Prof. İbrahim S. Canbolat
Prof. İbrahim S. Canbolat
HABER7 YAZARI
TÜM YAZILARI

Sevgilinin günü değil, aşkı olur

GİRİŞ 14.02.2013 GÜNCELLEME 14.02.2013 YAZARLAR

Geçen yıl bu konulara değindiğimiz için, tekrardan kaçınmayı yeğliyoruz. Dileyen o yazıları okuyabilir. 

Bugün yapmak istediğimiz, kalbin sesine aracılık etmektir. Ama önce duymak, duyumsamak zorundayız o sesi. Kalbin sesini duymadan, o sesle kendinden geçmeden onu yorumlayıp anlatmak kabil değil çünkü. Sevilenin her hissedilişinde, adının her anılmasında titreyen bir kalpte sevgilinin aşkı gizlidir, günü değil. 

Sevgililer gönülde yaşar,  pazarlarda değil 

Sevgililer günü değil, aşkı olur. Bir gün için mi sever kalp yalnızca? Aşk olsun! Gün değil, aşk olsun. Bunu ister gönül. Seven kalbe yetmez bir gün ya da günler. Sevgili bir güne sığmaz. Bitimsiz bir aşk yaşatır ancak onu gönülde. Sevgililer gönüllerde yaşar, ticarî günlerde ve pazarlarda değil. 

Ne ki, bunları söylemek de kalbe düşmez. O, konuşmayı değil, duyumsamayı bilir ve titremeyi bir de. Adını duydu mu sevgilinin, titrer. En gerçek Sevgilinin adını duydu mu, titrer O'na içtenlikle bağlanıp inanan kişinin kalbi. Her nerede ve her ne günde olursa olsun… Sevgiliyi düşündü mü ürperir sevenin kalbi. 

Aşktır işte o. Zamandan ve mekândan bağımsız bir bağlılıkla seveni sevdiğine yönelten aşktır. Hangi günle sınırlayabilirsiniz bu aşkı? Günler, ticarî pazarlar dar gelir aşka. Sevgiyi böylesi pazarlara indirgediği ölçüde, aşktan kopmuş olur etiket sevgilileri. Sevmekten de. 

14 Şubat'ın kendine özgü bir gerçekliği vardır kuşkusuz. Bunu tarih ve kültür bağlamında değerlendirmek mümkündür. Oradan birey ve toplum için bazı çıkarsamalarda bulunmak da söz konusu olabilir. Bunlar farklı durumlardır. Bir toplumun kültürel ve beşerî izlerini yansıtır. Ona saygı duyabiliriz, hepsi bu kadar.

Aşk yanılgısı 

Gel gör ki, sermaye oyunlarının her türlü dalaverelerine alet edilmiş bir sevgi(li)  piyasasına çekiliyor/itiliyor bugün insan. Aşk ve âşık olmak denildiğinde de, genellikle, ilk akla gelen bu oluyor. Oysa bu bir yanılgıdır. 

En gerçek sevgilinin gönüldeki sevgili olduğunu idrak edemediğimiz takdirde, böylesi yanılgılar kaçınılmaz olur. Ya da genel kamuoyu beklentisi ve algısı esas alındığı zaman.  Lise yıllarında yaşadığımız bir örnekle şöyle açıklamak mümkün bunu: Millî Güvenlik dersinde hoca bir gün bu satırların yazarına yaklaşarak, "ne o, âşık mısın?" diye seslenmişti. Anlık bir refleksle, "hayır, hocam" gibi bir karşılık verildiğine tanık olan hoca (Yüzbaşı A. Ç.) şöyle demişti: "Niye? Hepimiz Allah'a âşık değil miyiz ?" 

Doğru söylüyordu hoca. Ama bu herkes için geçerli olmayabilirdi, çünkü o bir algılama ve düşünme işiydi. O anda daha çocuk sayılacak yaştaki birinin soruya tepkisi, kamuoyundaki genel yargıyla uyumluydu. Hocanın yaklaşımı ise en ideal düzeyde bir aşk tanımını ifade ediyordu.   Ne büyük bir şeydi bu! Ne yüce bir sadakat duygusu ve ne samimi bir bağlılıktı! 

Aşk… Ah, aşk! Ne de çok kullanılıyor şimdilerde olur olmaz… Ne çok istismar ediliyor… "Aşkım, aşkım" bayağılıklarıyla nelere alet ediliyor… 

"Yalım yalım aşk hasretiyle, ölüme/giden pürhayatı övmek isterim ben"  diyenler nerde bugün? Ve yüce vuslatlara yönelten arzunun kaynağı (aşk) nerede? 

 Sevgilinin günü olmaz, aşkı olur. "Aşk olsun her şeyden önce/bizim şarkımız, biz şarkı söyleyince" diyen dillere ne oldu? O aşk, gönüldeki aşktı. 

"Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzarım"… Evet, ne kadar içten söylemiş Mehmet Akif! Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzarım.

 Aşk çeşmesinde gönül yıkamak 

"Ey, sevgili" diye başlayan sözleri tekrar etmenin yeri değil burası. Söylenilmiş sözleri tekrarlamanın zamanı değil zaman. Yaşamanın, duymanın, yürekten yanmanın gereği var bugün. Sevgilinin pazarlıklara tahammülü yoktur. Aşk çeşmesinde gönül yıkanarak erişilir sevgiliye. 

Âşıklar,  fizikötesi gayb âlemine yabancı değildir. Dosta yakınlığın doğurduğu kendine özgü sarhoşluğu en iyi anlayacak kişilerin de ancak âşıklar olduğunu düşünen Yunus Emre, aşk sayesinde ikilikten birliğe ulaşılacağını ifade eder: 

Dost esrüği delüliğün âşıklar bilür neliğüm

Degşürüben ikiliğüm birliğe yitmeğe geldüm. 

Varlığı tanımanın kapısı aşk 

Anlaşılıyor ki, aşk,  varlığı tanımanın ve bilmenin de ana kapısıdır. Kalp için ise bakır kabın kalayı hükmündedir. Evet, bakır kabın kalayıdır aşk; kalbe düşerse, bir katre bengisu. 

Yunus için aşk, ikiliğinden kurtulup birliğe erişmenin yoludur. Orada yok olup ebedî varoluşu kazanmanın yolu belki de. 

Ne sen, ne ben… Ne de bazı tarihî şahsiyetlerin/kültürlerin marazî tecrübeleri… Hiçbirisi yeterli olmaz sevgiliyi anmaya, sevgiyi anlatmaya. Aşk olsun, yeter. 

İbrahim S. Canbolat - Haber 7

icanbol@hotmail.com

YORUMLAR 7 TÜMÜ
  • mehmet nacar 12 yıl önce Şikayet Et
    AŞKI ANLATMAK. Sevgi ve aşk soyut kavramlardır.Anlatılmaktan çok yaşamayla ve kalbi duyuşlarla ilgilidir.Yazarın mükemmel bir şekilde ifade ettiği gibi sevgi ve aşk gibi kavramlar asıl amacından uzaklaştırılmıştır.Gerçek ve en büyük sevgi, bütün sevgilerin kaynağı olan Allah'a yöneltilen sevgidir.Ayette "İman edenler en çok Allah'ı severler" buyrulmaktadır.Sevgide aslolan Mecnunda olduğu gibi Leyla Leyla diyerek Mevlayı bulmaktır.Şairin dediği gibi "Alemde her ne var aşk imiş,gerisi bir kıylü kal imiş ancak."
    Cevapla
  • İsmetlim 12 yıl önce Şikayet Et
    Aşkın tariflerinden gerçek aşka ulaşabilmek. ....Tedaviye en hasta uzuvdan başlamak gerekir der bir aşık.Günümüzde en hasta uzvumuz kalplerimiz.Dolayısıyla aşkın mekanı olan kalbimiz tedavi görmeli ve gerçek sevgilinin tüm sırlarıyla mest olup vuslat deminde talim ve terbiye edilmelidir.Bu noktada sorumluluğumuz büyük.Gerçek aşkın terennümleriyle hayatını şekillendiren Aşıkların sayılarının artması isteğiyle;yazarın gönül dünyasından damlayan şebnemlerin de tüm gönülleri ıslatmasını diliyorum.
    Cevapla
  • İsmetlim 12 yıl önce Şikayet Et
    Aşkın tariflerinden gerçek aşka ulaşabilmek. Aşkın tarifleri başka başka.Duyuşlar,bakışlar,hissedişler başka başka.O'nun uğruna yapılan fedakarlıklar başka başka.İşte bu başkalıklar hengamesinde dikkatimizi öyle bir noktaya teksif ediyor ki yazar,burada çok çok düşünmeliyiz.Toplumun her kesiminde doğru algılanamayan bir eksiğimiz,yitiğimiz olan Aşk'tan bahsediyor.Yunus Emre'nin dizelerinde tarifini bulan,Mevlana'nın Şeb-i Arus tanımlamasındaki sevgiliye duyulan AŞK tır bu.Böyle aşka malik kalplere giren gönül ehli de nasiplerini alırlar istidatlarınca...
    Cevapla
  • ertan korkmaz 12 yıl önce Şikayet Et
    aşık maşukunu durmadan arar. gerçek anlamda aşık olmak ve aşık olunacağa yürümenin yolu günümüzde hiç kolay olmasa gerek.gerçek aşıklarla bir olmalısınız ki aşkı bilesiniz.yahyalı'lı hacı hasan dinç(r.a)ne güzel demiş''aşık maşukunu durmadan arar,muhabbetsiz geçen gün ihvana zarar,tabi bu meslekten etmedin firar,gel bir görüşelim yahu nerdesin?''diye.hacı hasan efendi ve gibi alimlerle bir olalım ki aşkı bilip yaşayalım da kalbiniz O'nun için çalışşın.ALLAH( c.c)herkese nasip etsin inşallah.
    Cevapla
  • İbrahim Dursun 12 yıl önce Şikayet Et
    Aşık olmayı Yunus tan ..1. İşitin ey yarenler.. Aşk bir güneşe benzer…Aşkı olmayan gönül,,,Misali taşa benzer…//Dağa düşer kül eyler..Gönüllere yol eyler.Sultanları kul eyler,Cüretli nesnedir aşk..//Sorar isen aşk kandadır,Handa istersen andadır..Hem gönülde, hem candadır..Hiç kalmadı gümanımız.//Ey yarenler, Ey kardeşler..Sorun bana handa idim. Aşk denizine daluban..Derya-yi ümmanda idim.//Esritti aşka düşürdü..Ben ham idim aşk pişirdi,..Aklımı başa devşirdi,Hayrı şerden seçer oldum.//Haber eylen aşıklara..Aşka gönül veren benim…Aşk bahrisi olubanı..Denizlere dalan benim...YUNUS
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle