Prof. İbrahim S. Canbolat
Prof. İbrahim S. Canbolat
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Riyakâr sözle ve salt silahla olmuyor

GİRİŞ 09.08.2012 GÜNCELLEME 09.08.2012 YAZARLAR

Nasıl ki, hiçbir şeyin fayda etmeyeceği bir günde selim (temiz ve iyi) bir kalp gerekli ise, riyakâr sözün ve salt silahın faydasız kaldığı bir sorunun çözümü için de iyi siyaset ve gerçeği okuma becerisi gereklidir. Bir de samimiyet.

Kalbi selim” gibi bir gerekliliğin bilincinde olmadığımız müddetçe, Türkiye’de Kürt ve Türk (ve diğer unsurlarla ilgili) kendine özgü (sui generis) gerçekliği anlamamız kolay olmaz. Hukuku ve siyaseti yaparken de selim bir kalple yaklaşmak önemlidir konulara. Eğer hakkaniyet duygusu yok ise, kuru bir stratejik bakış hiçbir zaman yeterli olmayacaktır barışta birlikteliğe.

Barış, bir yalancı sözden öteye geçmeyecektir. Bir kamuflaj unsuru olarak kullanılan barış söylemini deşifre edecek olan ise, kalbi selim sahibi kişilerdir toplumda. Toplumun her kesiminde bulunur bunlar.

Bunu tersinden bir örnekle açıklayalım. Kendisini “Barış ve Demokrasi Partisi”  (BDP) adıyla tanıtan oluşumun (Diyarbakır milletvekili sayılan) bir üyesi bir açıklama yaparak, PKK’nın terör örgütü olmadığını, Kürtlerin hakkını savunduğunu ileri sürüyor. Hatta artık PKK’nın her yerde (sınırın berisinde ve ötesinde) varlık gösterdiğini belirtiyor. Bu haberin yer aldığı gazetenin okur yorumları arasında ise Kürt vatandaşlardan bu söyleme itirazlar dikkat çekiyor.

Bunlardan ikisini örnek olarak aşağıda, hiç değiştirmeden, veriyoruz:

siz kim oluyorasunuzda benim gibi milyonlarca kürdün hakkını savunmaya geçiyorsunuz.size o yetkiyi kim verdiki....ateş olsan cürmün kadar.. bende kürdüm babamda kürt atalarımda; sen madem kürtsün neden türkiye cumhutiyeti develetinin imkanlarından yaralanıyorsun.allahım bunları kahhar sıfatınla kahreyle...(amin)”.

Diğeri ise şöyle:

“diyarbakır lı

öyle mi

ya demek öyle demek pkk terör örgütü değil insanların canını alan canilerden başka ne ki ben de kürdüm terör örgütü benim hakkımı bugüne kadar savunmamıştır savunamazda insanları öldürerek hak dava edilmez ki. kendi halkını kalkan yapan kendi halkını öldüren bi pkkdan bahsediyorsunuz haberiniz olsun. peki kürt hakkını savunuyorlar diyelim israil'in amarikanın suriyenin yahudinin ne işi var burda dinsizliğe çalıştığınızı herkes bilyor yeter artık yeter kimse ölmesin”.

Yukarıda okur yorumu olarak iki örneğini gördüğümüz PKK karşıtı Kürt vatandaşların kararlılığı kamuoyu yoklamalarında ve genel seçimlerde daha nettir. Terör örgütünün tehdit ve baskısı sonucunda yörede bazı destek vermeler oluyorsa, bunu devletin koruma ve hizmet götürme noktasındaki ihmaline bağlayabiliriz. Bu ihmalkâr, hatta yok sayıcı tavır dün daha bir inatla hâkim kılınırken, şimdilerde yavaş yavaş terk edilmektedir.

Türkiye gerçeği bu yönüyle iyi incelendiğinde, Kürt vatandaşların hiç kimseyi kendilerine vekil tayin etmedikleri, istedikleri partiye oy verme eğiliminde oldukları anlaşılır.

PKK’nın bölgede vatandaşlar tarafından dışlandığının güncel ve somut örneğini Hakkari-Şemdinli saldırısı esnasındaki gözlemlerle ortaya koyabiliriz. Bölgede incelemeler yapan bir grup milletvekili içerisinde bulunan CHP’li Alaattin Yüksel’in tespitleri bu anlamda çok önemlidir. Aralarında yabancı uyrukluların da bulunduğu PKK militanlarının halkın arasına karışarak, yöre insanını güvenlik güçlerine karşı kışkırttıkları, ama halkın desteğini bulamadıkları ifade edilmektedir. Bu, olay yerinde yapılmış taze bir gözlemdir.

O halde, ne terör örgütü PKK, ne de onu terör örgütü görmeyip Kürt halkının savunucusu olarak değerlendiren BDP muhatap kabul edilebilir. Bu Türkiye içerisindeki manzaradır.

Bir de terör sorununun konjonktürel niteliği vardır. Bu ise bir dış boyutun varlığını görmekle ilgilidir. O açıdan bakıldığında, içerideki gelişmeyle bağlantılı ya da bağlantısız bir uluslararası müdahalenin “Kürt Sorunu” ile ilişkisi tespit edilecektir.

Ama diğer yandan söz konusu sorunu yalnızca bu dış müdahaleye indirgemek de doğru olmayacaktır. Bunun ülke içerisinde devlet politikasından kaynaklanan bir arka planı olduğu gibi, siyasî istismarcı bir küçük çıkar grubunun tahriki ile alevlenen zahirî görünümü de mevcuttur.  Bu iki  (iç ve dış kaynaklı) olgunun birbiriyle etkileşimi, sorunun zamana ilişkin yani konjonktürel yanını gündeme getiriyor. Bu bazen içeride, örneğin Avrupa Birliği müktesebatı çerçevesinde bireysel haklar ve etnik kimlik vurgusuyla gündeme gelir, bazen de, şimdilerde olduğu gibi, komşu ülkelerdeki siyasî istikrarsızlık vesilesiyle, bölgesel düzeyde bir Kürt kimliği (devleti) hakkında kamuoyu oluşturma girişimleriyle kendini gösterir.

Tarihî, sosyolojik, siyasî ve kültürel zemine oturmayan bu türden siyasî tahrik ve girişimlerin amacı bellidir. En azından, sorunun gerçek sebebinin tespiti ve çözüm üretimi değildir amaç. Bunu görmek bile önemlidir.

Öyleyse, başta devlet olmak üzere, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve ekonomik/ticari girişimciler terörün elindeki tüm kozları alacak şekilde kendi alanlarında çalışmalar yapmak zorundadır.  Açık yüreklilikle gerçekleştirilecek çalışmalar, istismarı temelden sarsacaktır.

Herkes için gereklidir selim bir kalp. İçten hesaplı çıkar siyasetinin kökünü kazıyacak olan budur.

Prof. Dr. İbrahim S.Canbolat - Haber 7

icanbol@hotmail.com

YORUMLAR 4
  • ertan korkmaz 13 yıl önce Şikayet Et
    ipte sallamalı .... hemen hemen bitti denen terör bugün yeniden hortladı ve insanlarımızın hayatını karartıyorsa(askerlerin öldürülmesi,sivil vatandaşın ölme ve yaralanması)bir yerde yanlışlık vardır.bu adını birkaç kez değiştirmiş olan açılımdan dolayı değilmidir?sen vatanın bağımsızlığına ,toprağın bütünlüğüne ,halkların kardeşliğine silah uzatacaksın sonrada daha fazla hak için meclis açılımlara devam edecek.yok böyle yağma.yakaladığınız en büyük liderinden başlayarak ipin ucunda sallayacaksın ki bu topraklar için canını çanakkale'de ve diğer cepheler de vererek şahadet şerbeti içenlere vefa ve minnet borcumuzu ödeyelim de onlar da boşa ölmemiş olsunlar.
    Cevapla
  • İsmetlim 13 yıl önce Şikayet Et
    ......"samimiyet,dürüstlük ve selim kalp" ile donanımlı olmak. ...müslümanların duası ve c.allah'ın yardımıyla inşallah türkiye kendi içinde ve bölgesindeki badireyi en kısa sürede atlatır.
    Cevapla
  • İsmetlim 13 yıl önce Şikayet Et
    "samimiyet,dürüstlük ve selim kalp" ile donanımlı olmak. peygamberimizin ,nazil olduğunda "beni ihtiyarlattı" dediği “emrolunduğun şekilde dosdoğru ol” mealindeki ayet fertlerin,toplumun ve de özellikle idare edenlerin gereğini yapmakla mükellef oldukları bir çağrı ve emirdir.burada iran ve idarecilerinin kulağı çınlasın.başbakanımız da tam buna işaret ederek iran'ın hesaba çekilmeden önce kendilerini hesaba çekip doğruyu yakalamalarını istemiştir.yazıda vurgu yapılan "samimiyet,dürüstlük ve selim kalp" ile donanımlı idarecilerimiz,bütün bu fesatlıkları,hain plan ve entrikaları inşallah etkisiz hale getireceklerdir.ama bu kolay bir mesele de değildir.yazıda bir başka dikkat çekilen önemli konuda, devletin ve tüm kurumların üzerine düşeni yaparak pkk 'nın ve uzantılarının elindeki istismarı etkisiz hale getirmeleridir.
    Cevapla
  • kenan elli 13 yıl önce Şikayet Et
    sorun, pkk belasından fayda uman abd ve batı... pkk belası, salt türkiye yönetiminin, samimi, selim kalbi haiz iyi bir siyaset ile çözebileceği bir konu mu sadece? evet çözüm, riyakar sözler ve salt silahla da mümkün olmuyor.. . bununla birlikte başbakan erdoğan'ın bu belayı def etmek adına samimi ve çözüme odaklı yaklaşımı da bir noktaya kadar gidebiliyor.. başta abd ve batı politikalarının bir ürünü pkk belası'nın def' i için yine o tarafların katkı verme konumuna gelmiş olmaları gerekmekte. tablo bunu gösteriyor. bununla birlikte dua hükmünde olma adına samimi, selim kalbi haiz iyi bir siyasete de devam..
    Cevapla