Prof. İbrahim S. Canbolat
Prof. İbrahim S. Canbolat
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Asıl fitneci Erdoğan mı, Maliki mi?

GİRİŞ 26.04.2012 GÜNCELLEME 26.04.2012 YAZARLAR

Maliki, Başbakan Erdoğan’ın sözlerini fitneci bir mezhep ayrımcılığı” diye eleştirmiş. Irak Meclis Başkanı Usame Nuceyfi ise aynı sözleri “Irak'ı seven ve kardeş bir kimsenin nasihatleri” olarak değerlendiriyor. Aynı anda, aynı ülkeden birbirine zıt iki farklı anlayış ve tepki söz konusu.

İslâm coğrafyasında fitne

Fitne kavramını, özellikle İslam coğrafyasındaki anlamıyla, güncel şahıslardan bağımsız olarak değerlendirecek olursak, Ortadoğu ve tüm Müslüman ülkeler için geçerli bir soruna ışık tutmuş sayılırız.

Fitne, İslam’ın ilk zamanlarından itibaren Müslümanlar arasında yerleşmiş, neredeyse yerel/dünyevî kültürün ayrılmaz bir unsuru hâline gelmiştir. Bugün de İslam coğrafyasının tamamında varlığını hissettirmekte, itham edilen şahıslarda fitneci bir davranış görülmese bile, itham edenler o kültür geleneğinden geldikleri için suçlamalarını fitneye atıfla yapabiliyorlar. Bu, zımnen de olsa, bir kültürel mirasın tezahürüdür.

Peki, fitneden anlamamız gereken nedir? Fitne ne demektir?

Fitne kavramıyla ilgili olarak, birbiriyle ilişkili iki farklı anlamdan söz edebiliriz. Birincisi; görüş ayrılığından kaynaklanan kargaşa, bozgun, güvensizlik ve yıkıcı kaos demektir. İkinci anlamı ise; herhangi bir değer ya da kazanç üzerinden insanın sınanması, imtihanı olarak düşünülebilir. Örneğin mal, mülk ve evladın insan için fitne hükmünde görülmesi gibi.

Konuya bu açıdan baktığımızda şunu anlarız: fitne, herhangi bir biçimde bir sınanma vesilesi olarak karşısına çıkabiliyor insanın. Bunun da izah edilebilir bir dayanak noktası var bu kültürde.

İlk insan toplulukları yeryüzünde taşkınlık yapıp da fıtrata aykırı bir yaşam biçimine yöneldiklerinde, varlık-yokluk derecesinde fizikî anlamda cezalandırılmışlardır. Rüzgârla, suyla, taşla bir gecede veya bir günde ansızın gelen cezalardı bunlar. İsyan eden topluluk tümüyle silinmişti yeryüzünden. Biz bunu tarihten ve kadim metinlerden öğreniyoruz.

Kendilerine verilen süreyi ve bahşedilen iradeyi iyi kullanamayan insanların hayatları ve bunlar için öngörülen ceza türü, daha sonrakiler için bir tür ibret öyküsü olarak anlatılmaktadır. Cezaya maruz kalan eski kavimleri burada saymamıza gerek yok.

Üzerinde durulması gereken şudur: Âhir zaman insanı, fıtrata aykırı yönde bir yaşam düzeni tercihinde bulunsa bile, önceki kavimler gibi varlık-yokluk anlamında cezalandırılmayacak,  iradesiyle sorumlu tutulacaktır. Yani külliyen yok ediliş değil, tercihiyle baş başa bırakılma söz konusudur. Çünkü olası kötü tercihten etkilenecek bir sonraki insan kavmi (ümmet) olmayacaktır. Kıyametten önceki son nesildir şimdiki.

Bu nesli Muhammed Ümmeti olarak da görebiliriz. Bu son neslin en büyük imtihanı fitnedir.

İslam tarihinde toplumsal ve siyasî düzeyde görülen ilk fitne, Cemel Vakası (Savaşı) ile kendini göstermiştir. Halife Hz. Osman’ın öldürülmesinden sonra, Hz. Peygamber’in damadı ve ilk Müslümanlardan Halife Hz. Ali ile Hz. Peygamber’in eşi Hz. Ayşe arasında çıkan görüş ayrılığı, bozguncu bir savaşa dönüşmüş ve Müslümanlardan yaklaşık 20 bin kişi ölmüştür. Müslüman Müslüman’ı öldürmüştür. Fitneye ikinci bir örnek, hemen bu olayın ardından gerçekleşen, Hz. Ali ile Şam Valisi Muaviye arasındaki Sıffın Savaşı’dır.

Ama bugünün insanlarının karşı karşıya kaldığı asıl fitne, bir sınanma anlamında, görüş ve çıkar algılaması farklılıklarının iyi yönetilememesi yüzünden ortaya çıkan durumdur. Düşünce özgürlüğü ve davranış tercihi de tıpkı servet ve evlat gibi birer fitne olabilir insan için. Önemli olan, bu fitne sınanmasında kaybetmemektir.

Şimdi, yukarıdaki tanıma göre, fitne; insanın mal, servet, itibar ve makam hırsıyla varlık mücadelesine girişmesi esnasında barışın ve selametin yerini yıkıcı kaosun alması anlamına gelir.

Asıl fitneci kim? Erdoğan mı, Maliki mi?

Bu durumda, söze başlarken değindiğimiz ithama geri dönecek olursak, şu soruyu sorabiliriz: Asıl fitneci kimdir?

Suriye’de halkın iradesini hiçe sayarak, “dediğim dedik, öttürdüğüm düdük” diyen Beşar Esat mı?  Irak’ta zamanında Amerikan emperyalizminin yerli maşası durumunda işler yürütüp, sonra da dengeler değişince yalpalayan Nuri El Maliki mi? Ya da, Iraklı Usame Nuceyfi’nin ifade ettiği gibi, bir “kardeş nasihati” ile uyarıda bulunan Başbakan Erdoğan mı?

Aslında, herşey apaçık ortada. Burada önemli olan, İslam coğrafyasında bireysel, toplumsal ve siyasî fitnenin yol açacağı zararları, tarihsel tecrübelerden yararlanarak, önlemeye çalışmaktır. Bu, fitnenin yukarıda değinilen iki anlamı çerçevesinde topyekûn sorumluluğu gerektirir.

İbrahim S. Canbolat - Haber 7

icanbol@hotmail.com]

YORUMLAR 8 TÜMÜ
  • İsmetlim 13 yıl önce Şikayet Et
    Mehmet Nacar'ın yorumuna aynen katılıyorum.İşte o yorum. Yazıyı okuyunca Yazarın İslami literatüre ne kadar hakim olduğunu bir kez daha anladım.Fitne konusunda yazılmış mükemmel bir yazı.Yazarı kutluyorum. Bakara Suresi 217.ayette "....Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır....",yine aynı surenin 191.ayetinde "Fitne,adam öldürmekten daha kötüdür....." buyrularak insanların insanca ve müslümanca yaşamasına engel olarak fitne çıkarmanın ne ağır bir günah olduğu vurgulanmıştır.Bu manada asıl fitnecinin Maliki olduğu da ortaya çıkmaktadır.Çünkü kendisini Hakka ve Hakikate çağıran Erdoğana verdiği yanıt ortadadır.
    Cevapla
  • mehmet nacar 13 yıl önce Şikayet Et
    FİTNE ÖLDÜRMEKTEN DAHA KÖTÜDÜR. Yazıyı okuyunca Yazarın İslami literatüre ne kadar hakim olduğunu bir kez daha anladım.Fitne konusunda yazılmış mükemmel bir yazı.Yazarı kutluyorum. Bakara Suresi 217.ayette "....Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır....",yine aynı surenin 191.ayetinde "Fitne,adam öldürmekten daha kötüdür....." buyrularak insanların insanca ve müslümanca yaşamasına engel olarak fitne çıkarmanın ne ağır bir günah olduğu vurgulanmıştır.Bu manada asıl fitnecinin Maliki olduğu da ortaya çıkmaktadır.Çünkü kendisini Hakka ve Hakikate çağıran Erdoğana verdiği yanıt ortadadır.
    Cevapla
  • suleyman d 13 yıl önce Şikayet Et
    İÇERİDE ve DIŞARIDA HER DAİM 'BÖLEN' OLARAK GÖRÜLMEK HOŞ BİR DURUM DEĞİL!. "Tespit" ya da "itham" ne derseniz deyin! HOŞ BİR DURUM DEĞİL! Bu kadar insanın aynı noktadan eleştiride bulunmasında "Acaba eleştirilerin haklılık payı olabilir mi?" diye insanın kendi kendini sorgulaması gerekir.
    Cevapla
  • turgut1 13 yıl önce Şikayet Et
    Hayır fitnesi ve Şer fitnesi. Fitne kavramı kuranda iyi ve kötü anlamlarıylada kullanılmıştır...ve insanda fitne ile imtihan edilecektir.."..biz sizi imtihan edeceğiz bi şerri vel hayri fitnete (hayırlı ve şerli fitne ile) Enbiya35..görüldüğü gibi iki çeşit fitne vardır...ümid ederiz ki hayırlı fitne olsun..şerli fitneden allaha sığınırız dönüş onadır..
    Cevapla
  • Salman Raduyev 13 yıl önce Şikayet Et
    Fitne meselesinden ziyade. Bugün Maliki denen adam hem Abdnin hem İranın adamıdır.Kendisine hem Abdnin hem de İranın destek verdiği artık açık şekilde bilinmektedir.Benim kafamı kurcalayan mesele bu ...
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle