Prof. İbrahim S. Canbolat
Prof. İbrahim S. Canbolat
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Keşiş Dağı'ndan Uludağ kârhanesine

GİRİŞ 22.03.2012 GÜNCELLEME 22.03.2012 YAZARLAR

      Antikçağ’da Yunan tanrılarının Olympos denilen o yüksek tepede oturduğuna inanılırmış. Hıristiyanlığın ilk dönemlerinden itibaren ise keşişlerin inziva mekânı olmuş burası. Osmanlılar Bursa’yı ele geçirdikten sonra buraya Keşiş Dağı adını vermişler. 1925 yılında ise adı Uludağ olarak değiştirilmiş.

       Balkanlar ne kadar özgün bir Türkçe isim ise, Uludağ da aynı derecede özgün ve Türkçe bir kavramsallaştırmadır. Keşiş Dağı kavramı yabancıya aidiyeti ifade ederken, Uludağ (ismiyle müsemma) Türk dili ve düşüncesi ile bağı yansıtıyor. Kendi kültürüyle yeniden anlamlandırma işidir bu. İsim değişikliği iyi olmuştur.

       Uludağ’ın kârı

       Bir zamanlar Evliya Çelebi’nin de Cebel-i Ruhbân olarak andığı bu dağ, yeni adıyla (Uludağ);  birçok kişiye soyadı, çeşitli kurum ve etkinlere isim ve mekân olma özelliğiyle Türkiye’nin kültürel ve ekonomik hayatındaki yerini pekiştirmektedir. Uludağ Üniversitesi’nde bir öğretim üyesi olarak, aynı zamanda bilimin evrensel olmakla beraber yereldeki durumun iyi gözlemlenmesiyle gelişeceğine inanarak, Uludağ’ın kârına ilgililerin ve kamuoyunun dikkatini çekmek istiyoruz.

     Bir şeyi diğerinden ayırt ederken, aynı anda ortak yanları da tespit etmek… Tebdil-i mekândaki ferahlık… Göçün/hicretin üretkenlik yaratıcı işlevi… Bunlar, düz kalıpların dışına çıkılmadan kendi gerçekliklerine uygun biçimde anlaşılamaz.

      Meseleyi geniş boyutta sorgulayacak olursak, şöyle sorabiliriz: Siyaset, bürokrasi ve bilim alanlarında yalnızca verili duruma göre iş yapmak nasıl olur? Sınırları zorlamadan, alternatif çözüm yolları aramadan, günü akşam etme yolundan hiçbir yöne sapmadan iş yapmak…

      Tabii olur. İşler alışılageldiği gibi yürür. Ama bu alışılmış çalışma biçimi üretkenliği beraberinde getirmiyorsa, üstelik sahte bir kazanç hissi de yaratıyorsa, bu işte bir yanlışlık var demektir. Bu durumda zihinsel bir hicret gerekli olabilir.

      İnsanı böyle bir duruma düşüren bazen onun aşırılığa varan hırsıdır, bazen de duyarsızlık ve atalet içinde olması. En iyisi, orta yolun tanıklarından olmak.

     Orta yollu olmak, sahte kâr peşinde koşmaktan kurtarır insanı. Bir de ona yeni kapılar açar. Özgün fikirler gelişir orta yollu kişilerde. Bunlar, şu ya da bu ekstrem uçlardaki ( ifrat ve tefrit) ideolojilerin gölgesine sığınmadan, ama sözü edilen farklılıkları gözlemleyip onların tanığı olarak, kendi yollarında yürürler.

     Bu yol engebeli, taşlı, dikenli ve fırtınalı olabilir. İnsanın gerçek kimliği de burada belli olur. Doğu-Batı Divanı’nda ifade edildiği gibi;

      “Çöl sıcağı ve soğuktan geçmeden tanımak

      Mümkün değil insanın ayarını”

             İyilik ve kötülüğün tanığı olmak

      Orta yollu kişi, suya sabuna dokunmayan biri değil, aksine, iyilik ve kötülüğün tanığı olması sebebiyle, sorumluluk üstlenen bir düşünce ve eylem insanıdır.

     Peki, orta yollu insanın güçlü olması için ne gerekiyor? Bu sorunun yanıtını birlikte arayalım.

     Her şeyden önce, sıradanlığı aşmış bir hayat anlayışı ve çalışma biçimi gereklidir. Konuyu, geçen hafta (16-17 Mart 2012) gerçekleşen Uludağ Ekonomi Zirvesi ile ilişkilendirerek açıklamaya çalışalım. Önce, bu toplantının düzenlenmesinde önemli katkısı bulunan Bursa Valisi Şahabettin Harput’u, sıradanlığın ötesindeki düşünce ve davranışıyla, burada anmak lâzım.  

      Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde biçimsel olarak tartışılan konu çok sayıda firmanın muhtelif sektörlerdeki ekonomik üretimi ve bunların pazarlanması olsa da, esas belirleyici olan, zihnî ve kültürel üretkenliktir. Ekonomik üretime yön veren de budur.

     Örneğin siz bir turizm işletmecisi olarak, müşteriye yönelik hizmetlerinizi öncelikle onun hangi koşullarda daha fazla para harcayacağına odaklı hâle getirirseniz, bundan ne siz yarar sağlarsınız ne de müşteri memnun olur. Tek yanlı menfaat arayışı ve salt ekonomik kazanç hedefiyle Uludağ kârhanesine kaydedebileceğiniz fazla bir şey olmaz.

     Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin bundan sonra uluslararası bir boyut kazanarak süreklilik arzetmesi için ekonomi dışındaki diğer güç unsurlarının da gözetilmesi şart. Bu çok yönlü bir kültürel üretimi zorunlu kılıyor. Etkinlik boyunca iki, üç gün dağda konaklayan misafirlerin kolayca kent merkezine ulaşımlarının sağlanmasından tutun, ülkenin yerel ve genel kültür birikiminin doğal bir biçimde sunumuna kadar çeşitli konularda özverili çalışmaların yapılması gerekiyor.

     Ekonomik üretimin taşıyıcıları

     Ama bundan da önemli olan,  yukarıda sözünü ettiğimiz zihnî ve kültürel üretkenliğin taşıyıcı gücüdür. Bu konulardaki ilgisi ve birikimiyle tanınan Bursa Valisi Şahabettin Harput, iki yıl kadar önce bir görüşme esnasında,  başarının dört şartından söz etmişti. Bunları, içerdikleri anlam itibariyle; inanç, ilim/bilim, sağlık ve ekonomik bağımsızlık olarak ifade edebiliriz.

     Gerçekten de, ekonomik üretimin etkin fayda temelinde yapılması için neyin ne olduğunu iyice araştırıp doğru bilgiye ulaşmak şarttır. Bu, sabır ve inanç gerektirir. İnsan gerçekleşeceğine inanmadığı işin üstesinden gelemez. Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin başarısı ve sürekliliği de buna bağlıdır. Sadece karı kâra dönüştürme niyetiyle bir yere varılamaz.

      Belirli bir standartta ekonomik üretimde bulunan farklı meşreplerdeki insanların bir arada tutulması, bir cazibe unsuru yaratılmasıyla ve inanmışlıkla mümkündür ancak. Keşiş Dağı yabancılaşmasının bırakılmasıyla Uludağ kârhanesine kazanç aktarımı bu yolla gerçekleşir.

İbrahim S.Canbolat  / Haber 7
icanbol@hotmail.com

Twitter.com/icanbol

YORUMLAR 2
  • suleyman d 13 yıl önce Şikayet Et
    'ULUDAĞ KARHANESİ' TABİRİ TUHAF KAÇMIŞ :). Dilbilimcilerimiz ve edebiyatçılarımız daha iyisini bilir emme; Karhane(kerhane)tabirinin olumlu amaçla kullanılacak tabir olmadığını düşünüyorum.
    Cevapla
  • programlayan 13 yıl önce Şikayet Et
    dogan ın ticareti. Hocam anlaşılan doğan ın her zamanki cin tüccarlığı sizin de işinize yaramadı. Hakan Göksel gibi pek bir feryatkar gördüm sizi. Madem beğenmediniz, aynısını siz yapsaydınız ya yıllar önce?
    Cevapla