmadığını, bilgiyi tam anlamıyla içselleştirmediğini yansıtan davranışlar sergilemesi gösteriyor ki, yalnızca bilmek yeterli olmuyor. Aynı zamanda idrak etmek, bilgiyi hikmetle buluşturmak gerekiyor.

      Bilgi ve hikmet

      Lise yıllarında felsefî derinliği de olan değerli bir hocam, bir hikmet tanımı ile tanıştırmıştı bizi. Bugün bile etkisi hâlâ üzerimde olan, tanıklık ettiğim hadiselere uyarlamaya çalıştığım bu çok kısa ve öz hikmet tanımı şöyle idi: “Söyleyenin sadâkati sebebiyle dinleyenin kalbinde oluşan mutmainlik duygusu.”

      Burada, söyleyen ve dinleyen, yazan ve okuyan arasında bir samimiyet ve güven bağı söz konusudur.  Ancak bu olduğu takdirde, sözü edilen hikmet gerçekleşir.

      Diğer yandan, insanın salt akılla elde edip kavrayamayacağı bilgi için de hikmet kavramı kullanılır. İnsanın tüm varlıklar âlemi ile ilişkilerini, varlıklar ve hadiselere yönelik bilme ve öğrenme merakını en doyurucu biçimde ancak hikmetli bilgi marifetiyle çözümlemek mümkün olur.

       Yalnızca söz/lâf yeterli olmuyor. Bir de söylenilen şeye sadâkat gerekli. İnsan, hangi değerler adına konuşuyorsa, önce o değerlerin rengini ve özelliğini cismine ve ruhuna yedirip sindirebilmeli. Özü ve sözü bir olmalı. Halk irfanı hemen ayırt eder böyle olmayanı. Çünkü o tek boyutlu bir çıkar algılaması olmaksızın uzun bir tecrübe sürecinden geçerek damıtılmış bir beşerî birikimden beslenir. Zor zamanlarda halk irfanının tarafsız danışmanlığına başvurmakta yarar vardır.

       Johann Wolfgang von Goethenin Müslüman kültür coğrafyasındaki gözlemlerini içeren Doğu-Batı Divanı’nda yer alan Hikmetler Kitabı başlıklı şiirde bu anlamda irfan yansımalarıyla karşılaşırız.  Şöyle:

Der ki Enverî, adamların mükemmeli,
En zengin gönüllerin, en onurlu başların tanıyanı:
Biçim ver kendine her an, her yerde
Doğruluk, muhakeme ve itidal ile.
……………………………………………

Konuşmayanın az olur derdi;
İnsan, dili altında kalır gizli.
……………………………………………
 ……………………………………………

Çöl sıcağı ve soğuktan geçmeden tanımak
Mümkün değil insanın ayarını.
…………………………………………………

Delilik bu, herkes kendi işinde
Kendi ayrı görüşünü övüyor yalnız!
Eğer İslam Tanrı’ya teslim olmak ise,
İslam’da yaşıyor ve ölüyoruz hepimiz.

          Ve  son olarak Firdevsî’nin deyişiyle;

“ Ey dünya! Ne kadar arsız ve kötüsün sen!
Doyurursun, eğitirsin ve öldürürsün hem de”
 [*].

        Evet, dünya bu. Dünya bir pazar… Canlar satılır, mallar satılır, ruhlar satılır burada. Epiktetos der ki: Biri senden bedenini satın alıp bir yere zincirlemek istese, kabul etmezsin. Oysa senin aklına hükmederek, ruhunu satın alıyorlar… Sen ruhunu satmışsın, farkında değilsin”. 

       Tabii ki ruhunu sattığını düşünmez insan. Bu ancak bir sonuç olarak belirir. Aldatıcı, çok farklı câzibe unsurlarıyla çıkar insanın karşısına. Ve sınanır insan… Aklıyla, bilgisiyle, heves ve ihtiraslarıyla sınanır. Bilgi hikmetten nasibini almamışsa, tatlı meyve acılaşır sonunda. Sen öyle bir dengede yürü ki, can/ dünyada olmasın perişan/ ve sonunda pişman.

       Dünya öyle bir pazardır ki, orada her malın müşterisi bulunur. Bir de fikirlerin alışverişi yapılır. Dostluk ve sevgi alışverişi olur… Dünya pazarında gezginler vardır. Kültür ve inanç ikliminde dolaşan, ezelî ve ebedî güzelliğin peşindeki gezginler. İsterler ki, başkaları da bu güzellikten nasibini alsın. Onları haberdar etmektir amaç. Bilgilensin ki ona göre biçimlendirsin söz ve davranışını insan.

      Yukarıda değinilen Doğu-Batı Divanı bu anlamda bir gezginin ürünüdür: “Batı nasılsa Doğu da öyle / Tertemiz tatlar sunar sana… / Doğu ve Batı arasında / Gider gelirim mânâlar peşinde; / Kısacası iki dünya ikliminde / Dolaşmak yaraşır en iyi bize”.

       Dünyada farklı ırk, dil ve inançtan insan topluluklarının birbirlerini tanımaları, aralarında ilişkiler kurmaları nasıl gerçekleşir? Bunun genelde iki yolu vardır. Ya, karşılaştıkları topluluğu düşman algılamasıyla ötekileştirip birbirleriyle savaşarak yaparlar bunu, ya da kültürel alışveriş ve antlaşma yoluyla. Burada savaşçılar ve gezginler önemli rol oynar. Doğuya yönelen İskender’in ordusu, Orta Asya ve Anadolu’dan Avrupa ortalarına uzanan Türk Alperenler farklı insan toplulukları arasındaki ilişkilerde belirli roller üstlenmişlerdir. Bu tarih bilgisinin analizi, insanın hâl ve geleceğe yönelik bir değerlendirme ile isabetli bir tercihte bulunmasına yardım edebilir.

      Ama insan bilgiyi salt bilgi ya da mâlûmat olarak sahiplenmeye çalışırsa, onun hamalı olur sadece. Bilen, bildiğiyle eylemde bulunmazsa, işini ve sözünü bildiğiyle yoğurup biçimlendirmezse,  onun bilgi dolu “binlerce cilt kitap taşıyan merkep”ten farksız olacağına inanılır. Gerçekte de bu böyledir. Bilenle bilmeyen bir değildir. Doğru. Bilenin sorumluluğu daha fazladır, bilgisinin gereğini yapmazsa, sadece merkep durumuna düşmekle de kalmaz. Daha da aşağılara iner. Merkebin insandakine benzer bir sorumluluğu yoktur, o yalnızca sırtına yükleneni taşır. Oysa insan, edindiği bilgiyi işleyip önce kendinin, sonra başkalarının yararına olacak şekilde hayata geçirmekle yükümlüdür. Bu gerçekleşmezse, bilginin bireysel ve sosyal fayda işlevi de kaybolur. Bilgi, kişiyi ve toplumu dönüştürdüğü ölçüde, esas amacına ulaşmış sayılır.
 
       Zihin arınmışlığıyla açılır kalpler

      21. yüzyılın “bilgi çağı” olarak görülmesini de bu çerçevede değerlendirmek durumundayız. Bilgi, insanlık tarihinden itibaren gereksinim duyulan, varoluş için, özellikle de doğru bir çizgide (yolda) varlığın sürekliliği için önemi asla yadsınılmayacak bir değerdir. Ama diğer yandan bir başka mecburiyet daha var: gereksiz bilgiden zihni arındırma mecburiyeti. Gereksiz bilgi peşinde koşmanın getireceği vebali de unutmamalıdır insan. Çünkü gözün ve kulağın tanıklığı, kalbin bununla meşguliyeti sebebiyle büyük bir vebal altına girerek, dünya sınanmasında kaybedenlerden olmak da vardır. 21. yüzyılın bilgi çağı olarak ilân edilmesi, kimilerince insanın bilgisinin çoğaltılması anlamında değerlendirilebilir. Hâlbuki mârifet, yalnızca bilgiyi çoğaltmakta değil, onu kullanılabilir kılmaktadır. Kullanılabilir bilgi inciye, kullanılmayan bilgi ise deniz dibindeki çakıl taşına benzetilmiştir. Hele de hızla gelişip yayılan iletişim araçları çağında internetin sağladığı kolaylıklarla zihni bunaltan bir bilgi bombardımanına maruz kalmış hâlimizi düşünürsek, sözünü ettiğimiz mecburiyet daha da belirginleşir.

      İnsan, burada da sınanır. Çünkü her zaman internet kolaycılığına düşme tehlikesiyle karşılaşır. Ayakları yere basmayan, sanal dünyalarda gezinen insan neslinin sınavı daha çetin geçer. En zoru da, insanın kişilik erozyonuna uğramasıdır. Kendisi olamayan insan kimin kılığına girerse girsin, mutlu olamayacağı gibi, özgün bir üretim için de ehil değildir artık.

       Zihnindeki dünya ölçeğinde sınanır insan

      Özgün ve yararlı bir üretkenliğe yönelik olarak her şeyden önce kalbin açılması, bunun için ise zihnin bulandırıcı bilgiden arındırılması şarttır. Kalbi karartan, ağırlaştırıp hantallaştıran zihin dünyasının yükünü boşaltmak kolay olmayabilir. Çünkü o yükün hem müşterisi fazla, hem de insana hoş gösteriliyor. Gerçi bu, insandan insana değişiyor. Böylece her insan, kendi zihninde kurduğu dünya ölçeğinde bir sınanmadan geçiyor.

İbrahim S. Canbolat - Haber 7
icanbol@hotmail.com


[*] Bkz. İbrahim Serhat Canbolat, Dünyanın Poetik Dili. Kültürlerarası Şiir -Johann Wolfgang von Goethe, Octavio Paz, Pablo Neruda, Abdurrahman I, Mu’tamid, İbn Hazm, Ebubekir Eroğlu, Fazıl Hüsnü Dağlarca, İbrahim Serhat Canbolat- Alfa Aktüel, 3. baskı, 2009.

YORUMLAR 9 TÜMÜ
  • İsmetlim 14 yıl önce Şikayet Et
    Bir kaygı. Bilen,bildiğini yaşayan insanın olgunluğu onun şeref ve itibarını artırır.Ama şeref ve itibarı dünyalık üstünlüklerde arayanlar,cehalet zindanında iltifat sarhoşluğu ile yaşayanlardır.Bu yüzden elbette "Bilgiyi hikmetle" buluşturmalı ,Bir kaygı taşımalı yüreğinde insan.Bağdatlı Rûhi beytinde ne güzel dile getirir Âlemde ki kâmil çeke gam zevk ede câhil- Bu öyle bir alemdir ki,kamil insan gam çeker,cahil ise zevk alır,eğlenir.
    Cevapla
  • ahmet gençaslan 14 yıl önce Şikayet Et
    ELİNE SAĞLIK HOCAM. negüzel anlatmış sınız hocam. bu dünyada hiç kimse bildiği bir şeyi başkası ile paylaşmıyor. bilgiyi bırakın , bir köylünün ölüm haberini dahi sizinle paylaşmıyor. sebebi ise seni aşağılamak ve kendini ön safta tutmak. ben de onlara diyorum ki : kardeşim aman söyleme , tüm bonusları sen topla, saygılarımla.
    Cevapla
  • Kamil 14 yıl önce Şikayet Et
    çok tatlı anlatmış. çoğu kez bu dünyada kötüler olmasa demişimdir sonra oturup düşündüğümde iyide o zaman biz iyiyi nasıl anlayacaktık diye kendim sorup kendim cevap vermişimdir,evet sayın yazar çok tatlı anlatmış ama acı olmasa biz tatlıyı ne bilecektik,sonuçta hiç bir şeyden tatmin olmayan yaratık insan yani -ben- yine memnun olmayacak birşeyler bulurdum -:))
    Cevapla
  • hanif koray 14 yıl önce Şikayet Et
    kavramlar. hikmet, ilim, marifet, bilgi, felsefe, akıl, kalb... kavramlar kurana göre tarif edilmeyince yanlış sonuçlar çıkar. insan ilimle, hikmetle sınanmaz ama, zannla inatçılıkla, cuhudla sınanır. insan akılla sınanmaz ama, kalble sınanır. arif olmak da yetmez. ehli kitab muhammedi çocuklarını bildikleri gibi, arif idiler ama arkalarını döndüler. ışıkla, nurla sınanma olmaz ama, karnlıkla olur. eğer nimetlerden sorulacağız denirse doğru. dünya, fitne, bela, mihnet sınanması da doğru ama rahmetle sınanılmaz.
    Cevapla
  • kenan elli 14 yıl önce Şikayet Et
    ötelerdeki güzelliklere işaret var... ebedi mekana giden yolda imtihana konu geçici mekan olan dünyayı tasvir eden, tefekkür içerikli, yazarın anlamını verdiği şekilde, hikmet li bir yazı. Ülkeyi yönetmeye talip kimilerinin kaset savaşları ile birbirlerine girdiği şu günlerde tüm bunların ötesinde ve ötelerdeki güzellikleri işaret eden bir yazı
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle