AB, sonbaharı değil ilkbaharı yaşıyor
Bir televizyon kanalından arayan program yapımcısı, kendi ifadesiyle, “Avrupa Birliği’nin sonbaharını” konuşmak üzere canlı yayına davet edince, “peki, konuşalım, ama Avrupa Birliği’nin sonbaharı değil bu” dedim. Çünkü Avrupa Birliği henüz ilkbaharını yaşıyor.
Ve konuştuk.
Zahiri olanın ötesini görmek
Bir hadiseyi ya da varlığı tam olarak anlamak/bilmek için, onun zahirî olanın ötesindeki gerçekliğini iyi kavramamız gerekir. Örneğin 40-50 katlı devasa bir gökdelenin toprak üstünde yıkılmadan duruşu, onun yeraltındaki çok bağlantılı ve derin temel sisteminin bir sonucudur. Avrupa Birliği de uzun tarihsel süreçteki tecrübelerin, acıların, savaşların mecbur ettiği yeni bir ortak yaşam modeli arayışının ürünüdür. En az beş yüz yıllık bir tecrübe, öneriler ve arayışlar sonucunda ortaya çıkmış siyasî, ekonomik, sosyal ve kültürel boyutları olan bir sistemdir. Güncel bazı beklentiler ve sorunlar yüzünden, böyle köklü bir dönüşümü mümkün kılmış bir ortak kazanımlar modelinin çökmesine kimse izin vermez.
Yunanistan, Portekiz, İspanya ve İtalya gibi bazı üye ülkelerde bozulan ekonomik dengelerin ıslahı için AB sisteminin önlemler almaya çalışması bunu gösteriyor.
Son zamanlardaki Yunanistan krizi ve diğer bazı ekonomik sorunlar, aslında, AB sisteminin sorunu değildir. Bunlar bir yandan, sistemin unsurları arasındaki dengesizlik ve eşgüdüm zayıflığından, diğer yandan ise genel küresel sistemin yapısından kaynaklanmaktadır. Öyle de olsa, bu durum Avrupa Birliği sisteminin işleyişini olumsuz etkilemektedir.
AB modelinde ilerleme de olabilir gerileme de
Bir entegrasyon olan AB sisteminde ilerleme olabileceği gibi, doğal olarak, duraksama ve gerileme de olabilir. Çünkü Avrupa Birliği, gönüllülük temelinde, bireylerden ve farklı toplumlardan oluşan bir ortak çıkar alanı olarak planlanmıştır. Öyle düşünülmüştür. Bu düşünce ne kadar yaygınlaşırsa, o ölçüde bütünleşme sürecinde ilerleme olacaktır. Sistem değişimi söz konusudur. Bu süreklilik arzeder. Sabit bir sistemlilik hâli mümkün değildir. Dinamik bir toplum düzeninde en ideal olanı, sistemin denge halinde bulunmasıdır. Dengenin sağlanması da ayrıca küçük ölçekli de olsa bir değişimi zorunlu kılmaktadır. Avrupa Birliği böyle bir sistemdir.
Diğer yandan şunu da belirtelim ki, Avro Bölgesi sadece bir ekonomik alan değildir, siyasal işlevi de büyüktür. İsteyenin ya da işine gelmeyenin, “ben bırakıyorum” deyip ortak para biriminden ayrılması söz konusu değildir. Ortak para, normalde AB üyeliğinin gerektirdiği bir uygulamadır. Ama tek para uygulaması için gerekli ekonomik koşulları henüz yerine getirmeyen ya da (İngiltere örneğinde olduğu gibi) bir süre muafiyet elde eden üye ülkelerin durumu farklı.
Mevcut hükümler Avro Bölgesi’nden çıkmayı öngörmüyor, ama AB üyeliğinden ayrılmak mümkündür. 2009’da yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması bunu hükme bağlamıştır.
Liderlik zafiyeti ve küresel sermaye krizi
Avrupa’da güncel krizle ilgili iki sorun var. Biri liderlik sorunu, diğeri ise kapitalist sistemin yıllar içerisinde biriktirdiği haksız sermaye ve bunun küresel ölçekte dengesiz dağılımı. Dünyadaki üretimin 24 milyar dolarlık kısmını ABD gerçekleştirirken, Avrupa Birliği yaklaşık 23 milyar dolarlık üretimle onun peşinden geliyor. Küresel ekonomik krizler de Avrupa Birliği içerisindeki dengeleri sarsıyor. En azından sistem içerisinde bazı taahhütlerin yerine getirilmesini zorlaştırıyor.
Liderlik, her şeye rağmen, sistemin esas mantığını halka anlatmakta irade zayıflığı gösteriyor. Çapsız bir liderlik gözlemleniyor Avrupa Birliği’nde. Sarkozy’nin önerdiği “çekirdek Avrupa” fikri çözüm getirmekten uzaktır. Esasen bu Avrupa entegrasyonu misyonuna da terstir. Bunun yerine, ilk kurucu iradenin ortaya koyduğu “ortak çıkar alanı” ve bunun genişletilmesi fikri yaygınlaştırılmalıdır Avrupa’da.
Ne var ki, iki motor güç olan Almanya ile Fransa’nın liderleri kısır politikalar peşinde. Ortak para biriminin AB siyasal sistemi için ne demek olduğunu halka daha iyi anlatmaları lazım. Bir entegrasyon (bütünleşme) süreci olan Avrupa Birliği’nde halkın tercihi, görüşleri düzenli olarak Eurobarometer tarafından alınıyor. Entegrasyon, ulusal egemenlik yetkilerinin aşamalı biçimde uluslarüstü nitelikteki AB kurumlarına devrini zorunlu kılıyor.
Demek ki, toplumun katılımı da önemlidir. Yunanistan’da ekonomik krizden sonra değişen hükümetin yeni mimarı Lukas Papadimos, Avro uygulamasını ve sistemini tanıyan iyi bir teknokrat ve akademisyen olarak biliniyor. Bu da Yunan kamuoyundaki gergin atmosferin yumuşamasına yardımcı olabilir. Kriz paniği, çözüm beklentisine dönüşebilir. Siyaset için gereklidir bu. Ama uzun vadede kalıcı çözüm için toplumun ve siyasetin bazı mecburiyetlere hazır olması, destek sağlaması gerekir. Aksi halde, kendi işinde çok başarılı ve donanımlı olan Papadimos da bir mucize yaratamaz.
Avrupa Birliği’nin yokluğunu düşünmek
Avrupa Birliği’ne de bu açıdan bakmak durumundayız. Sadece güncel sorunları görmek yerine, buraya niçin gelindiğini de sorgulamak lazım. Bir de var olanın alternatifinin olup olmadığını… Onun yokluğunun dün ne anlama geldiğini… Doğuş sebebini ve gerekçelerini…
Bugün Avrupa Birliği’nde klasik anlamda bir dış politika izlenmiyor olabilir. Ama o kadar ülke arasındaki siyasî, ekonomik ve sosyal alanlarla ilgili uygulamaya baktığınızda, bunların klasik ulus devletler arasında görülmeyen türden işler olduğunu fark edersiniz. Eskiden Almanlar ve Fransızlar birbirine asla güvenmez ve sınırlarını askerî önlemlerle muhkemleştirirken, birbirlerine karşı en ağır ve öldürücü savaşları yürütürken, şimdi aralarında ne sınır var ne de pasaport uygulaması. Bunlar bile Avrupa Birliği’nde alternatif bir dış politikanın varlığına işarettir. Üçüncü ülkelere yönelik bir dış politika ise henüz hukukî irade beyanı düzeyindedir, tam uygulama aşamasına zaman içerisinde gelinebilir.
Türkiye ve Avrupa Birliği
Türkiye, üye olsa da olmasa da, Avrupa Birliği ile her zaman yoğun ilişkiler içerisinde olacaktır. Hâlen Türkiye’deki yabancı yatırımların büyük çoğunluğu (yüzde 70’in üzerinde) AB kökenlidir. Dünyadaki yabancı yatırımların da üçte ikisi Avrupa Birliği’ndendir. Bir etkilenme durumu kaçınılmazdır.
Ama biz AB değerlendirmesini Türkiye’den bağımsız olarak yapmak zorundayız. AB sisteminin gerçek kimliği ve niteliği ancak böyle anlaşılır. Türkiye ile ilişkilerde karşılıklı çıkar ve algılama farklılıkları olduğundan, hatta bu arada tepkisellikler de görüldüğünden dolayı, AB’yi kendi gerçekliğiyle doğru biçimde anlamamız için Türkiye ile bir ilinti kurmadan bakmalıyız AB sistemine.
AB için krizler öğreticidir
AB, bütün bu krizlerden sonra sistemini güçlendirmeye dönük bazı yeniliklere gidebilir. Bunlar, üye ülkelerin farklı durumlarının dikkate alınarak, AB kurumlarının işlevselliğinin arttırılması şeklinde olabilir. Lizbon Antlaşması’nda da zaten bu anlamda iyileştirmeler vardır. Örneğin bazı önemli konularda ulusal parlamentoların da devreye girmesini mümkün kılan düzenleme gibi. Bunlar, yerel düzeyde üye ülke ile AB düzeyinde uluslarüstü sistem arasındaki organik bağı oluşturacak nitelikte uygulamalardır. Son Avro krizi biraz da bunun yokluğundan ortaya çıkmış olabilir. Ortak AB parasının bütün ülkelerde aynı sadakatle sahiplenilmesi ve gereğinin yapılması, ancak iyi bir bilinçlenme ve kurallara uyma yoluyla mümkündür.
İbrahim S.Canbolat / Haber 7
icanbol@hotmail.com
Twitter.com/icanbol
-
ertan korkmaz 14 yıl önce Şikayet EtTürkiye ile her dönem bahar. Yazıda da bahsedildiği gibi ab ile ekonomik yönden ilişkilerimiz vardır.AB nin içerisine girdiği kriz Türkiye'yi de etkiler.AB ülkeleri Siyasi ve Ekonomik yönden şu an Türkiye'yi örnek almalıdırlar.Bu kriz içerisindeki ülkeler hem liderlik sorununu aşmalı hemde sırtaki yapmaktansa çalışıp üreten olmalıdır.Bu yüzden de sırtını her zaman bize dönenler artık bilsinlerki Türkiye'nin varlığı ile kendilerine her dönem bahar olacaktır.Fırsatı yakalama dönemi kendi ellerinde.Beğen Toplam 1 beğeni
-
Zekeriya GÖKÇE 14 yıl önce Şikayet EtNe İlk Bahar Ne son BAHAR. Baharla bir alakası yok. ab tam bir yıkımın eşiğinde şöyleki: "iki zayıf cılız köpeğin bir birine yaslanarak yürüdüğünü görenler ne güzel arkadaşlar demişler. -siz onların önüne bir kemik atın bakın dosluklarına der Mevlana". ab kısır bir politika idi. Sebep:Sömürgeci devletler birleşemezler. DERİN şüpheleri vardır.(Almanya) Her zaman ayrılmak için bir B planları vardır.ingiltere ve abd Irak ın zenginliğinden ab yi ve israili bilinçli bir şekilde mahrum bırakmışlardır. Şimdi onlar abileri gibi zengin bir ülke olmasada sömürecek ülke arayışlarına başladıklarına göre abileride onlara lanet olsun içimdeki avrupa sevgisine mi der? Yok yok hepsini kendine alacaktır. Yaşlı avrupaya ha bu ders olsun deyip ab nin mal varlığını alma derdine düşecektir. nasıl mı IMF ne iş yapar?Beğen
-
kenan elli 14 yıl önce Şikayet EtAB ilkbaharı YENİ AB anlayışı ile Türkiye ile birlikte yaşar. Avrupa birliği, bugün Yunanistan, Portekiz, İtalya çevresinde yaşadığı kriz ile aslında, fırsatı yakalamada bir pozisyon bulabilir. Bu kriz inanıyorum ki birçok avrupa birliği ülkesinde, ortak fayda anlayışına inat, yanlı ve bencil tavırlar sergileyen mevcut liderlerin, (öncelikle Almanya - Fransa liderleri) silbaştan yenilenmesine ve AB kuruluşunda hedeflenen anlayışa uygun yeni liderlerin oluşumuna zemin hazırlayacaktır. Bu gelişme ise beraberinde, TÜRKİYE ile birlikte ilkbaharı yaşayan, yeni AB'yi ortaya çıkaracaktır.Beğen
-
İsmetlim 14 yıl önce Şikayet EtAB ve Türkiye. Türkiye'den bağımsız olarak AB nin değerlendirmesi yazıda geniş olarak yapılmış.Geçmiş tecrübelere dayalı olarak kurulan sistemin ana hedefi üye ülkelerin çıkarlarını korumaktır.Ama görüyoruz ki olumlu katkılar sağlasalar bile buna tümden muvaffak olamıyorlar.Birlikten güç doğar.Ama bu güç "palazlanmak" için kullanılırsa gün gelir kendi başını yer.Türkiye'nin ekonomik başarısı bile bu gün AB üyeliiğinde olumlu bir değer olarak kabul görmüyorsa,bu önyargının gereğini de Türkiye çok iyi değerlendirecektir."ne onunla,ne onsuz"diyebilmelidir.Ki;onu da yapıyor.Belki de Türkiye'nin üyeliğine karşı konulan olumsuz yaklaşımlar Türkiye'nin hedef büyütmesine yol açacaktır.Kendi tarihsel süreci içerisinde AB nin artıları eksileri onları ne kadar bağlıyorsa,sistemin Türkiye üyeliği için ortaya koyduğu tavrı da bizim için önemlidir.Dünya küçüldü artık.Dün mazlumların sesleri feryatları duyulmazken bu gün artık Türkiye sayesinde duyulur oldu.Güç işte biraz da bunun için kullanılmalıdır.Beğen
-
mehmet nacar 14 yıl önce Şikayet EtBÜYÜK KRİZ. Gelişmişlik düzeyleri birbirinden çok farklı olan,şu ana kadarki tutumlarıyla da çok iyi bir beraberlik sergileyemeyen Avrupa Birliğinin krizi bana göre uzun sürecektir.Yazarın tesbitleri çok önemli.Gerçekten birlik üyelerinde lider sorunu var.bana göre en büyük sorunda sorumsuz ve vizyonsuz açıklamalarıyla Sarkozidir.Bu krizin uzun sürmesi Türkiyeyi olumsuz etkileyebilir.Ancak krizden kurtulmada da Türkiyenin büyük katkıları olacağını düşünüyorum.Beğen