Erdoğan konuştuğu gibi mi düşünüyor?
Sezai Karakoç'un Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine başlıklı muhteşem şiirinden seçtiği mısralarla söze başlayan Tayyip Erdoğan, sadece biçimsel olarak kendisinden beklenebilen bir davranış sergilemenin ötesinde, gerçekçi bir iş yapıyordu.
Üst düzeyde çok sayıda yabancı konuğun huzurunda, içeriye olduğu kadar dışarıya da bazı mesajlar verilmeliydi. Bunun için hem şiirden hem de ülkenin tarihî/kültürel birikim ve deneyiminden yararlanılmıştır. Türkiye ve çevresi ile ilgili gerçekliğe uygun, kamuoyu beklentisini de karşılayan bir siyasetçi konuşması ancak böyle olabilirdi.
Kaldı ki, bu, öteden beri bilinen Recep Tayyip Erdoğan tarzı idi. Seçmenler nezdinde kabul görüyordu. Yine de bu tarz konuşmayı, bu dili, insanı tedirgin edici “hamâsî sözler” olarak görüp “acaba konuşmacı bir şey mi gizlemeye çalışıyor” diye kuşkulananlar ve bu dili eleştirenler olabilir. Nitekim bu anlamda yazılar da çıkmıştır gazetelerde.
Oysa şiir, yeri geldiğinde, en uygun sözün en etkili kullanımı sayılır. O, Necip Fazıl Kısakürek'in deyişiyle, “tehassüs edasında gizli fikir”dir. Octavio Paz'a göre ise, (şiir) sözün “ete ve cana bürünmüş” halidir. Hele de bu Sezai Karakoç şiiri ise…
Şimdi, önce, sözü edilen şiiri bir kez daha anımsatıp sonra da bunun yukarıda ifade edilen gerçeklik çerçevesinde ne anlama gelebileceğini açıklamaya çalışalım.
“Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine
………………..
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
Yoktan da vardan da öte bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili”.
Şiirin çağrıştırdığı anlam ve etkiyi burada birbiriyle ilişkili üç ayrı gelişme (gerçeklik) bağlamında şöyle ifade edebiliriz:1.Tayyip Erdoğan'ın şiir okuduğu için mahkûm edilip kendisine siyaset yasağı getirilmiş olması.2.Ama buna rağmen AK Parti deneyimi ile başlayan on bir yıllık başarılı iktidar dönemi. 3. Ortadoğu coğrafyasında hâlen devam etmekte olan sancılı dönüşüm.
Bu gerçeklikler siyasetçinin dilini, hitap üslubunu bir anlamda belirleyen veri hükmündedir. Kuşkusuz herkes aynı dili kullanmak durumunda değildir. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın “İmam-Hatipli yıllarından tevârüs ederek bugünlere kadar getirdiği ve pek sevdiği hamâsî diskurla konuşuyor, hisleniyor, kalabalığın duygularına hitab ediyor” olması, siyaseten O'nun kazanç hanesine yazılacak bir yeteneğidir.
A. Turan Alkan'a göre,“hamâset, gizlenen sıkıntıların habercisidir biraz...” Doğru olabilir. İşte belki de asıl bundan dolayı, o sıkıntıları yaşayan toplumda insanların duygu ve düşünce dünyalarına iskelet gibi kuru sözle değil, sözün ete ve cana bürünmüşü sayılan şiirle ulaşmak mümkün olabilir. Bu anlamda şiir bir duygusallığın ifadesi değildir, bireysel düşünce ve algının en samimi ve yalın ifade biçimidir. Karşınızdaki insanla/toplumla doğrudan bağ ve iletişim tesis etmeye de elverişli bir araçtır.
Konuşmasında medeniyet ve diriliş vurgusu yapan Tayyip Erdoğan, Sezai Karakoç'un yalnızca şiirini ödünç almış olmuyor, aynı zamanda O'nun fikrî düzeyde bir takipçisi olduğunu kendince ortaya koyuyor.
“Medeniyet, Alparslan, Selahattin Eyyubî “ gibi kavram ve değerlere atıfta bulunulan böyle bir konuşmayı dinleyen biri, örneğin Zaman'da yazan A.Turan Alkan'ın yaptığı gibi, bunu “hamâsî dozajı yoğunlaştırılmış sözler” olarak değerlendirip eleştirebilir. Normaldir. Ardından da, “yoksa o hakikaten konuştuğu gibi düşünen biri midir?" diye sorabilir kendi kendine.
Söz konusu kişi Tayyip Erdoğan ise, şiirli sözle kendini ifade etmeye çalışmanın bedelini en iyi bileceklerden biri var demektir karşımızda. Dolayısıyla, samimiyet sorgusu gereksizdir. İlk gençlik yıllarından itibaren şiirle hitabet O'nun tarzı olmuştur. Halk da benimsemiştir bunu.
Bir siyasetçinin bu tarzı terk etmesi beklenemez, siyaseten de yanlış olur böyle bir şey. Çünkü O'nu şimdi ulaştığı konuma getiren bu kendine özgü tarzıdır. Tabii ki başka koşullar da etkilidir, ama asıl başarı unsuru buradadır.
Nasıl ki Orhan Veli'yi o havalar mahvetmiştir, o havalarda âşık olmuş, o havalarda işi asmıştır; Tayyip Erdoğan da şiir yüzünden hapse girmiş, siyaset yasağına maruz kalmış, ama sonunda siyasette pek ulaşılamayacak derecede başarılar elde etmiş, en önemlisi halkın desteğini sürekli olarak arkasında bulmuştur. Bu durumun, ülkedeki sosyolojik doku analiziyle birlikte, siyaset bilimi açısından iyi incelenmesi, Türkiye için olduğu kadar, diğer bazı ülkeler için (özellikle çevremizdeki Müslüman ülkeler için) de geleceğe yönelik yararlı bir araştırma olur.
Konuşmanın başlangıcında şiirle dile getirilen sözleri bir anlamda geçmişe yönelik anımsatma ve Yaradan'a teşekkür (hamd) ifadesi olarak düşünebiliriz. Dünyada bir şeylerden yoksun ya da varlıklı olmanın önemsizliğini, bütün bunların ötesinde Var Olan'ı bilmenin ise insan için yeterli olduğunu anlatan Karakoç'un "yoktan da vardan da öte bir Var vardır" mısraı bilinçli bir tevekkül çağrısı sayılır.
"Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır/Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır/Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır" dizeleri ise sözü edilen tevekkülün amaçsız bir teslimiyet olmadığını, doğru bilinen yolda kararlı biçimde ve sebatla yürümenin, mücadelenin gerekliliğini anlatır. Siyaset yapması yasaklanan Erdoğan'ın meşru yollardan bu yasağı aşarak, ulusal ve uluslararası düzeyde uzun soluklu ve başarılı bir siyaset grafiği çizmiş olması, bu gerekliliğe uygun bir davranış sergilendiğini gösterir. Burada güçlü bir inanç vardır.
Siyasî ihtiras yok mu?
Bu adam melek değil ki... İnsan. Hem de siyasetçi.
Prof. Dr. İbrahim S. Canbolat - Haber 7
@icanbol
-
kenan elli 13 yıl önce Şikayet Etbaşbakanın yeni yeni düşündüğü gibi konuşmaya başlaması daha umut veriyor... başbakan ötedenberi hep konuştuğu gibi düşünüyor bence. ancak yeni yeni düşündüğü gibi konuşmaya başladı sanki.. belirli set' lerden bir arınmışlık işareti olabilir bu hal. başbakanın şiir lezzet tartışılmaz. yer yer hamasi vurgular olsada bu onun, o konu ile ilgili bezenmişliğinden kaynaklanır. son dönemdeki önceki döneme göre farklı çıkışları çok yerinde ve geleceği şekillendirmede doğru adımlar..Beğen
-
kenan elli 13 yıl önce Şikayet Etbaşbakanın yeni yeni düşündüğü gibi konuşmaya başlaması daha umut veriyor... başbakan ötedenberi hep konuştuğu gibi düşünüyor bence. ancak yeni yeni düşündüğü gibi konuşmaya başladı sanki.. belirli set' lerden bir arınmışlık işareti olabilir bu hal. başbakanın şiir lezzet tartışılmaz. yer yer hamasi vurgular olsada bu onun, o konu ile ilgili bezenmişliğinden kaynaklanır. son dönemdeki önceki döneme göre farklı çıkışları çok yerinde ve geleceği şekillendirmede doğru adımlar..Beğen
-
Mehmet Ciranoğlu 13 yıl önce Şikayet Etben katılmıyorum... değerli hocam ve değerli ismetlim, beğenerek ve katılarak okuduğum a. turan alkan'ın yazısını bu yazıyı okuduktan sonra tekrar okudum ve maalesef sizinle aynı noktaya gelemedim. bence öncelikle konuyu sadece şiire hapsetmişsiniz ancak a. turan alkan şiiri değil konuşmanın tamamına hakim olan muhteviyatı değerlendiriyor/eleştiriyor. ikincisi tepki verdiğiniz kadar yüksek şiddette bir eleştiri de değil, gerekçelerini ve doğruluk payını kabul ederek yapıyor eleştirisini. son olarak da, bir vatandaş olarak a. turan alkan'ın yazısını ilk okuduğumda "tam da içimdeki duyguyu dile getirmiş" diyerek tepki vermiştim yani o konuşmanın tamamından ben de aynı iç gıcıklayıcı duyguyu almıştım. saygılarımla..Beğen Toplam 1 beğeni
-
İsmetlim 13 yıl önce Şikayet Etşiir ve başbakan. şiir ve başbakan.harika bir bütünlük.şiir başbakanın dilinde bir başka şekle bürünüyor,bir başka güzelleşiyor.yazının muhtevasına bakıldığında;şiirin ,yazarın da ilgi alanıına girdiği anlaşılıyor.ben de başbakanın içinden gelerek,dizelerdeki anlamları adeta yaşayarak okuduğuna inanıyorum.başbakanı "hamasi" yakıştırmasıyla eleştirenler hazımsızlıklarını ortaya koyarak,başbakanın başarısını gölgelemeye çalışıyorlar.evet yazı her yönüyle şiir ve başbakan ilişkisni çok güzel ortaya koymaktadır.Beğen Toplam 1 beğeni