Kaç noktadan geçer doğru?
Bunu doğruluğundan emin olduğumuz bir bilgi olarak paylaşır, hatta kimi zaman kendi doğrumuzun ispatı için kullanırız.
İki noktadan bir doğru geçer. Evet, doğru. Ama bu doğrunun varlığı aynı zamanda iki noktanın varlığını da zorunlu kılıyor. Farklı yerlerde iki ayrı noktadan geçmeyen bir doğru düşünülemez.
İki boyutlu gerçek
Şimdi hangisi önceliklidir? İki nokta mı, bir doğru mu? Yoksa her ikisi birden mi? Eğer “işin başı doğruluk” diyorsanız, “doğru” olmanın koşullarını da kabul etmek durumundasınız. Doğruluk, yani gerçek, kendi doğası itibariyle, bir tek noktadan ibaret değildir. Gerçek bazen acı olabiliyor, bu da onun ben-merkezli ve öteki taraf olmak üzere iki boyutlu olduğuna işaret eder. Ben-merkezli tarafın beklentilerini karşılamayan gerçek oraya acı verirken, öteki taraf aynı acıyı duymaz/duymayabilir.
Konunun teknik, daha doğrusu teorik kısmı böyle. Bir de insanî ve toplumsal yanı var. Acaba burada kaç noktadan geçer (yukarıdaki anlamda bir) doğru? Bir tek nokta-i nazardan (bakış noktasından ya da bakış açısından) hareketle ulaşılabilir mi doğruya?
Örneğin Diyarbakır Emniyet Müdürü'nün dağda ölen teröristlerle ilgili sözleri: ”Dağda ölen teröristlere ağlamayan insan değildir…” Ve bunun ülke siyasetinde yol açtığı tartışmalar…
Burada kaç doğru var? Bir bakalım.
Bir yanda Emniyet Müdürü'nün söylediklerini takdirle karşılayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, diğer yanda aynı sözleri şiddetle eleştiren Başbakan Tayyip Erdoğan ve öteki siyasetçiler (Devlet Bahçeli ve Kemal Kılıçdaroğlu).
BDP'lilere göre ise o sözlerin hiçbir anlamı yok. Onlar için Emniyet Müdürünün ne dediği değil, nereye bağlı olduğu önemli. Asıl olması gereken, BDP'li Belediye Başkanı'na bağlı bir Emniyet Müdürü'dür, öyle biri olsun da ne söylerse söylesin. Devletin memuru olan birinin sözlerine itibar edilmez.
Böyle bir denklemde BDP ne derecede ciddiye alınabilir? Bunu geçelim.
Bülent Arınç, daha sonra, “ben gönlümden geçeni söyledim” dedi. Bu, Bülent Arınç'ın doğrusudur. Bu türden doğrular yüzünden çoğu zaman başına iş açtığını da kabul ediyor Bülent Arınç. Demek ki bu bilinçli bir tercihtir. Gönül sesine kulak verme işidir. O'na “sen doğrularını terk etmelisin” demeye kimin hakkı olabilir?
Başbakan Erdoğan, “çocuklarımızı öldüren teröriste ağlamayız” derken haksız mı? Devleti yönetme konumunda olan biri elbette dağda ölen teröriste ağıt yakmaz. Yüreği yansa bile ağlamaz. Devlet ağlama makamı değil, sorunlara çözüm bulma ve siyasî erki uygulama makamıdır.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun “insanî görünümlü bölücü bir söylem” ifadesi, ölen teröristlere yönelik sözlerin sonuçları açısından bakıldığında, doğrudur. Burada sözün iyiliği/insancıllığı ya da kötülüğü değil, doğurduğu sonuç gündem oluşturuyor.
Emniyet Müdürü Recep Güven, görev bölgesinde güvenliği sağlamakla yükümlü bir devlet görevlisi olarak, kendisinden beklenmeyen fikir beyanında bulunup bunu da amacını aşan sözlerle ifade ettiği için eleştirilere maruz kalmıştır. Belki de yüreğinde duyduğu acı onu böyle bir davranışa yöneltmiştir.
Ama her ne olursa olsun, sonuçta hem kendisi dile getirdiği sorunla ilgili duyarlılığı yüzünden siyasetin hışmına uğradı, hem de ülkede yeni bir gerginliğe sebep oldu. Emniyet Müdürü'nün ülke sorunlarına ilişkin sosyolojik ve siyasî çözümleme girişiminde bulunmaya çalışmasını eleştirerek, bu kişiyi kendi aslî görevini yapmaya çağıran siyasetçiler bizce de haklıdır. Nitekim “ölen teröriste ağlamayan insan değildir” vecizesi (?) ülke gündemine düştükten bir gün sonra aynı kentte (Diyarbakır) bu teröristlerden bazılarının okul yakmaya kalkışması da göstermiştir ki, bu aşamada o sözlerin terörü yatıştırıcı/önleyici etkisi olmamaktadır.
Bütün bu gelişmelerden sonra da Emniyet Müdürü'nün, belki yüreğinin sesini dinleyerek, “bu çocukları öğretmenlerini yakabilecek kadar kinlendirenlerden nefret ediyorum, buna ağlıyorum” tarzındaki sözlerle teröristler için merhamet göstermesi, kendince doğru olabilir. Bunun üzerinde durulup araştırılması gerekebilir, ama o esnada değil. Bunu yapacak olan, sıcak terörle mücadele görevini yürüten güvenlik güçleri değildir.
İsyandaki insanî refleks
Ama buna rağmen, Emniyet Müdürü'nün isyanındaki insanî refleksi göz ardı etmek doğru olmaz. O (isyan) da aslında bu ülke gerçekliğini yansıtan zımni bir durum tespiti sayılır. Bu noktadan bakıldığında, doğrudur.
Doğru olmayan, bir güvenlik görevlisinin (başka yetkililerin zamanında yerine getirmesi gereken ama ihmal edilen bir göreve göndermede bulunarak) üzerine vazife olmayan (!) bir işe soyunmasıdır.
Peki, üzerine vazife olan işleri yapmayanlara ne demeli? Üstelik bunlar en fazla güven duyulan, güven duyulması gereken kurum ve makamlarda görevli iseler?
Birisi açık yüreklilikle bir ihmale ya da fesatçılığa isyan eden sözlerinden dolayı siyasetçilerden dayak yiyor, kimileri de yerine getirmeyeceği sözlerle insanların iş düzenini bozuyor. Kendilerine güvenerek üçüncü şahıslara bir konuda söz veren kişiyi yalancı durumuna sokuyor…
Hangisi doğru, hangisi yanlış bunun?
Doğrunun iki dayanağı var. Yanlış ve yalancı sözün var mı bir dayanağı? Acaba bu konuda Diyanet bir fetva verebilir mi?
Prof. Dr. İbrahim S.Canbolat - Haber 7
icanbol@hotmail.com
-
mehmet nacar 13 yıl önce Şikayet Ether makamın bir söylenecek sözü vardır. belli kademelerde görev yapan devlet görevlilerinin sözlerini ifade ederken çok dikkatli olmaları gerekir.hele bu kişi emniyet müdürüyse sözlerine çok daha fazla dikkat etmeli,duygusallığa çok fazla yer vermemelidir.bu açıdan hocamızın tesbitleri çok önemli.söylenecek sözlerin nereye varacağını çok iyi düşünmek gerekir.hani denir ya "her doğru her yerde söylenmez." diye.Beğen Toplam 1 beğeni
-
İbrahim Dursun 13 yıl önce Şikayet Etnokta..doğru..düzlem ve satıh üzerine bir değerlendirme..-1. iki noktadan bir doğru geçtiği doğru.yalnız doğrular,bir düzleme oturtulmazsa/uyum sağlamazsa, muallakta kalır.fazla bir şey ifade etmez.ya da deler geçer.yara açar.sancı başlar.mevcut durum bu.eğer doğrularınız gerçekten doğruysa önemli olan /esas beceri, o doğruyu düzleme uydurmaktır.düzlem; bütün satıh ve türkiye dir..beceri, bildiğiniz doğruları o düzleme/mevcut satıha uydurmaktır.sorun şu:eldeki doğruları mevcut satıha uyduramamak..sancı burada..1-ya bidiğiniz doğrulardan(ki aslında yanlıştırlar) vazgeçeceksiniz..2- ya gerçek doğruları tesbit edeceksiniz..3-ya da eldeki eğri/büğrü satıhı daha düzgün bir düzlem haline getireceksiniz.eldeki gerçek doğru, bütün asırlarda doğru olan solmaz pörsümez yenidir.kuran.doğru satıh ise bölgedeki müslüman halkın yaşadığı yer.o zaman elinizdeki doğru bildiklerinizi ,tekrar gözden geçiriniz!ki,satıha uyum sağlasın!..vesselamBeğen Toplam 2 beğeni
-
İsmetlim 13 yıl önce Şikayet Eteğri-büğrü yanlış oluverir. başbakanın da ifade ettiği gibi;herkes üzerine vazife olanı yapmalıdır.bulunduğunuz nokta ile bir başkasının bulunduğu nokta arasında bir doğruyu elde edebilmek bazan mümkün olamıyabiliyor.çünkü o iki nokta arasında başka noktalar da beliriverince o zaman doğru yerine zikzaklı bir doğru ortaya çıkar.o da bizim bahsettiğimiz doğru olmaz.olsa olsa eğri-büğrü yanlış olur.hocamızın tespitlerine katılmamak mümkün mü?hele doğruluğu ve güveni hep tavsiye edenlerin gereğini yapmamaları tümden eğri-büğrü yanlıştır.Beğen Toplam 3 beğeni
-
kenan elli 13 yıl önce Şikayet Ethakikat tekdir. başta diyanet herkes hakikatten sapmamalı.. doğru -hakikat- tekdir bununla birlikte herkesin doğrusu kendinedir. insanın birikimi beslendiği kaynak, inancı ile kültürel ve yaşam altyapısı kendi doğrusuna referans oluşturur. bir konuya bakışta, o bakışın nereden ve hangi açıdan bakıldığında farklı doğru algılamaları oluşabilir. yazıya konu vaka ve bu vaka ile ilgili yapılan dillendirmeler yazıda değerli tesbitllerle ortaya konulmuş. vaka'ya bu açıdan bakmakta fayda var. camilerdeki kürsüler, çeşitli yayınlar ve diyanet kanalı ile aldığımız öğreti, yanlış ve yalancı söze fetva verilmezliği gösteriyor. ilmi ile amel etmeyi tavsiye eden diyanet başka ne diyebilir ki..Beğen Toplam 1 beğeni
-
Mehmet Ciranoğlu 13 yıl önce Şikayet Etsebep ve sonuç noktalarından geçen bir doğru... bu söylemin sebebi de sonucu da birer nokta ve bu noktalardan geçen bir doğrudan bahsediyoruz.. sebep kendince insani olabilir ancak yersiz ve haddini aşan bir durumdur, sonuçsa zaten ortada, gönlünü almak istediği kitleden gelen tepki herkesçe malum ve o söylemi duyunca müdürün temsil ettiği teşkilatın vermiş olduğu bir şehidin ailesinin gönlündeki tepki de (en azından tarafımca) malum. fazla söze gerek yok, tespitleriniz gayet yerinde sayın hocam, psikolog, sosyolog, siyasetçi, köşe yazarı vs. değil ki bu adam..Beğen Toplam 1 beğeni