Kuşa kuş, insana insan muamelesi
Bir kuş düşünün on katlı bir binanın çatısında dikkatli bakışlarla etrafı gözetleyen. Pencereden bakmakta olmanız henüz kuşun ürküp uçmasına sebep teşkil etmiyor. Ama kıpır kıpır kuş, havadan nem kapıyor, her an uçabilir…
Nasıl bir içgüdüyle hareket ediyor acaba kuş o an? Hangi yöne doğru, ne için ya da ne uğruna uçacak?
Uçmak… Sadece bu bile, yani uçabilmek, bir kuşun uçması, başlı başına bir iştir aslında.
Siz bunları düşünürken, kuş, birden kanatlarını açarak uçmaya başlıyor. Daha aşağılara, ağaçların arasına doğru süzülüyor. Beyaz kanatlarının hem giysi, hem de kaldıraç ve motor işlevi gördüğüne tanık oluyorsunuz. Ne güzel bir uçuştur o. Kuş gibi uçabilmek hangimizin hayali olmamıştır ki… İnsanların binbir meşakkatle ulaştıkları yerlere bir kuşun çalımlı bir kanat çırpışıyla, edalı bir uçuşla bir çırpıda varıp konması, kuşun bu konudaki ayrıcalığıdır. Ona imrenir insan.
Ama bir de kuşa sorsanız, nasıl uçtuğunu, nelerden feragat ettiğini bunun için. Ne kadar yalın ve sade olmak gerektiğini anlatsa size. Ağır ve gösterişli kıyafetler yerine bir tek kanattan elbise ve örtüyle yetinmek durumunda olduğunu… Ona gökyüzünde dolaşma fırsatı ve gücü verenin aslında insanın zenginlik olarak gördüğü fazlalıklardan azadelik olduğunu…
Tüyden zırhlar
Kuş gibi uçmak için, kuş gibi dünya ağırlıklarından kurtulmuş olmak, bir de tüyden zırhlara sahip olmak gerek.
Ama gel gör ki, kuş gibi olmak, her an tehlikelere de maruz kalmak demektir. Tüyden zırhlar; kuşu kar ve tipi soğuğundan, yağmurdan ve boradan korur, ama insanın elindeki silahtan çıkan barut ve saçmadan, taştan koruyamaz. Kuşun doğal kıyafeti doğanın yağmur ve karından zarar görmez, temizlenir sadece. İnsanın ihtirasla fırlattığı taş ve ürettiği teknolojidir kuşa zarar veren, kuşu öldüren.
Kuş gibi hafif olmak… Ama olmuyor, kuş gibi hafif olamıyor insan hayatta. Kuşun uçması güzel de, insanın sorumlulukları kuş gibi olmaya izin vermiyor... Kuş gibi olamıyor insan.
Kuş gibi hafif olmak, rahatlamak… Kuş gibi uçabilmek… Ama asla kuş beyinli olmamak. Bu mümkün mü?
Hayır. Kuşa kuş, insana insan muamelesi yaraşır. Her biri kendi güçlü ve zayıf yanları, birbirinden farklı yetenek durumları ve varlık koşulları çerçevesinde değerlendirilir. İnsandan kuş olup uçması beklenmez. Kuştan da insan gibi düşünmesi.
Bunları yapanlar yok mudur? İnsanın söylediklerini taklit eden kuş, uçmayı denerken kendini pat diye yerde bulan insan çok olmuştur. Ne var ki, papağanın çıkardığı ses yalnızca bir tekrar ediştir, anlamlı bir düşünce ifadesi değildir. Kuş uçar, ama düşünüp konuşamaz. Boşuna söylenilmemiş “insanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa” sözü.
İnsanın uçması da, normal koşullarda, doğal insanî bir özellik değildir. Ya belirli bir süre teknolojik destekle uçar insan, ya da birileri tarafından uçurulur. “Şeyh uçmaz, müritleri uçurur”…
Zahirî bir yanılsamadır insanı uçuran. Kuş gibi uçamaz, kuş gibi olmayı beceremeyen insan. Ama öte yandan, kim ister kuşa izafe edilen hâl ile hallenmeyi? Kim kabul eder “kuş beyinli” olmayı?
Bir ikilemdir insanın yaşadığı. Gönül cenneti ister, ama günahlar bırakmaz. İki iyilik bir arada olmaz. Zorluk olmadan da kolaylık olmaz.
Bir sınanmadır insanın dünyada karşılaştığı.
Akıl ve zihin aydınlığı, ileriyi görebilme yetisi yani feraset gereklidir. Zifiri karanlıkta güçlü bir ışık gibidir feraset, aldatan dostlar ve sahte imajlar dünyasında insanın kendi geleceği için doğru bir yön tayin etmesini sağlar. Aldatan dost-şeytan özdeşliğini insan ancak feraseti nispetinde kavrar.
Zor konular, zor anlar vardır. Tıpkı zor sözlerin olması gibi. Zor zamanlarda söze hükmetmek, marifet ister. Söz, kalbin yansımasıdır. “Üslûb-u beyan, aynıyla insan”, denilmiştir. İnsan, türlü türlüdür.
Uçan kuş olmanın artısını eksisini bilmek ne ise, sözün de içeriğini ve ifade biçimini yerine ve zamanına göre ayarlamak aynı şeydir. Bu, bilgiyi zorunlu kılar. Bu anlamda, bilen ile bilmeyen aynı değildir.
Ehline söz
Sözü kime söylediğiniz önemlidir. Kime söylüyorsanız, sözü ya onun kavrayışını hesap edip ona göre söyleyeceksiniz (ki bu bazen sözü yarım bıraktırır) ya da ehline diye düşünüp tam anlamıyla ifade edeceksiniz. Her halükârda sizin eleştirilmeniz kaçınılmaz olur.
Birileri uçar… Sözün ve söz içeriğinin gerçeklikten uzaklaşması anlamında, söz edip uçar. Söz uçurur insanı.
Sözle uçmak, kuş uçuşuna benzemez. Kuşunki doğal bir uçuştur. İnsanın uçması ise doğallıktan sapmadır. Bir hayal, bir zorlama, sonuçsuz bir beklenti hükmündedir.
Zor kararlar vardır. Sözün yerini bulup bulmadığını tam bilemezsiniz. Ne söyleyeceğiniz üzerinde iyi düşünürsünüz. Sözünüzün uçup gitmesini arzu etmezsiniz çünkü.
Bir de uçup gitmek vardır.
Sözü, nerede, kime söyleyeceğinizin büyük anlamı vardır.
İbrahim S.Canbolat / Haber 7
icanbol@hotmail.com
-
kadri bahtiyar 13 yıl önce Şikayet EtDört kelime... Hocam teşekkürler, her halde dört kelimeyle bir gerçeklik bu kadar kapsamlı anlatılabilir. "Sözü kime söylediğiniz önemlidir."Beğen
-
turgut1 13 yıl önce Şikayet EtHocam sen uçamıyorsun o senin sorunun yok sayamassın:Hep aklımda kaldı. Gazetenin birinde;uzun zaman önceydi bir çocuk 9. kattandı sanırım düşmüş ama bir şey olmamıştı..çocuk ben düştüğümde beni "Uçan Kaz" kurtardı demişti (Uçan Kaz:çizgi film de Nils'in üzerine binip gezdiği boynunda ip takılı bir kazdı)...o halde insan da birilerinin kanadında uçar hoca..sen uçamadığın için zoruna gidiyor belki..yok sayamassın hoca;Miracı neyle açıklayacaksın..Beğen
-
mehmet nacar 13 yıl önce Şikayet EtEYLESEN TUTİYA. Şair şöyle diyor:Eylesen tutiya edayı kelimat,sözü insan olur amma özü insan olmaz.Yani papağan söylenilen kelimeleri tekrar eder fakat özü insan olmadığı için yine papağandır.Yazarın çok güzel bir şekilde ifade ettiği gibi sözün kıymetini ancak özüyle sözüyle insan olanlar anlayabilir.Peygamberimiz de:"İnsanlara akıllarının alacağı kadar konuşunuz."buyurmaktadır.Beğen
-
ertan korkmaz 13 yıl önce Şikayet Etkaz sürüsü. kazlar uçarken üçgen yaparlar ki arkadakiler daha az yorulsun ,yorulduğunda da arkadakiyle yer değiştirsin.bu kazların akıllarındanmıdır.Ya eşleri hastalandığında..eşide grubu bırakır ya eşi iyileşince yada ölünce diğer grubla göçe devam eder eş ama asla eşini hayattayken bırakmaz.Bu ne kaz kafasıdır..ah bir konuşsa da dese susması gerekenler konuştuğu için konuşması gerekenler susuyor diye.insanlar susun onlar konuşsun.ne silahla,ne taşla ne molotofla konuşur onlar.yaradanı zikre kanat çırparak konuşurlar onlar.tertemiz ve çok temiz.çok güzel yazı kaleme almış yazar teşekkürler.Beğen
-
çubuktan 13 yıl önce Şikayet EtHERKES YERİNİ BİLİRSE..... Herkes yerini bilirse o zaman istediği muameleyi bulur.Herkese hakkettiği gibi davranmak esas olmalı.Söz esastır ve çok önemlidir. Sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir sözBeğen Toplam 1 beğeni