Prof. İbrahim S. Canbolat
Prof. İbrahim S. Canbolat
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

İktidar ile efkâr zor olur

GİRİŞ 27.12.2012 GÜNCELLEME 27.12.2012 YAZARLAR

Bu, gözlemle tanık oluyoruz ki, iki farklı tarzda gerçekleşmektedir. Birincisi, kendi özgörüşünü (fikrini) ifade etmek; ikincisi ise, ne yazık ki, bir başkasının ya da otoritenin görüşünü dile getirmek şeklindedir.

Biz burada ikinci tarzı yok sayarak (yok saymak da mümkün değil, bir kenara bırakarak),  yazarın kendi fikrini ifade ettiği varsayımıyla ve öyle olması gerektiğini düşünerek, zor bir konu üzerinde düşüncemizi açıklamak istiyoruz.

Bu iş, daha yazıya konu seçiminde zorluğunu gösterir, ama o ölçüde de yazının özgün bir fikir üretimi olmasını sağlar. Burada amaç, çok okunurluk ya da belirli çevreler tarafından taltif edilmek değildir. Hakkaniyete uygun bir değerlendirme yapmaktır.

Önce efkârdan başlayalım. Efkâr, fikir kelimesinin çoğuludur; düşünceler, fikirler anlamında kullanılabilir. Olumsuz anlamda da, olumlu anlamda da bahsedilebilir. Örneğin efkâr-ı garîbe  (garip, tuhaf düşünceler/fikirler) ya da efkâr-ı bâtıla (batıl, boş düşünceler) olarak ifade edilebileceği gibi, efkâr-ı umumiye (halkın görüşü) şeklinde de gündeme gelebilir.

Bir de tasa, keder anlamında kullanılan efkâr vardır. Efkâr basmak, efkâr dağıtmak… Fikir yoğunluğundandır aslında bunlar da. Bazen hasrettendir. “Efkârlıyım buğulu gecelerde sensiz” dizelerinde olduğu gibi.

Ama esas köken, fikir yani düşüncedir. Bu bir gelecek düşüncesi (fikri ferda ) olabileceği gibi, hâlin gözlemlenmesiyle oluşan eleştirel ya da yapıcı ve üretken bir fikir de olabilir. Yalnız, burada efkâr (fikirler) ile efkar (yani yoksul, fakru zaruret içinde) kavramlarını birbiriyle karıştırmamak lâzım.

İnsan fikirden yoksun olduğu zaman, onun efkârı (kaygı ve tasası) bir fakirlik olarak çullanır üzerine. Efkara dönüşür. Otoriteye mutlak itaat durumunda da görülür bu. Fikir üretmek yerine, fikirden/düşünceden nasipsiz olmak… Ama sadece bundan ibaret değildir fikirden nasipsizlik. Bir konuya muhalifliğini şiddet kullanarak ortaya koymak da, düşünce yoksunluğu anlamına gelir.

Fikirsiz ve sorgusuz bir mutlak itaat ne ise, herhangi bir tercihe karşı fikirsiz ve sorgusuz şiddet kullanımı da odur. Her ikisinin de üniversitede yeri yoktur. Bilim bir siyasî otoriteye itaati kaldıramaz, o özgür araştırma ortamlarında gelişir.

Ama diğer yandan, salt tepkisel şiddet davranışı da öldürür bilimi. Bilim, gerçeğin araştırılmasına yönelik düşünsel ve ilkesel bir duruşu ifade eder. Kendine özgü yöntemleri vardır.

Göktürk 2 uydusunun uzaya gönderilmesi sırasında ODTÜ'de meydana gelen olaylar ve bunun akabinde ortaya çıkan tartışmalar, yukarıdaki anlamda düşünüldüğünde, gerçek zeminin dışına kayan bir görünüm arzediyor.

Bir kere oradaki şiddet gösterilerinin üniversite öğrenciliği ile bir ilgisinin olmadığı bilinmelidir. Bu hem gösterinin o anki tarzı itibariyle, hem de daha önce başka üniversitelerde tertiplenen planın devamı olması yönüyle, ama her şeyden önce de fikir yoksunluğuyla, kendini belli etmiştir. Karşı çıkılan bir hükümet politikası ya da eylemi söz konusu değildir. Uzaya uydu gönderilmesinin insanlara, barışa ve çevreye bir zararı yoktur; aksine, birçok bakımdan Türkiye'nin yararınadır. Normal koşullarda böyle bir gelişmeye itirazı anlamlı olmaz üniversite öğrencisinin.

Burada başka bir faktör var devrede. Üniversite ise belirli çevrelerce kullanılarak, öğrencilerin ve belki de öğretim üyelerinin eleştirel duruşlarından yararlanılmak amaçlanmıştır. Asıl hedef, ülkede istikrarın bozulmasıdır. Büyük çoğunluğu oluşturan üniversite öğrencilerini ve öğretim üyelerini haksız bir eleştirinin muhatabı kılmak doğru olmaz.

Başbakan Erdoğan'ın, ODTÜ olayı ile ilgili olarak, profesörler ve doçentler hakkında söylediği sözlerin, kastı aşan itham niteliğinde olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'nin aslında büyük bir kazanımı olarak görülebilecek bir gelişmeye karşı öyle şiddetli ve bozguncu bir tepki gösterilmesine tahammül edememiştir. Kendince haklıdır. Ama olayın hem kendisine hem de ülkeye karşı bir komplo olduğu, normal bir öğrenci protestosu olmadığı biliniyor artık.

Kısacası, iktidar ile efkâr zor oluyor. Hem iktidar hem de bilim ve düşünce çevreleri için geçerlidir bu. Efkârı çoğul olarak fikirler, tekil anlamda ise tasa/üzüntü olarak düşünebiliriz. En iyisi, muktedir ve aynı anda efkârlı olmayı sağlayabilmektir belki.

 

Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye öğüdü bugün bize de fikir verebilir:


Geçimsizlik, çatışma, anlaşmazlıklar bize,

İnsanlara adaletli davranmak sanadır.


Prof. Dr. İbrahim S. Canbolat - Haber 7

icanbol@hotmail.com

twitter/icanbol

YORUMLAR 5
  • mehmet nacar 12 yıl önce Şikayet Et
    sağduyu lazım. üniversite, ilmi araştırmaların yapıldığı,özgür düşüncenin hakim olması gereken yerlerdir.hepimizin göğsünü kabartan bir gelişme karşısında yapılan protestolar utanç vericidir.fakat bunu bütün üniversiteye mal etmek de haksızlık olur.bu işin bir provakasyon olduğu açıktır.bundan dolayı da amacına ulaşamamıştır.onun için herkese sağduyu lazım.
    Cevapla
  • Mehmet Ciranoğlu 12 yıl önce Şikayet Et
    noktayı koymuşsunuz zaten hocam... geçimsizlik, çatışma, anlaşmazlıklar bize, insanlara adaletli davranmak sanadır.(nokta)
    Cevapla
  • İsmetlim 12 yıl önce Şikayet Et
    başbakan haklı bir çıkış yapmıştır.. bir ülkenin milletçe sevinebileceği anlar kolay kazanılmıyor.böyle bir anda odtü'de yapılan protestoların maksatlı ve bir komplo olduğu biliniyor.başbakan da bilerek ve sert bir şekilde olayı analiz etmiştir.iyi de olmuştur.olayları çıkaranları savunmak adına gerek odtü,gerekse diğer cenahlar sanki çıkan olayları bir şekilde haklı bularak başbakan aleyhine gündem oluşturmaya çalışmışlardır.bunun için diyorum başbakanın sert beyanatları zamanında ve yerinde olmuştur.yoksa 80'li yıllarda yaşanan önü alınamayacak öğrenci hareketleri adı altında kargaşalıklar yaşanabilirdi.yapılmak istenen de buydu.ama gerektiğinde şeyh edebali'nin osman gazi'ye öğüdünü hatırlayan,gerektiğinde de,entrika ve komploları boşa çıkaran bir başbakanımız var.ALLAH ona hayırlı ömür versin.
    Cevapla
  • kenan elli 12 yıl önce Şikayet Et
    odtüdeki göktürk uydu fırlatımı, tam bir iktidar ile efkar buluşması. dışarıdaki tablo ise bu buluşmayı hazmetmeme... odtü'deki büyük oyun, ülkede yeniden öğrenci olayları kisvesi ile, 80 öncesi kaos ve bunun altında kalacak bir hükümet oluşturma çabasından başka birşey değil. öğretim üyesi olarak doçent yada prof. kariyerine sahip olmak mutlak vatan-millet kaygısı ve mutlak ilim adamlığı garantisi vermiyor. örnekleri izleniyor açık açık. odtü'de bilimsel temelli ve öylesine gurur duyulması gereken bir anda, odtü'nün prof ve doçent yöneticilerinin buna çanak tutmalarını tüm millet ibretle ve acı ile izledi. bilimsel ve iyilik temelli bir anlayışa sahip üniversitede böylesi görüntüler olmaz. olsa olsa dışarıdan sızmalar ile olur. üniversite yönetimleri de bu sızmalara göz yummamalı, çanak tutmamalı.öğrencilerini ve üniversitelerini terör boyutuna varan görüntüden korumalı.
    Cevapla
  • ertan korkmaz 12 yıl önce Şikayet Et
    fikri firar'da. odtü ile başlayıp devam eden öğrenci olaylarıyla, başbakanın rektörler için söyledikleri ve rektörlerin iki kısıma ayrılmış gibi açıklamalarda bulunmaları ''fikri firar''dan başka şey değildir.eğer göktürk 2 'nin uzaya fırlatılmasına sn.cumhurbaşkanı'da davet edilmiş olsaydı bu kadar gündemi kurcalayan olaylar zannımca olmazdı.bu güzel olay politize edilmiştir bütün yönleriyle.
    Cevapla