Devlet zafiyeti Türk hacıları mı vuruyor?
Suriye’deki gelişmeleri Tunus ve Mısır ile başlayıp Libya’da daha şiddetli kanlı çatışmalar ve ölümlerle sonuçlanan halk isyanlarından ayıran belirgin bir farklılık görmüyoruz. Öyleyse, bu, öncelikle Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, ikincil derecede ise, başta Türkiye olmak üzere, çevresi için bir sinyal hükmündedir.
Neyin sinyalidir bu?
Toplum ve siyaset konusunda teorik söylemlerle fiilî durumlar genellikle birbiriyle örtüşmez. Teorik söylemde normatif beklentiler çoğu zaman gerçeküstü bir manzarayla düşünceye saha açsa da, önüne çıkan somut gerçeklikle yüzleşmek zorunda kalır insan.
Şimdi Beşar Esad’ı bekleyen de budur. Bundan sonra Suriye siyasetine yön vermesi mümkün görünmüyor. Zaten gücünü halktan almayan, küçük bir aile ve akraba çevresinin hem siyaseti hem de ekonomiyi elinde tuttuğu bir baskı rejiminin başındadır oğul Esad. Halkın böyle bir rejime karşı ayaklanması, hele de bölgede cesaret verici örnekleri gördükten sonra, doğal bir gelişmedir. Uluslararası konjonktüre de uygundur bu. Ama bu gelişmelerin mutlaka Büyük Ortadoğu Projesi ya da başka bir Batılı plan adına tahrik ve teşvik edildiğini söylemek, totaliter rejimlere karşı insan hak ve onuru için samimi bir tavır ortaya koyup hayatlarını tehlikeye atan yüz binlerce insana haksızlık olur.
“Neden dün böyle bir hak arayışı olmadı da şimdi sokaklara dökülüyorlar?” sorusu, insan hakları açısından duyarsız bir soru sayılır. Koşullar ne zaman elverişliyse, o zaman! Kaldı ki, daha önce bu ülkelerde temel insan hakkı savunmasından dolayı idam edilmiş çok sayıda kişi olmuştur. Toplu başkaldırı için koşulların uygunluğu, biraz da iletişim araçlarının gelişmesiyle ilgilidir. Haberdar olma, haberdar etme, böylece baskı rejiminin deşifre edilmesi ve uluslararası toplumun yerel siyaset üzerinde zımni bir baskısının meydana gelmesi… Bütün bunlar, iletişim teknolojilerinin günlük hayatta kullanımının sonucudur.
Suriye’ye müdahale yolları
Libya ve diğer Arap ülkelerinde gözlemlenenlerden anlaşılıyor ki, önünde iki yol var Beşar Esad’ın. Ya körü körüne direnip halkına zulmederek, hem devletin yönetilebilirliğini hem de kendisini tehlikeye atacak, ya da aklıselim yolunu seçip yönetimi bırakacak. Bu ikinci durumda en azından Kaddafi’nin akıbetine düşmekten kurtarmış olur kendini.
Suriye’deki olayların diğerleriyle aynı türden olması, sorunun daha az zararla çözümlenmesine yönelik önlemleri zorunlu kılıyor. Eğer Suriye’de içeriden bir çözüm mümkün olmayacaksa, dışarıdan uygun önlemlerin alınması kaçınılmaz hâle gelecektir. Bu, Suriye yönetimini herhangi bir çözüme ikna etmek tarzında da olabilir. İkna söz konusu değilse, uluslararası toplum devreye girebilir. Bunun askerî müdahale şeklinde olması gerekmez. Başka caydırıcı yöntemler bulunabilir.
Türkiye’nin de çeşitli bağlantıları olan bir komşu ülke olarak, sınırlı da olsa, krize müdahale seçenekleri vardır. Bunlar, sorunun niteliğine bağlı olarak, müzakere yoluyla özel izin kapsamında girişimler/uygulamalar şeklinde olabileceği gibi, bir uluslararası kriz çözümleme grubu içerisinde üstlenilecek rol marifetiyle de gerçekleşebilir.
Devlet zafiyeti ve sonuçları
Türkiye bir süredir zaten kriz mağdurlarına ülkede barınma olanağı sunuyor. Bu uygulama, Türkiye’ye sığınanlar için geçerli. Şimdi bir de Suriye’den transit geçiş yapan Türk hacıların maruz kaldığı tehlike, silahlı saldırı ve soygun haberleri alınıyor. Türk hacı konvoyuna yönelik saldırılarda hacıların kurşunla yaralandığı, paralarının alındığı ve otobüslere zarar verildiği bildiriliyor. Bazı hacıların Hatay ve Reyhanlı’da hastaneye sevk edilirken çekilen görüntüleri yayınlandı. En iyimser ifadeyle, bu, Suriye’de devlet zafiyetinin varlığına işaret eder. Genel olarak can ve mal güvenliğinin sağlanması, devletin görevidir çünkü.
Devlet zafiyeti, özellikle 11 Eylül 2001 hadisesinden sonra ABD’nin üzerinde durduğu bir sorun/konu olarak uluslararası boyutta tartışılmıştır. Yönetim zafiyetinde olan devletlerin kendi halkı ve çevresi için tehlike oluşturacağı düşünülerek, gerektiğinde bu devletlere müdahalede bulunulması önerilmiştir. Uluslararası hukuk açısından böyle bir dış müdahalenin doğru olmayacağını savunan görüşler olduğu gibi, meşru sayılması gerektiğini dile getirenler de vardır.
Hoş uluslararası hukuk yönüyle olmaması gereken birçok dış müdahalenin gerçekleştiği de bir vakıadır dünyada. Bu durum, uluslararası hukuk diye bir şeyin olup olmadığı sorusuna gerekçe hazırlamaktadır. Hem de güçlü bir gerekçe. Ne yazık ki uluslararası ilişkilerde hukuktan çok, güç ve çıkar algılaması etkili oluyor.
İşi o noktaya getirmeden, yerel düzeyde bir siyaset değişikliğiyle meseleyi halletmek, akıllıca bir tercih olur. Ama bu nasıl olacak? Aklı devre dışı bırakan hırs ve öfke alevi nasıl söndürülecek? Bu kolay değil.
Suriye’de devlet zafiyeti mi Türk hacıları vuruyor yoksa başka bir şey mi? Burada devlet zafiyeti de bir sonuçtur. Kötü yönetimin sonucudur. Hacılara yönelik söz konusu hadisenin meydana gelmesi ancak böyle bir karışıklık ya da zafiyet durumunda mümkündür. Birileri Suriye ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmek istese bile, bunun için uygun ortama gereksinim duyar. Şimdi bunu, Suriye’de kaçınılmaz biçimde kendini gösteren devlet zafiyeti sağlamış oluyor.
Türkiye bugün Suriye ile bir çıkar çatışmasına girmişse, bu konjonktüreldir, değişebilir. Değişmesi, her iki ülkenin çıkarınadır. Suriye halkını ve yönetimi birbirinden ayrı değerlendirmek durumundayız. Türkiye’nin herhangi bir müdahalesi için de belirleyici olacaktır bu ayırım.
Halkın talepleri ve siyasî rejimin uygulamaları açısından, sorun, genel anlamda bölge ülkelerinde insan-devlet ilişkisi çerçevesinde düşünülebilir. Böylelikle, Ortadoğu’daki halk isyanlarının gerçek sebebi hakkında da fikir sahibi olabiliriz.
Kısırdöngü
Bir düşünür, özgürlüğü elinden alınan insandan daha zeki ve (duruma göre) tehlikeli başka birinin olmayacağını söyler. Çünkü bu kişi özgürlüğüne kavuşmak için kurtuluş yolu bulmaya yönelik bir düşünmeyle geçirir zamanını. Onun bulacağı çıkış yolu, muhatabı için tehlike oluşturur. Böyle bir tehlikeye maruz kalmak istemeyen rejimler, halkın özgürce düşünce beyanını bile kısıtlamıştır. Ama bu bir kısırdöngüye götürmüştür onları. Şimdi biz bunu daha iyi anlıyoruz.
Yıllar önce Suriye’de edindiğimiz bir deneyimle açıklayabiliriz konuyu: İki arkadaşla Şam’da dolaşırken, bir yerle ilgili bilgi sormak istediğimiz güvenlik görevlisi, bize bir şeyler söylemek yerine etrafına bakındı önce. Ve bunu telaşlı biçimde tekrar etti durdu. Biz de istediğimiz konuyla ilgili herhangi bir bilgi alamadık tabii ki. Ama şunu anladık: Suriye vatandaşı, çekiniyordu orada bir yabancıyla konuşmaktan.
Bu durum sürdürülemezdi. Ne halk katlanabilirdi artık bu baskıya, ne de baskıcı rejimin şeffaflaşan dünyanın değerlerine daha fazla direnmesi mümkündü. Suriye’de ve diğer Arap ülkelerinde meydanlara dökülen insanları, sadece insan olmaları yönüyle tasavvur ederek, en azından fikren desteklemek düşer bizlere.
Ortadoğu halkları Yunanlılardan ya da İtalyanlardan daha mı az lâyıktır “iyi yönetilme” hakkına? Bu iki AB ülkesinde bir süredir hâkim olan ekonomik kriz toplumun infialine sebep olunca, sonuçta hükümet çekilmek zorunda kalmış, AB’nin de girişimiyle, toplumdaki panik havasını yatıştırıcı nitelikte, parlamentodan güvenoyu alan yeni yönetimler oluşturulmuştur.
Ortadoğu ülkelerinde de insanların, muhalifini linç edip öldürmeden, yönetimleri değiştirebilmesine zemin hazırlayabilir mi halk isyanları?
Kültürel tecrübe
Bunun için belirli bir kültürel tecrübenin yerleşmesi şart. Hiç küçümsemeden, şu ya da bu dış gücün figüranları diye itham etmeden, bu insanları çıktıkları yolda cesaretlendirmek, onların söz konusu kültürel tecrübeye doğru ilerlemelerine yardımcı olabilir.
İbrahim S.Canbolat / Haber 7
icanbol@hotmail.com
Twitter.com/icanbol
-
ertan korkmaz 14 yıl önce Şikayet Etmillet için devlet mi?. millet için devletin varlığını sürdürmeye mi yoksa elde tuttukları gücü devlette daimileştirmeye mi çalışıyorlar?Şu anda esintileri devam eden arap baharı içerisinde esad'da gidecektir.Çünkü artık ''yaşamak direnmektir yangın yüreklim.biz yaşamaktan hiç korkmadık''şiirindeki tadı almışlardır.insanca ve daha demokratik yaşam için direnecekler ve halk olarak kazanacaklardır.insanı olmayan devlet olmaz.Beğen Toplam 1 beğeni
-
İsmetlim 14 yıl önce Şikayet EtAklın önüne geçen hırs ve inat. Zulm ile abâd olunmaz!Evet,bunun canlı örneği Libya'da yaşandı.Bu gün de Suriye adım adım bu sonuca doğru gidiyor.Ama Beşar Esed ve erkanının bu gerçekleri görmelerine,hırs inad ve enaniyetleri engel olmaktadır.Onlara destek ve güç veren ülkelerin kaybedecekleri bir şey yok.Ama beklentileri şu olabilir.Suriye'yi idare edenler zaten gidecekler bari giderken bölgede çıkacak bir kaosla,bazı tahrik kokan hadiselerle (Türk hacılarına yapılan olay gibi)Türkiye yi de müdahil duruma sokmak isteyebilirler.Beşar Esed de buna sıcak bakabilir.Ama Türkiye'deki aklıselim buna izin vermeyecektir.İşte burada firasetli olmak gerekir.Yazıda da buna işaret var zaten.Elbette şartlara göre de yeni stratejiler geliştirmek gerekebilir.Ama önemli olan bütün bunların barış ve karşılıklı anlaşmalar ile sağlanabilmesidir.Zira Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi "Biz kimsenin ölümünü istemeyiz"Beğen
-
İsmetlim 14 yıl önce Şikayet EtAklın önüne geçe hırs ve inat. Zulm ile abâd olunmaz!Evet,bunun canlı örneği Libya'da yaşandı.Bu gün de Suriye adım adım bu sonuca doğru gidiyor.Ama Beşar Esed ve erkanının bu gerçekleri görmelerine,hırs inad ve enaniyetleri engel olmaktadır.Onlara destek ve güç veren ülkelerin kaybedecekleri bir şey yok.Ama beklentileri şu olabilir.Suriye'yi idare edenler zaten gidecekler bari giderken bölgede çıkacak bir kaosla,bazı tahrik kokan hadiselerle (Türk hacılarına yapılan olay gibi)Türkiye yi de müdahil duruma sokmak isteyebilirler.Beşar Esed de buna sıcak bakabilir.Ama Türkiye'deki aklıselim buna izin vermeyecektir.İşte burada firasetli olmak gerekir.Yazıda da buna işaret var zaten.Elbette şartlara göre de yeni stratejiler geliştirmek gerekebilir.Ama önemli olan bütün bunların barış ve karşılıklı anlaşmalar ile sağlanabilmesidir.Zira Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi "Biz kimsenin ölümünü istemeyiz"Beğen
-
çubuktan 14 yıl önce Şikayet EtDevlet adına Zafiyet mi Terör mü?. Editörün Notu: Lütfen yorumunuzun tamamını büyük harflerle yazmayınız. Teşekkürler...Beğen Toplam 1 beğeni
-
çubuktan 14 yıl önce Şikayet EtDEVLET MİLLETİNE DÜŞMAN MI?. Suriyede Yönetim kendi vatandaşıyla barışık değil.Hatta düşmanlık ediyor. Bu sebebden kenki vatandaşına bile silah çevirmekten, hatta sıkmaktan, katliyam yapmaktan çekinmeyen bir yönetim "Millete zulmetme" diyen bir ülkenin vatandaşına da her türlü eza ve cefayı da reva görür. Devlet zafiyeti değil,devlet terörü.Beğen